jorge luis borges

entry72 galeri17
    46.
  1. 45.
  2. ''imkansız, reddedilmiş mümkündür.'' sözünün sahibi.
    1 ...
  3. 45.
  4. geometrik ve ansiklopedik yazar, fazlası değil...
    0 ...
  5. 44.
  6. hayatı boyunca kütüphanede çalışmak istemiş fakat yaşlanıp gözlerini kaybetmek üzereyken ulusal kütüphane müdürlüğüne atanmıştır. bunun üzerine, içimi feci halde yakan şu dizleri karalamıştır.

    `kimse yakınıp yerindiğimi sanmasın
    bu lütfundan yüce tanrının
    bana ilahi bir şaka yaptı
    kitabı ve körlüğü aynı anda bahşetti`

    evet, körleşmiştir ama bizim kadar karanlık bir dünyada yaşadığını sanmam.
    4 ...
  7. 43.
  8. umberto eco nun da etkilendiği yazarlar arasındadır. zira eco gülün adı'nda manastır kütüphanesine burgoslu jorge adında kör bir kitap kurdunu kolon olarak koymuştur.
    2 ...
  9. 42.
  10. ''evren, ne yazık ki gerçek,
    ben, ne yazık ki borges im'' diyen güzel adam.
    3 ...
  11. 41.
  12. --spoiler--
    "Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir."
    --spoiler--
    1 ...
  13. 40.
  14. 39.
  15. kısacık hikayelerle okuru ne kadar derinlere daldırıp çıkarabildiği, ne kadar uzaklara götürüp getirebildiği insanı hayrete düşüren ; okuması gayet keyifli bir yazardır.
    0 ...
  16. 38.
  17. adının nasıl okunduğu tam bi muamma olan yazar. allahtan hiç bi kitabını okumadım da gidip kitapçıya abi annem iki ekmek bir de borj istedi demedim. çok estetik bi insanım ben. evet.
    0 ...
  18. 37.
  19. senin adını
    kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım.
    malum ya, bulunduğum yerde
    ne sapı sedefli bir çakı var,
    (bizlere âlâtı-katıa verilmez),
    ne de başı bulutlarda bir çınar.
    belki avluda bir ağaç bulunur ama
    gökyüzünü başımın üstünde görmek
    bana yasak...
    burası benden başka kaç insanın evidir?
    bilmiyorum.
    ben bir başıma onlardan uzağım,
    hep birlikte onlar benden uzak.
    bana kendimden başkasıyla konuşmak
    yasak.
    ben de kendi kendimle konuşuyorum.
    fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi
    şarkı söylüyorum karıcığım.
    hem, ne dersin,
    o berbat, ayarsız sesim
    öyle bir dokunuyor ki içime
    yüreğim parçalanıyor.
    ve tıpkı o eski
    acıklı hikâyelerdeki
    yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek,
    mavi gözleri ıslak
    kırmızı, küçücük burnunu çekerek
    senin bağrına sokulmak istiyor.
    yüzümü kızartmıyor benim
    onun bu an
    böyle zayıf
    böyle hodbin
    böyle sadece insan
    oluşu.
    belki bu hâlin
    fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır.
    belki de sebep buna
    bana aylardır
    kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan
    bu demirli pencere
    bu toprak testi
    bu dört duvardır...
    saat beş, karıcığım.
    dışarda susuzluğu
    acayip fısıltısı
    toprak damı
    ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran
    bir sakat ve sıska atıyla,
    yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı
    dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla
    ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.
    bugün de apansız gece olacaktır.
    bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın.
    ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan
    bu ümitsiz tabiatın
    ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır.
    yine o malum sonuna erdik demektir işin,
    yani bugün de mükellef bir daüssıla için
    yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam.
    ben,
    ben içerdeki adam
    yine mutad hünerimi göstereceğim
    ve çocukluk günlerimin ince sazıyla
    suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla
    yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı
    seni böyle uzak,
    seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi
    kafamın içinde duymak...

    2
    dışarda bahar geldi karıcığım, bahar.
    dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
    taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire...
    dışarda bahar geldi karıcığım, bahar,
    dışarda bozkırın üstünde pırıltılar...
    ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet,
    suyu donmayan testi
    ve sabahları çimentonun üstünde güneş...
    güneş,
    artık o her gün öğle vaktine kadar,
    bana yakın, benden uzak,
    sönerek, ışıldayarak
    yürür...
    ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara,
    başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı :
    dışarda akşam olur,
    bulutsuz bir bahar akşamı...
    i̇şte içerde baharın en kötü saatı budur asıl.
    velhasıl
    o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle
    bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı
    hürriyet denen ifrit...
    bu bittecrübe sabit, karıcığım,
    bittecrübe sabit...
    3
    bugün pazar.
    bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldanmadan durdum.
    sonra saygıyla toprağa oturdum,
    dayadım sırtımı duvara.
    bu anda ne düşmek dalgalara,
    bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
    toprak, güneş ve ben...
    bahtiyarım..
    les mangeurs d'etoiles
    0 ...
  20. 36.
  21. bugün 112. doğum yıldönümü olan arjantinli müteveffa usta yazar.
    0 ...
  22. 35.
  23. 112. yaşına girmiş hapy börtdey koca adam. *
    2 ...
  24. 34.
  25. 33.
  26. ''hayat ne kadar karmaşık ve uzun olursa olsun aslında bir andan ibaret, o an da aslında kim olduğunuzu anladığınız ve ne olmaya karar verdiğiniz an.'' jorge luis borges'den alıntı... carpe diem'e gidişatın hissedildiği yazar.
    0 ...
  27. 32.
  28. "ey denizi kuşatan ve deniz olan yılan
    iason'un kerrar küreği
    sigurd'un genç kılıcı
    zamanın içinde kalan bunlar
    zamana ait olmayan"

