300 bin tane toprak ağası kırım tatar türk'ünü süren sayko.300 bin tane toprak ağası,tabi ondan önce de çarlık 1.5 milyon tane toprak ağasını 300 bine düşürdü geriye kalanı temizlemek de stalin'e kaldı.
Bir de lenin'in kırım tatar cumhuriyetini ilhak etmesi var ki bu da sırf insanlık için Türk dünyasında ilk defa kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren numan çelebinin katli de insanlık için hak için adalet için.
Olmayan sürgünlerle ve katliamlarla adı her daim liberallerce sol/sosyalizme sövmek adına kullanılan sovyet lideridir. Bu arada sürgünlerden ve kıtlıklardan bahsederken daha dikkatli olunmalıdır ve bu konular üzerinde bolca okunmalıdır. Zira kendisi iktisadi bakımdan zayıf bir sovyetleri kısıtlı imkanlarla en yüksek kalkınma seviyesine getirirken öyle önüne gelen herkesi kesip atmamıştır. Kimsenin üzerine bomba filan da yağdırmamıştır. Sanayisi ve ekonomik paradigmaları emperyalist avrupalı devletlerden 100 yıl kadar geri olan bir ülkeyi tarımsal üretim sürecinde önce sosyalist kolhozlarda kısıtlı imkanlarda ilerletmeye çalışmış ve buna razı olmayan toprak sahibi gerici-milliyetçi ukraynalı ve kırımlı toprak ağaları isteyerek kendi topraklarından kaçmışlardır. Ayrıca bu toprak ağaları sırf sosyalist kolhozların işine yaramasın diye sahip oldukları öküzleri dahi kesip yiyebilecek kadar angut fikirlidirler. Kıtlığın sorumlusu en gerici-şoven amaçlarla dünyayı yağmalayan avrupa ve amerika emperyalizmi olduğu kadar sovyetler birliği içindeki gerici-milliyetçi karşı-devrimci küçük burjuvazidir.
bazı ülkelerde, kendi ülkesinde bir adamın yaptığı devrim sırasında ve sonrasında, 5000 kişi idam ettirdi ve milliyetçiliği önerdi, toprakları içerisinde yaşayan azınlık milletlerin kültürünü devletin resmi organlarına sokmadı diye dikdatör olarak görenlerin, o adamın ideolojisi çağdışı olarak görenlerin, hayranlık beslediği insan.
türkiye'de çok var mesela bunlardan, "mustafa kemal atatürk'ü eleştirelim, tabulaştırmayın" derler, "ulan stalin'e bak 1 milyon adam öldürmüş, kendine muhalifleri idam ettirmiş veya suikastla öldürtmüş" dersin, kudururlar.
ve bazılarına göre, almanya'yla işbirlik yapanları öldürtmüştür, orta avrupa ülkeleri şu an amerika'nın füze üsleridir ya keşke daha fecisini yapsınmıştır. hey yavrum hey, senin ülkende de iran füzeleri var dimi, sende de amerikan füzeleri var, senin de mi üstünden geçseydi...
veya şu an dünyada israil'in yaptığı kıyımlara bakınca, yahudi lobisinin dünyayı katledilişine bakınca, hitler'de iyisini yapmış, keşke daha fenasını yapsaydı mı denmeli?
ikinci dünya savaşı'nda komutanlığını yaptığı kızılordu ile faşizmin ebesinin amına stalingrad önlerinde ve sonra diğer cephelerinde koyandır, kasaptır doğru ama yoksulluğun, açlığın kasabı. köylü bir toplumu alıp uzaya kozmonot gönderen müreffeh bir ülke inşa etmiştir.
firavun hanedanının en verimli ve çalışkan üyelerindendir.
muhaliflerini katletmesi zerre kadar umurumda değil.
hitler'le masaya oturup doğu avrupa'yı paylaşmaları da.
ama rusya'da kışlar sert geçer.
