jorge luis borges

entry72 galeri17
    72.
  1. “Büyü benzersiz bir nedenselliktir, bildiğimiz nedensel ilişkilerin yanı sıra başka bir nedensel ilişkinin olduğuna inanmaktır, rastlantı dediğimiz, nedenselliğin karmaşık işleyişini bilmememizden başka nedir ki?”
    0 ...
  2. 70.
  3. Duygularımıza tercüman olmakla kalmayıp, duygularımızı daktilosunda ezen şairdir.

    eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    çok az şeyi
    ciddiyetle yapardım.
    temizlik sorun bile olmazdı asla. daha çok riske girerdim.
    seyahat ederdim, daha fazla.
    daha çok güneş doğuşu izler,
    daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    görmediğim birçok yere giderdim.
    dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    elbette mutlu anlarım oldu ama,
    yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten:
    anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
    hiç bir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan
    gitmeyen insanlardandım ben.
    yeniden başlayabilseydim eğer, hiç bir şey taşımazdım.
    eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı, eğer.
    ama işte 85’indeyim ve biliyorum...
    ölüyorum...
    1 ...
  4. 69.
  5. borges'in adını ilk duyduğumda hevesle gidip kitabını almıştım yıllar önce, üniversite zamanları, o zaman okuduğumda hiç ısınamamıştım öykülerine. şuaralar tekrardan bir okuyayım dedim, gerçekten biraz yaşın ilerlemesi ve entelektüel birikim sonucu daha bir güzel geldiler bana yazdıkları. çünkü şuanda okuduğumda her bir öykünün başka kitaplara gönderme ile dolu olduğunu görüyorum. yani ilk okuduğunuzda beğenmezseniz, biraz daha demlenmesini bekleyin derim.

    ''kum kitabı'' kitabındaki ''öteki'' isimli öyküsünden iki alıntı ile bitireyim;

    -şiir, eğer onu gerçekleşen bir olayın öyküsü olarak değil de, çok güçlü bir isteğin dışa vurumu gibi algılarsak, güzeldir.

    -doğaüstü olan bir şey iki kez yinelenirse korkunçluğunu yitirir.
    4 ...
  6. 68.
  7. Devinimsiz bir aynanın yorgunuyum ben
    ya da bir müze tozunun.
    Yalnızca bekliyorum tatsız bir şeyi,
    bir armağanı, gölgeden bir altını,
    Ölüm denen bakireyi.

    şifre/borges
    2 ...
  8. 67.
  9. ''en büyük intikam, kayıtsızlıktır.''

    jorge luis borges
    1 ...
  10. 66.
  11. borges denirse "anlar" şiirini bir kere daha tazelemeden olmaz:

    Eger,yenıden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde daha çok hata yapardım.
    Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
    Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
    Çok az şeyi
    Ciddiyetle yapardım.
    Temizlik sorun bile olmazdı asla.
    Daha çok riske girerdim.
    Seyahat ederdim daha fazla.
    Daha çok güneş doguşu izler,
    Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
    Görmedigim bir çok yere giderdim.
    Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
    Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu.
    Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
    Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın.
    Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan,
    Gitmeyen insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eger,hiçbir şey taşımazdım.
    Eger yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır,
    Çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger.
    Ama işte 85'indeyim ve biliyorumn...
    ÖLÜYORUM....
    Arjantin-1985

    Jorge Luis Borges
    2 ...
  12. 65.
  13. "Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım."
    1 ...
  14. 64.
  15. bukowski'yi üstad addedip, marquis de sade'ın henüz ismini işitmemiş olan toy çocukların, bir tek cümlesini dahi hakkıyla idrak edemeyeceği fikir adamı.
    (bkz: ficciones)
    (bkz: kum kitabı)
    1 ...
  16. 63.
  17. gerçeküstücülük akımı öncülerinden arjantin li şair ve yazar. batı ve doğu sentezli mistik, fantastik biraz da ürkütücü harika hikayelerin yazarıdır. derin anlamlar içeren hikayelerin aksine dili çok sade ve akıcıdır. özellikle alef ve kum kitabı ındaki hikayeler gerçekten benzersizdir.
    5 ...
  18. 62.
  19. askerden döneli 1-2 ay olmuştu. bir şantiyede gece bekciligi gibi bir is bulmustum. Gece sabaha kadar bol bol vaktim oluyordu.
    canım daha az sıkılsın diye odamdaki kitap rafında yıllardır duran alef adlı öykü kitabını santiyeye götürmüştüm. kitabi universitedeyken almistim sanırım.yıllarca odamda durmasına rağmen nedense okumamıştım. öyküleri okudukça şaşırmaya başladım. bazı paragraflarda elimi ağzıma götürdüğümü hatırlıyorum. etkilendiğim metinleri not almaya başlamıştım. 2-3 günde kitabı bitirmiştim dünyaya bakışım baya değişmişti. alef'i okuyan herkeste aynı değişimler oldu mu bilmiyorum fakat okuduğum en değerli metinlerden biriydi. yıllar geçti hala ara ara alef'teki öyküleri okuyup şaşırıp dururum.
    0 ...
  20. 61.
  21. Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair ve çevirmen.

    Gerçeküstücülük ile yazdığı denemeleri kesinlikle okunmalıdır.

    50'nin üzerinde eseri vardır.

    Her kitabını okumanızı öneririm.Ben kum kitab, alefı ve düşsel varlıklar kitabı'nı okumuştum zamanında.Büyüleyici eserler kesinlikle.

    Bugün doğum yıl dönümü büyük yazarın.117. yaşına girecekti yaşasa.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1158052/+
    10 ...
  22. 60.
  23. en iyi kitabına karar verebilmek için bütün kitaplarının okunması gerek. elliden fazla eser demek bu ve bilemiyorum yane.
    1 ...
  24. 59.
  25. 58.
  26. Aleph kitabıyla kendisine başladığım üstat.
    1 ...
  27. 57.
  28. Anlar adlı şiiriyle içini dökmüş bir yazar. Hayatın ciddiye alınmayacak kadar boş olduğunu ömrünün son dönemlerinde anlamış ama iş işten geçmiştir artık.

    ANLAR
    Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    ikincisinde, daha çok hata yapardım.
    Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    Çok az şeyi
    Ciddiyetle yapardım.
    Temizlik sorun bile olmazdı asla.
    Daha çok riske girerdim.
    Seyahat ederdim daha fazla.
    Daha çok güneş doğuşu izler,
    Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    Görmediğim bir çok yere giderdim.
    Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
    Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
    Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    Gitmeyen insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    Eğer yeniden başlayabilseydim,
    ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
    ÖLÜYORUM
    2 ...
  29. 56.
  30. En kısa zamanda okumak için can attığım yazar. Beğendiğim birçok kitapta ya alıntısıyla yada kurmacasına göndermeyle karşılaşıyorum.
    1 ...
  31. 55.
  32. hangi kitabında olduğunu tam olarak hatırlayamamakla birlikte bir metninde h p lovecraft'a 'çakma poe' tarzında bir şeyler geveleyen eleman. bunu sırf ustanın faşizm destekçisi olduğu için yaptığına eminim. hayır faşistleri böyle görmezden geleceksek, av ve sigara yasaklarını delelim, aya çıkmanın bile alt yapısı oluşturan teknolojileri, otobanı ve başka pek çok şeyi kullanmayalım bi zahmet.
    0 ...
  33. 54.
  34. futboldan nefret eden yazar:

    http://www.sabitfikir.com...dan-neden-nefret-ediyordu

    ama bazı dediklerine pek katılmıyorum. mesela einstein ve hawking gibi bilim adamları da futbol gibi popüler.popüler olan her şey kötü değil. ayrıca, hayat da futbol gibi sahte, boş ve tiyatral. ama futbol ve faşizm ve futbolun yalnızca bir spor dalı olarak kalması ve bir oyun gibi izlenmesi gerektiği konularında oldukça haklı.
    0 ...
  35. 53.
  36. "belki de bu dünyada bizim insan olarak hayatımız, geceleyin, bir ekvator ormanında sessizce ilerleyen bir kaplanın kafasından geçenlerdir" j.l.b
    kim bilir? kim bilebilir?
    0 ...
  37. 52.
  38. (bkz: Labyrinths) adlı bir yapıyı vardır ki içindeki hikayelerinde gerçek mi kurgu mu olduğunu anlayamazsiniz eğer yazar başta ya da sonda bu hikaye kurdudur demese.
    (bkz: tlon, Uqbar, Orbis Tertius) bu hikayesini okurken gercek mi degil mi diye baya zorlandim. Çünkü o kadar gerçek yönü var ki hikayenin.
    1 ...
  39. 51.
  40. kitaplarını alıp da okumaya beyni kifayet etmeyen yada sadece adını duyup "post-modernist" felan diye üzerinden ekmek yemeye çalışan kekoların olmadığı sandığı her şey olan "adam"

    özgürlükçüdür ama eşitlikçi değildir borges...

    adamına göre muammele taraftarıdır. ütopyası "insan" vasfını taşıyanlar için kurgunlamıştır.

    söyleşilerinden oluşan 7 gece'de: "hitler yüksek amacı için mücadele eden ama amacına ulaşmayı kendisi bile hayal etmeyen biriydi" der

    kum kitabındaki bir hikayesinde bundan 300 yıl sonra yaşayan bir üst insan bir binadan bahsederken hitler'i kastederek " büyük bir insansever tarafından yaptırılmıştı" der...

