Bu sahil şeridi rüzgarı yoğun aldığı için rip akıntısı meydana gelmekte.
Akıntı size açığa götürürken siz de kıyıya çıkmak için kulaç atarsınız, bu coşkuyla akan (rip akıntısna bağlı) ırmağa karşı yüzmek demektir.
Sonuç? Enerjisi biten x kişi suyun üstünde durmaya devam edemez, panik halinde olduğu için suyu yutmaya başlar ve pes eder...
Yapılması gereken, rip akıntısı oluşturabilecek yerlere girmeden önce bir göz gezdirin. Dalga da düzensizlik, kanal boyu gider gibi berraklik var mı.
Ola ki akıntıya kapıldıniz, kendinizi rahat bırakın, akıntı sizi bir süre götürüp gücünü azaltacaktır.
Panik en büyük düşmanınız unutmayın..
Kıyıya paralel olarak yüzmeye çalışın, akıntı olan bölgeye yuzmemeye özen gösterin.
manda yoğurdu, somon balığı, küçük balıkçı lokantaları, dalgalı denizi, tarihi kalıntılarıyla kırklareli' nin görülmeye değer ilçesi. yıllar önce gitmiştim şimdi nasıldır bilmem.
Ulan özledim seni amına koyim ya, bir sene olacak neredeyse gitmeyeli belki de daha fazla en son foto attığımda buraya 2014 dü vay amk 4 sene geçmiş neredeyse.
kıyıköy kamp için oldukça ideal şirin bir karadeniz sahil kasabasıdır. denizi temiz olmasına karşın oldukça tehlikelidir. ayrıca kalkan balığını da oldukça ucuz fiyatlara yiyebilirsiniz. eleman burada detaylıca anlatmış: http://www.murekkephaber....l-sevenlere-kiyikoy/3987/
Yeşilin denizidir kendisi florası olsun bioçeşitlilik olsun denizi olsun nehir yatakları olsun antik mağaraları olsun aya nikola vs. tam bir kamp yeri.
bahçeköy dönüşü tek elle çektim motor scooter değil sevinmeyin vitesli o yüzden hem debriyaj hem çekmek hem fren gaz gidon kontrol kolay değil yani bir kaska monteli kamera yoktu yanımda ve tektim yine bilgi açısından izlenebilir 1. 2. dakka arası başlatırsanız hazır vitesleri attırmış iken daha iyi olur yinede 720p kalitesindedir aşağı kaliteyi youtube'a atmam zaten..
yemyeşil süper doğası sağı solu longoz yıldız ormanları ıstranca dağları gibi önemli yerlerle kaplı bir yer. kırklareli->saray->vize->kıyıköy.
Kırklareli ilinizi vize ilçesine bağlı şirin bir sahil kasabasıdır. istanbul a 164 kilometre uzaklıkta olup günübirlik bile gidilebilir. Denizinin ne zaman ne yapacağı dalgalar yüzünden biraz tehlikeli olduğunu söylerler.
Plaja yakın bir yerde 6. yüzyıldaki Jüstinyen dönemine ait Aya Nikola Manastırı dünyanın en eski taş oyma manastırlarından biridir. Buranın eskiden kesişlerin dinlenme yeri olduğu söylenmektedir. Burada kesinlikle görülmeye değer sütun ve kabartmalar bulunur.Giriş katında kilise ve mezarlık, üst katta kesişlerin dinlendiği yerler; alt katta ise ayazma bulunur. Ne yazık ki yetkililerin ilgisine muhtaçtır.
Akşam çayını ya da birasını içebileceğiniz Kartaltepe den güneşin batışını izleyebilirsiniz.
Kıyıköy, Milatta Önce 500 yıllarında Lidyalılar tarafından Pabuç ve Kazan dereleri arasında kurulmuştur. Bu derelerde saati 15 liraya deniz bisikleti ile turlayabilirsiniz.
20'ye yakın pansiyon bulunan Kıyıköy'de en pahalısı 50 lira.
gottenbacak ve 2 arkadaşımız ile beraber geçen haftasonu gittiğimiz yer. kıvamında bir yolculuğun ardından, cumartesi gecesi kıyıköy'e vardık. bünyedeki alkol ve saatin giderek doğudan güneye inmesi sebebiyle el yordamıyla bir pansiyon bulduk önce. fakat bulduğumuz pansiyonda hostel 3'ün çekileceğine kanaat getirdiğimiz için, köyün girişindeki tutkum otel/motel/pansiyon'a döndük.
uyuyan resepyonisti, "baba yunanistan'a gidiyoruz" diye kandırma gereği duyduktan sonra, süit bir odayı* 120 liraya tuttuk. odalarımıza içimizdeki rakının hoşluğuyla yerleştik. bara giren kovboy edasıyla masaya havalı tüfekle ateş eden arkadaşımızın masa örtüsünü yırtmasının ardından uyumaya koyulduk. köyle ilgili ilk gece pek izlenim edinemedik. zira, ertesi sabah öğrendik ki, gece boyunca uzay diye baktığımız yer karadeniz'miş. çoban yıldızı diye baktığımızsa kamil abi'nin gö.. neyse...
uyumadan önceki son durakta, üst kattaki komşularımızın çılgın sevişme sesleriyle irkildik. gecenin 02:30'unda, 1.5 saat devam edecek bu tantananın altından kalkmak için ne marka mesir macunu kullandığını sormak üzere üst kata yönelmeyi düşündük. ama yapmadık. bayanın opera kabiliyetine hayran kaldığımız gibi, takriben 7 oktavlık sesini dinleyerek uykuya daldık.
sabah bizi evcilleşmiş bir karadeniz bekliyordu. kahvaltı yapmak üzere, az zamanda çok anı sığdırdığımız otelimizden çıktık. köy meydanının babasının oğlu olan kahvehaneye kahvaltı edecek yer sormaya karar verdik. ihtiyar heyetinin en alengilli amcası bize yöneldi:
-amca buralarda kahvaltı edilecek bir yer var mı?
+çoğba var istersen şurda.
-yok böyle.. deniz kenarı filan arıyoruz..
+o zaman şurdan sağa dön sahile çık.
-teşekkürler
+hadi bakıyim!
amcamızın öldürerek seven fırçasını yedikten sonra sahile yöneldik. önceki gün gördüğümüz ve quentin tarantino'ya ait olduğunu öğrendiğimiz pansiyonun* yanında, denize kıyısı olan bir mekan bulduk, çöktük. tipik, pastoral bir köy kahvaltısının yanına karadeniz'i aldık. deniz... böylece tekrar tecrübe etmiş oldum gözlerine ne kadar benzediğini, boğulmayı özlediğimi... gottenbacak'ın "patroniçe geldi" haykırışının ardından patronun içeri* girmesiyle oyun şenlendi, hafif tuzlu hesap nazar boncuğu sayıldı. kulaklarımızın pasını tutturan muazzez ersoy sesi dışında keyfimiz yerinde kalktık masadan.
aya nikola manastırı'na gitmeye karar verdik. anketör misali adres sorduk. en sonunda, kulübesinin kapısında hancı yazan, fatih akın'ın soul kitchen filminde de rol aldığını gördüğümüz*sokrates sayesinde manastırı bulduk. mağaranın içine oyulmuş ve m.ö. 6. yüzyıldan kalmış manastır pek tabi hasar görmüş, ateşli ancak bir o kadar cahil gençlerimiz duvarlara isimlerini kazımıştı. manastır turundan sonra turistik ve kayık kiralanabilen derenin yanından geçip sahile çıktık. nispeten kirli sayılabilecek sahilin boşluğundan faydalanarak magandamonyalarımızı köreltmek adına havalı tüfekle su şişesi, ampul, şampuan kutusu, cocostar ambalajı, tarkan... gibi bilimum bulabildiğimiz değersiz eşyaları vurduk. hitmansever mikrodalga, rüzgarı da arkasına alarak 1.5 litrelik su şişesini, kaf dağlarının ardından vurarak bu ufak çaplı yarışmayı kazandı ve egolarını tatmin etti.
dönüş yoluna koyulduk. anılarımızı bagaja attık. velhasıl, kafa dinlemek, şehrin hay-huyundan uzaklaşmak için güzel bir yer kıyıköy. ancak günübirlik giderseniz, döndüğünüzde bir cennet, haftasonu kalırsanız sıradan bir mekan anlatabilirsiniz yakınlarınıza. aradığınız huzuru bulacağınız ise kesin.
kafa dinlemek için birebirdir.
marina cafe de oturabilir akşamları da yemeğinizi tevfik abi nin orada yiyebilirsiniz. tevfik abi kim diyorsanız oranın yerlisi olan herkes bilir.
ayrıca kadir inanır akşam tevfik abi nin oradaydı köylü akın ediyordu kadir baba ile rakı içeceğiz diye*
denizden kum çekildiği için tehlikelidir. aa ne güzel kum yumuşak yumuşak diye hülyalara dalıp yürürken birden kendinizi suyun dibinde bulmanız mümkündür bu yüzden temkinli olmak, fazla açılmamak gerekir.
ölümcül dalgalara sahip şirin mi güzel, güzel mi şirin bir köy, kıyıda...
bu ölümcül dalgaları yüzünden boğulan insanların sayısına işaret edip, caydırıcı olma niyetindeki sahil tabelaları; leş gibi paslanıp, düzgün bir şekilde okunmadığı için maalesef önce işaret edemeyip sonra da caydıramıyor. Bu tabelayı değiştirmeye ihtiyaç duymayan ama arabayla sahil bölümüne giriş yapanlardan bir güzel para almayı bilen belediyesine en macar salamlarımı iletiyorum.
Hadi gel Yerel yönetimin gücüne inanmaya geri dönelim Fadime?
...
Taşlamamızı yapıp, bizi okumakta olan kıyıköy belediyesi görevlilerini bi nebze de olsa rahatsız edebilseydik ne mutlu! Lan 18 kişi mi ne ölmüş, sikindirik bi levha asmışsınız, leş gibi paslanmış hiçbir şey okunmuyor. Nası olacak bu iş hacımın yağı ? bu mudur insana verdiğiniz değer?
"Senin gibi eğlenmeye gelen, 18 kişi bu sularda can verdi.
Dalga varsa sakın denize girme."
Al yaz bu minvalde bir şeyi temiz temiz...
Ha bizim millet cinstir, yine bi şekilde girer. Hakikaten lan, yine giren giriyor nasılsa. Boşver belediye yazma sen...
cıvıma cıvıma, hemen gevşiyosun. yazmalısın güzel kardeşim. senin görevin bu.
...
Güzide kumsalından, deniz fenerlerinde bira içerken söyleyeceğiniz şarkılardan, denize paralel şirincenek gölünden, dehşetengiz manzaralı rakı balık faslından filan da bahsedecektim de... asabiyet geldi böyle. artık bilahare...