    ezberlemişim lan..
    0 ...
  29. 31.
  30. Tek yıldız kalmayacak gecede.
    Gece kalmayacak.
    Ben ölürken dayanımaz evren de
    tüm varlığıyla ölecek benimle,
    Sileceğim piramitleri, madalyaları,
    Kıtaları ve yüzleri.
    Sileceğim geçmişin birikimini.
    Toz edeceğim tarihi, tozu toz.
    Son günbatımını seyrediyorum şimdi.
    Son kuşu dinliyorum.
    Kimseye hiçbir şey bırakmıyorum.
    0 ...
  31. 30.
  32. "zamanla hükümetlerin ortadan kalkmasını hak edeceğimizi sanıyorum" diyen arjantinli yazar.
    2 ...
  33. 29.
  34. kütüphanelerden oluşan bir cennet düşleyen yazar-okur ve okur-yazar[keza hangisinin daha önce geldiği sizin takdirinize kalmış]. oyun oynar Borges[roland barthes'in tabiriyle ürettiği hikayenin gerçekliği değil mühim olan inandırıcılığıdır] aslında gerçekliği şüpheli yada hiçbir gerçekliği olmayan bir düşselliği yedirir size gerçek diye[anlatımındaki esrarda gizlidir bu]. bu nedenle efsanelere ve kişlere sarmıştır[lazarus morel!!!] kitaplarının ve referansal yapısının sonu yoktur[kumun da sonu yoktur "kitab"ın da] tabi kitabın kendi kendini referans göstermesi[daha doğrusu bir self-reflexive] özelliği içinde barındırır.

    bu minvalde en çok sevdiği eserlerden birisi olan binbirgece masalları hemen hemen bir çok hikayesinde ifade edilir[Şehrazat'ın hikayesi hiç bitmez, keza hikeyenin bitimi demek Şehrazat'ın ölümü demektir]. bir diğer nokta çift kvramı üzerinde durur[aslında bir nevi altıncı his'tir yaşattığı] daha çok dostoyevski'nin dvoynikine benzer bu. hikayenin sonuna kadar bu farkındasızlık sürekli yazar tarafından hissettirirlir[bu minvalde borges iyi bir uyutucu ve afyondur] ama hikayenin sonundaki Thomas Bernardvari altınvuruşlar bu bilinçsizlik afyonunu daha da bir çeşnilendirir[bıçaklar ve bıçak ile özdeşleşen kişiler!] ki bazen nesneler de bir karakter olarak[farkında olmasak da] çıkar Borges'in hikayelerinde!
    1 ...
  35. 28.
  36. yetişkinlerin masal ihtiyacını karşılayan yeri doldurulamaz yazar. kendi yazdığı eserleri dışında editörlüğünü yaptığı, türkiye'de de dost kitabevi tarafından yayımlanan bir babil kitaplığı dizisi vardır ki insanı orgazmdan orgazma sürükler.
    3 ...
  37. 27.
  38. arjantinliler hakkında şu tanımı yapmış olan yazar:

    "arjantinliler; ispanyolca konuşan, aslında ingiliz olmayı isteyen ve paris’te yaşadıklarına inanan italyanlardır."
    8 ...
  39. 26.
  40. 25.
  41. düşsel varlıklar kitabı hiç bir yerde bulunamayan yazar.beni sinir hastası eden yazar.
    0 ...
  42. 24.
  43. iyi bir yazar olmaktan çok iyi bir okur olmakla övünen aşmış şahsiyet.
    2 ...
  44. 23.
  45. ''eğer hayatımı yeni baştan yaşayabilseydim
    o yaşamda
    daha çok hata yapardım.
    o kadar mükemmel olmaya çalışmazdım... daha çok dinlenirdim.
    bu yaşamda, onca ciddiyetin arasında yapamadığım kadar eğlenirdim.
    o kadar temiz kalmazdım.
    daha fazla riskler göze alır, daha çok gezer, daha çok günbatımı seyrederdim,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
    gitmediğim daha çok yere giderdim.
    daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim.
    daha çok gerçek sorunlarım, daha az sanal sorunlarım olurdu.
    ben yaşamın her dakikasını gerçekçi ve kitabına uygun yaşayan insanlardan biriydim.
    elbette mutluluk anlarım da oldu.
    ama geriye dönüp, baştan başlayabilseydim çok daha fazla iyi anlarım olurdu.
    çünkü, eğer bilmiyorsanız, yaşam bundan ibarettir, anlar, yalnızca anlar...
    ''şimdi''yi sakın kaçırma.
    ben, yanında, termometre, bir şişe su ve paraşüt olmaksızın asla bir yere gidemeyen insanlardan biriydim.
    eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, çok daha hafif gezerdim.
    eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, baharın başlamasıyla birlikte ayakkabısız yürümeye başlar, sonbahar bitimine değin çıplak ayakla devam ederdim.
    bilinmeyen daha çok yola sapar,
    güneşin doğuşunu daha çok seyreder,
    daha çok çocukla oynardım
    yalnızca bu yaşamda bir şansım daha olsaydı.
    gel gör ki, işte 85 yaşındayım
    ve biliyorum ki,
    artık ölmekteyim....''

    jorge luis borges
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük