2. dünya savaşı sırasında muhaliflerinin yönetimi ele geçirmesi korkusuyla rusya dışına çıkmamış olan diktatördür. bu sebepledir ki tüm devlet adamları kendisiyle görüşmek için moskova nın yolunu tutmak zorunda kalmıştır.
gerçek ismi "josef vissaryonovic cugasvili" olan gürcü asıllı rus lider.
ikinci dünya savaşı döneminde askerde olan oğlu almanlara esir düşmüş, almanların, bizim esir generalle sizin oğlunuzu takas edelim önerisine "ben sade bir asker için bir generali vermem" diyerek ülke menfaatleri uğruna oğlunu bile ölüme terk etmiş kişidir. bundan dolayı sovyet halkı, kamuoyu kendisine steel-çelik den türeyen "stalin" ismini reva görmüşlerdir...
madde yazmış, kural koymuş ama tam tersini uygulamış. ileride çocukları kanıt olarak sunsun diye olabilir. zeki adamdı rahmetli. kabri nurlarla dolsun. amiiiiin.
1936 Sovyet anayasasına her birlik cumhuriyetine sscb'den serbestçe ayrılabilme hakkı tanımış olan, sovyet komünist partisi genel sekreterliğinden 4 kez istifa etmesine rağmen, genel kurulca istifası kabul edilmeyen sovyet devlet adamıdır. Döneminde rusça okullarda ana dil olarak öğretilmemiş, dilde birlik sağlanması açısından rusça her ulusun anadili yanında ikinci dil olarak öğretilmiştir.
"MADDE 17. Her Birlik Cumhuriyeti, SSCB'den serbestçe ayrılma hakkına sahiptir." Ulusal azınlık hakları konusunda atıp tutan arkadaşlara da duyurulur.
Lenin'in ayrıca hasta yatağında kendisine "kaba adam" diye hitap ettiği bilinir. Ancak buradan lenin'in de kendisinden hoşlanmadığı sonucu çıkaranlar oluyor. Ancak biliyoruz ki lenin'in tasvip etmediği adamlara daha ağır ithamları vardır: şöyle ki kautsky'e dönek dediğini hatırlıyoruz. Bu da işin siyasal boyutunu gösterir. Yani kaba bir adam olmak kişiye özgü sıradan bir özelliktir. Stalin'in siyasi çizgisine yönelik bir eleştiri değil. Kendi oğlu savaşta esir düştü diye ilkelerinden taviz vermemiştir, ayrıca birçok parti üyesi zamanında hırsızlık, savaştan kaçma gibi suçlar işlemiş olan oğulları için stalin'den kıyak talep etmişken, stalin bu istekleri de yerine getirmemiştir.
kendisi çok koyu bi rubin kazan taraftarıymış. hatta tribün liderlerinden olduğu da söylenir. bütün devrimci, ilerici yürekleri rubin kazanlı olmaya çağırıyorum.
oğlu Yakov Dzhugashvili, doğu cephesi'nde savaşırken almanlar'a esir düşmüştür. almanlar tarafından uzun süre propaganda malzemesi olarak kullanıldıktan sonra stalingrad'da alman 6. ordusu'nun teslim olması ve mareşal friedrich paulus'un esir düşmesi üzerine, hitler tarafından yakov ve paulus'un takas edilmesi önerilmiştir. stalin bu öneriyi şu sözlerle reddetmiştir: "bir mareşal bir teğmenden daha değerlidir."
prensip sahibi bir adamdır vesselam.
20 milyon insanın ölümünden sorumlu tutulan diktatör. iktidara gelir gelmez ilk icraat olarak çoğunluğu köylü olan rus halkının topraklarını elinden almış ve devletleştirmiştir. stalin dönemimde kıtlıktan ölenlerin 6 milyon civarında olduğu sanılıyor.
reel sosyalizmin temeline dinamit koyan ve koymakla yetinmeyip patlatan rus diktatör. kendisine bu soruyu çok sormak istemişim 'troçki'ye ölüm emri verdiğinde hiçmi allahtan korkmadın'.*
ispanya ve çin devrimlerini gırtlayan veya gırtlaklanmasını soyleyen tuketım ıcın uretım anlayısı katletmıs bırıkım ıcın uretım anlayısından ozel sermayeyı cıkarmıs ve devlet kapıtalızmı ıle kızıl devrımı lekelemıs bır ınsandır.her mualif sesi kısmaya programlanmıs(basta troçki) proletarya dıktatorlugunu kavrayamamıs proletaryayı hıce saymıs bır ınsandır. ne dıyelım daha . hatalardan ders almak gerekır.
Yönetme kabiliyetinden başka kabiliyeti olmayan beceriksiz. Kimse faşizmi yendi hede hödö demesin, Sovyetlerin 25 milyon asker kaybına ve başta T 34 olmak üzere Almanlarınkinden üstün tanklarına karşın Almanların doğu cephesinde verdiği kayıp 3 milyonun biraz üzerindedir. Bu saçmalığın tek sorumlusu da, madem ki Kızılordu Başkomutanı kendisi, Stalin'dir. Ama öyle kendi halkını öldürmüş falan değildir, tatarlar nazilerle işbirliği yapmışlar ve sürgünü haketmişlerdir. Stalin'in en büyük suçu, komünizm düşmanlarına kendisi üzerinden komünizm düşmanlığı yapma fırsatını sunmasıdır, bunlara başlık girdicilerinin çoğunluğu da dahildir.
stalin ismini, sibiryadaki sürgüne dayanmasından ve iki kez kaçıp gelmesiyle almıştır. yüzbinlerce çiftçiyi ve masum halkı, türkleri ve diğer milletten insanları sürgüne göndererek öldürmüştür. kendi halkına dahi acımayacak kadar gözü dönmüş bir katildir.
kendi kurmaylarını da sürekli öldürerek etrafında uzun süre kimseyi barındırmamış, onları ahmak olmakla suçlamış ve mutlak gücü daima tek başına elinde tutmaya çalışmıştır. bunun sonucunda kendi ölümü de kendi irini içinde yatarak olmuş, etrafında ki insanlar ölümünü izlemiş ve kurtarmak için hiçbir şey yapmamıştır.
kimse yanına birşey almadan meydanda toplanacak dediler, gelmeyenleri döverek, fazla direnenleri öldürerek hepimizi bir araya toparladılar ve trenlere bindirdiler.trenler tıka basa insan dolu, nereye gittiğimiz dahi bilmiyoruz. hava sıcak nefes almakta zorlanıyoruz, yemek ve su vermiyorlar. yolculuk günlerce sürdü, yaşlılar çok dayanamadı, ölmeye başladı. trenden atsan atamıyorsun, deden, amcan yahut baban, ninen, nasıl atacaksın? mecbur kaldık, sıcak öyle bir sıcak koku dayanılmaz, ölüleri trenden atmaya başladık...
sosyalizmi 70 yıl yaşanılır kılmış önderdir. faşizmi kendi sahasında yenmesi ile namsalmıştır. birileri katil, insan kasabı der ona, soykırım yaptığı söylenir. emperyalizm ve faşizm ile işbirliği yapanların canını bir hayli yaktığı doğrudur. zira işbirlikçilik ve vatana ihanet hele hele savaş dönemlerinde, çok da affedilir değildir. kendi ülkesini savunma konusunda ne kadar hassas olduğu kendi çocuğunu cepheye gönderip öldüğünde de vatan sağ olsun demesinden bellidir.
1922' den, 1953 yılındaki ölümüne kadar 31 sene boyunca SSCB' nın liderliğini ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi' nin liderliği anlamına gelen Genel Sekreterliğini yapan "demir" lakaplı kişi. asıl adı iosif Visarionoviç Cugaşvili.
ekim devrimine ihanet etmiş, sovyet yönetimini eline geçiren bürokrasinin örgütleyicisi ve siyasi temsilcisi olmuş karşı-devrimcidir. tarihe stalinizm olgusunu kazandırmıştır.
"kırım sovyet icra merkezi başkanı veli ibrahim'in mayıs 1928'de idamını takiben yaklaşık 5 ay sonrasında (9 ekim 1928) başlatılan siyasal temizlik kampanyasında 3.500 türk aydını da (bkz: sürgün), hapis ve idam cezalarına çarptırılmıştır. bu kanlı operasyon, "milli fırka"cıların resmen tasfiyesi anlamına gelmiştir...
kırım türkleri nin aydınlarının tasfiyesinden sonra, 1930 yılının başından itibaren kolhozlara karşı sempati göstermeyen türk köylülerinin tasfiyesi başlamıştır. binlerce türk köylü ailesi (toplam 35.000 kişi), urallara, arhangelsk'e, solovki adasına sürülürken, yerlerine ise yahudiler (8000 aile) iskân edilmiştir.
bütün bunlar yetmiyormuş gibi, kırım'daki hasadın sorumsuzca yurtdışına ihraç edilmesi, 1931-1933 yılları boyunca sürecek yeni bir kitlesel açlığın gerekçesi olmuştur. bir rus yazarı olan grigory alexandrov, bu durumu şöyle anlatmaktadır:
"1931-1933 yılları arasındaki açlıkta şehirlerin ve köylerin sokakları açlıktan ölüp şişmiş insan cesetleri ile dolmuştur. bu sırada kırım limanlarına yanaşmış yabancı gemilere altın gibi sarı yüksek kalite kırım buğdayı yükleniyordu"
açlık, 1921-1922 açlığında olduğu gibi, rusya'nın önemli bir bölümünü etkilemiştir. bu dönemde sadece kırım'da 30.000'i aşkın türk açlıktan ölürken, tüm rusya'da açlıktan ölenlerin sayısı 6.000.000 olarak tahmin edilmekteydi ..moskova tarafından veli ibrahim'in yerine atanan ilyas tarhan, açlık sırasında moskova'dan tüm çağrılara rağmen sadece 1 ton (1000 kilogram) un gönderilmesine tepki gösterince görevden alınıp sürgüne gönderilmiştir . yerine atanan mehmet kubay(ev) de kısa bir süre sonra, bu haksızlığa tahammül edemediğinden aynı akıbeti paylaşmıştır. sovyet rejiminin kırım türklerine reva gördüğü 1934 tasfiyesini, 1937-1938 genel tasfiyesi izlemiş ve türk entellektüelleri, bir başka ifadeyle "milli fırka"cılar tümüyle yokedilmiştir. kırım türkleri, ii. dünya savaşı'nın başlangıcında kızılordu'nun yenilerek kırım'ı boşaltmasının az öncesinde (ekim-kasım 1941) genel bir katliama daha maruz bırakılmıştır. 1919-1941 yılları arasında yaklaşık 170.000 evlâdını komünist sisteme kurban veren kırım türkleri için asıl felâket, 18 mayıs 1944'de gerçekleştirilen topyekûn sürgünle gerçekleşmiştir. bugün, sovyetler birliği'nin dağılmasından sonra bile bu felâket örtülü bir biçimde kırım türklerini vurmaya devam etmektedir. hem de "insan hakları" gibi yüce kavramları kendi çıkarları için kullanan çifte standartlı batılı ülkelerin gözleri önünde..."
kırım'da açlık yılları 1921-1922 adlı makaleden...