yalınayak yollarda, at üstünde ya da bir hayvan gibi üstüste yüklendiğiniz tren vagonlarında da olsanız soğuk rüzgar zalimdir. ufacık deliklerden bir yılan gibi sokar sizi. uyuşur, donmakta olduğunuzun bile farkına varamazsınız. daha ne isteriz "acısız" bir ölüm yanıbaşımızdayken...
fakat ey soğuk hemen havalara girme! sen değilsin canımızı yakan. ey tipi, ey fırtına, boran! hayır açlık da değil belimizi büken. ölen çocuklarımızı karlara gömmeyi de bildik ama ah şu vatansızlık yok mu!.. onu kaldırmıyor yüreklerimiz.
1941 yılında ani bir kararla birkaç saat içinde vagonlara doldurulup sürgüne gönderilen ve parçalanan hayatların sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. nasyonal sosyalistler yapınca "tu kaka!" stalin yapınca "yaptı ama hele bir sor niye yaptı?" diyenler vicdanlarını bir doktora göstersinler.
nitekim zalimler tek millettir.
ne yalan söyliyeyim dualarımda stalin için cehennemde özel bir kompartıman istiyorum.
siz de amin deyin.
1932-1933 yıllarında her geçen dakika içinde 17 kişi, her geçen gün içindeyse 25 bin insanın hayatını kaybetmesi istatistiğine imza atan insanlık tarihinin en kanlı liderlerinden.
Dönemin koşulları gereği nazi almanya'sı ordularını durdurmak için tabir-i caizse orta avrupa'ya kızıl ordu ile çin seddikurmuş ve faşistlerin kuyruklarını bacak aralarına sokarak çıktıkları ine geri dönmesini sağlamış generaldir. Almanlarla işbirliği yapan işbirlikçi adilere acımamıştır. En doğrusunu yapmıştır. Bugün Polonya'nın , litvanya'nın , çek cumhuriyeti'nin amerikan emperyalizminin füze ve radar üsleri olduğu düşünülürse ne kadar mantıklı bir seçim yaptığı ortadadır. Soysuzlar soysuzluğa devam etmektedirler. Varsın Stalin cani olsun. Şişirilmiş arşiv dışı istatiski proagandalarla stalin dönemi sovyetlerini itin dibine sokmaya çalışan soysuzlar önce kendi ülkelerindeki soysuzların icabına baksın.
bıyıkları ile bir nesli etkilemiş devrim önderi. soguk savaşın mantığını iyi kavrayıp, sovyetleri ona göre şekillendirmeye calışmıştır. daha sonraki ardılları ise * tabiri caizse devrimi bok etmiştir.
josef stalin 21 aralık 1879'da gürcistan'da doğdu. babası içkiyi pek seven muhtemelen arada oğlu josef'i pataklayan bir ayakkabı tamircisiydi. annesi ise josef'in rahip olmasını hayal edip duran sofu bir köylüydü. başlarda minik josef annesinin rüyasını gerçekleştirecek gibi görünüyordu. bu nedenle papaz okuluna gitti ancak burada tanrı'ya olan ilgisini kaybetti ve tanrı yerine karl marx'ın peşine düştü. 1899'da kendi iddiasına göre hasta olan annesine bakmak için gerçekteyse devrimci eylemlere katıldığı için okuldan kovuldu.
başlarda parti içindeki yükselişi oldukça sıradandı. bir kaç gösteri düzenliyor, sağa sola saldırıyor ve devrime finansal destek olsun deyu silah fabrikalarını soyuyordu. bu arada çelik adam anlamına gelen stalin mahlasıyla bir kaç makale kaleme aldı.
1902 - 19013 yıllarında yedi defa tutuklanarak hapse atıldı ama her defasında kısa sürelerde serbest kalmayı başardı. bu konuda polis muhbiri olduğu minvalindeki iddiaların pek te yabana atılır bir tarafı yok gibi duruyor.
1912 yılında vladimir lenin hareketi organize edecek, pis işlerini yürütecek, güvenilir bir adama ihtiyaç duydu. tam bu sırada da josef'in yönetime olan doğal yeteneğini keşfetti. stalin çağdaşları entelektüel devrimciler gibi iktisat politikasıyla falan ilgili değil, yaratıcılığını kullanarak önündeki sorunları nasıl aşacağıyla ilgiliydi. manipülasyonu ve hantal bürokrasiyi nasıl harekete geçireceğini iyi biliyordu.
1917 de çarın tahttan indirilmesinden sonra lenin'le birlikte trotsky' de dahil bir kaç arkadaşı rus siyasetinde öne çıktı. stalin yalnızca görevini yaparak çok sinsice hareket etti. yeni rus rejimi kurluduğunda ve kabine oluştuğunda stalin küçük bir görevle yetinmeyi bilmişti. sonraki yıllar stalinin parti içerisinde önlenemez yükselişine sahne olmuştu. 1919 yılında işçiler ve köylüler müfettişliğini (ki bu müfettişlik ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir memuru soruşturma yetkisi veriyordu), 1921'de organizasyon bürosunun yönetimini, 1922'de merkezi komitenin genel sekreterliğini ele geçirdi. bu sırada partinin taşra teşkilatında kendisini destekleyen elemanların önünü açmayı da ihmal etmedi.
1924 yılında lenin mevlasına kavuştuğunda ortaya çıkan rakiplerini bir zamanlar o'na yardım etmiş olsalar bile gözünü kırpmadan harcamaktan çekinmedi. 1928'de tam anlamıyla bir diktatördü.
aynı yıl endüstrileşmeyi ve tarımda kollektivizmi öngören beş yıllık planlarından ilkini hayata geçirdi. binlerce (belkide milyonlarca) köylüyü yerlerinden sürdü, gitmek istemeyenleri idam ettirdi. geriye kalanları da ülkedeki insanlar açlıktan ölürken ihraç malı yiyecek üretmek için devletleştirilmiş çiftliklere tıktı.
stalin rusya'yı hem askeri açıdan hem de endüstriyel açıdan süper güç yapma hayaliyle yanıp duruyordu bu nedenle bu yoldaki maliyetlerin tamamını gözardı etti. yoluna dikilmeye kalkanlar ya idam edildi ya da sürgün. rus tarihini baştan yazarak, şehirleri sayısız heykel ve resimlerle donatarak devleti yüceltmeyi ve yaltaklanmayı hem teşvik hem de talep etti.
1939'da hitler'le anlaştı. 1939'dan 1941'e kadar hitler doğu avrupa'da yayılmaya devam ederken romanya, litvanya, letonya gibi ülkelere de stalin yerleşti. stalin hitler'in bir gün kendisine döneceğini bildiğinden bir taraftan da harıl harıl kendi savunmasını hazırlıyordu. 1941 haziran'ında beklenen oldu ve almanlar saldırdı. ama stalin'in tahminleri yetersiz kalmıştı. hitler'in birlikleri moskova'ya doğru ilerlerken 1943 yılında işler tersine döndü. müttefik basının deyimiyle "papa joe" nazileri berlin'e kadar kovaladı. hatta ve hatta time gazetesi 1943 yılında stalin'i yılın adamı seçti.
stalin diğer adıyla "papa joe" bir süre daha özelde rusya genelde dünya'nın başına bela olduktan sonra 1953 yılında beyin kanamasından hayatını kaybetti.
rus halkının lümpen ve milliyetçi kesimi ve rus burjuvazisi, bürokrasisi tarafından sevilmesi çok doğal çünkü kendisinin izlediği politikalar sosyalist değil çarlık rusyası'nın takipçisi milliyetçi, kapitalist ve emperyalist düzlemdededir. eğer illa bir değerlendirme olacaksa bu değerlendirmede kıstas rus değil dünya halkları olmalıdır ki böyle bir değerlendirmede açık açık türk milliyetçisi olduğunu vurgulayan m. kemal bile dünya halkları tarafından stalin'den daha büyük bir sevgi ve saygıya naildir, stalin'den daha fazla tanınır.
dünya tarihinin gördüğü devlet başkanı rolüne bürünmüş canilerden biridir kendileri.siyasi hayatı boyunca milyonlarca insanı katletmiştir. bunların büyük çoğunluğuda türktür.halkta öldürülecek insan kalmayınca bu defada komünist parti içine dönmüş ve içinde troçkininde blunduğu birçok ileri geleni ve yakın dostunu öldürtmüştür.sebebi ise kendisine hazırlandığını düşündüğü suikast fikridir.sanırım 39 yıl liderlik yapmıştır ve insanlara kan kusturmuştur.öldüğünde dökülen gözyaşlarının sebebi ulan adam ölmedide ya bizi deniyorsa kalkarsa ebemize kadar sürer korkusundandır.
2008 yılında rusya devlet televizyonunun yaptığı bir oylamada "bütün zamanların en büyük kahramanı" seçilmiştir. tüm karalamalara rağmen hala halkın sevdiği bir önderdir.
"evrim devrimi hazırlar ve ona ortam yaratır; devrim, evrim sürecini tamamlar ve onun daha ileri etkinliğini kolaylaştır." *josef stalin - anarşizm mi? sosyalizm mi?, sol yayınları, ankara 1978, s.16
"marksizm, doğanın ve toplumun gelişmesinin yasalarının bilimidir; ezilen ve sömürülen sınıfların devriminin bilimidir; bütün ülkelerde sosyalizmin zaferinin bilimidir; komünist toplumun kuruluşunun bilimidir." *josef stalin - yuri holopov yoldaşa mektup, son yazılar 1950-1953, sol yayınları, ankara 1990, s.58.
kendisi yunan iç savaşında churchill ile oturup pazarlığa girmiş, almanya ile daha ''en başta'' saldırmazlık ve işgal antlaşmaları imzalamış, ispanya'da insanların patır patır ölmesine, tepesine alman uçakları tarafından bombalar düşmesine müsamaha göstermiş, enternasyonel'i kendi eliyle dağıtmış, muhtemel devrimi alenen satmıştır yani. ha bir de tatarlar geç buyur demişmiş, ukrayna'da zaten sefalet ve açlık dizboyu, baskı her yönden geliyor, sovyet ordusu götüne vura vura kaçmış, ne yapacaktı tatarlar? haklıymış, bırakın allah'ınızı severseniz yahu, kendi içinde sosyalizm'i bile oturtamadan, sosyalizmi sömürgecilik zihniyetine çevirerek, kendi içindeki halkı dahi bilinçlendirmeyi başaramamış, toprak çıkarları yüzünden finlandiya ile polonya'yı işgal ederek emperyalizm'in dibini gören, amerika ile sidik yarıştıracam derken kendi insanlarını çalışma kamplarında eşşek gibi çalıştıran birinden bahsediyoruz. yemişim onun haklılığını, bu adamın yaptıklarını savunan hitler'in, mussolini'nin yaptıklarını savunan kadar değersizdir gözümde, hepsi aynı bokun soyuydu, geberdi gitti...
her zaman söylenmiş bir laf vardır:" ölürken aslan, öldükten sonra iblis olmuştur." kimdir bu? elbet belli bu isim. tarihin gerçeklerinden korkulan ve gerçekleri yansıtan adam.
yürüttüğü yanlış ve sapıkça politikalarla maalesef sscb'yi abd ile kafa kafaya yarışacak düzeye getirmiştir.
standart yurdum insanının hakkında maalesef diyebileceği ender konulardan birisi de, budur herhalde. allahsız herif.