    yolları çatallanan bahçe kitabındaki öykülerden birinde basklı oluşuyla gurur duyan bir hikaye kahramanını, kendi ağzından konuşturduğu bir diğer kahramana "tarih boyunca inek sağmaktan başka bir şey yapmamış bir ırka mensup olmakla insan neden bu kadar övünür ki?" diye çekiştirtmiştir.

    gene 7 gece'de eva peron'un buenos aires yakınarında bir genelev işlettiğini ve kendini de satan bir fahişe olduğunu söylemiştir...

    isim vererek direkt olarak yaptığı anıştırmalardan ilk aklıma gelenler bunlar. isimsiz yada orta zekalı cahillerin anlayamayacağı onlarca, yüzlerce anekdotu da vardır. okusaydınız bilirdiniz.

    sabahat tuncel denen terör hükümlüsüne "terörden hüküm giymiştir" diye yazınca bana "borges'i tanısan böyle yazamazdın tımammııığ" diye mesaj göndermeye kalkan gerizekalı...

    evet sen...

    yalnız değilsin üzülme senin gibi iki salak daha var bu sözlükte...

    son not: borges eşitlikçi değildir. göte göt demeyi hem sever hem de bilir. yaşar kemal denen kazmayla falan karıştırdınız heralde diycem ama onu da okuduğunuzdan emin değilim...
    1 ...
  41. 50.
  42. Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer, oturup saymazdım eski yanlışlarımı. Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
    1 ...
  43. 49.
  44. Çizgi sonsuz sayıda noktadan oluşur; düzlem sonsuz sayıda çizgiden; oylum sonsuz sayıda düzlemden; yüksek oylum ise sonsuz sayıda oylumdan… Kesinlikle hayır, bu, more geometrico değil, öykümü anlatmaya en iyi başlama yolu. Bugünlerde, her uydurma öykünün gerçek olduğunu öne sürmek adet oldu; benimki ama, gerçek.

    Belgrano Sokağı'ndaki bir apartmanın dördüncü katında yalnız yaşıyorum. Birkaç ay önce bir akşam üstü, kapıma vurulduğunu duydum. Açtım, bir yabancı duruyordu eşikte. Uzun boylu bir adamdı, hatları belirsizdi. Belki de miyopluğumdan ötürü öyle gördüm. Gri takım elbisesi ve elinde de gri bir çanta vardı. Görünümü
    dürüst bir yoksulluğu anımsatıyordu. Hemen yabancı olduğunu fark ettim. ilk bakışta yaşlı biri sanmıştım, sonradan seyrek, sarı saçlarının beni yanılttığını anladım, Kuzeyliler' inki gibi beyaza çalan bir sarıydı. Bir saatten uzun sürmeyen konuşmamız sırasında Orkneyli olduğunu öğrendim.

    içeri aldım ve bir sandalye verdim. Konuşmadan önce bir süre bekledi. Bir çeşit kötümserlik yayılıyordu adamdan, bugün bende de olduğu gibi.

    " Kutsal kitaplar satıyorum " dedi.

    Bilgiçlik taslamaksızın yanıtladım:

    " Bu evde birçok ingilizce incil var, birincisi bile, Jean Wiclif' inki. Ayrıca ipriano de Valera' nınki, Luther' inki, edebi açıdan en kötüsü ve Latince Vulgate' nin bir kopyası. Gördüğünüz gibi, tam da gereksinim duyduğum bir kitap değil incil. "

    Kısa bir sessizlikten sonra karşılık verdi:

    " Sattıklarım yalnızca incil değil. Belki de sizi ilgilendirecek olan kutsal bir kitap gösterebilirim. Bikaner sınırından satın aldım. "

    Çantasını açıp, kitabı masanın üzerine koydu. Sekiz yapraklık, bez kaplı bir ciltti. Birçok elden geçtiğine kuşku yoktu. inceledim, alışılmamış ağırlığı beni şaşırttı. Arka kapağının üzerinde " Holy Writ " yazısını okudum, aşağıda da " Bombay ".

    " On dokuzuncu yüzyıldan kalma sanırım, diye belirttim. "

    " Bilmiyorum, hiçbir zaman öğrenemedim, " diye karşılık verdi.

    Rastgele açtım. Tanımadığım bir elyazısıydı. Sayfalar oldukça yıpranmıştı, tipografisi kötüydü ve incil' de olduğu gibi iki sütun olarak basılmıştı. Metinler sıkışıktı ve bentler halinde düzenlenmişti. Sayfaların üst köşelerinde Arap sayıları yer alıyordu. Asıl ilgimi çeken, örneğin çift sayfalardan birinin 40514 numarasını, karşısındaki tek sayfanın ise 999 numarasını taşıması oldu. O sayfayı çevirdim; arkasındaki sekiz haneli bir sayıydı. Sözlüklerde olduğu gibi bir resimle süslüydü; bir çocuk elinden çıkmış gibi, mürekkep kalemiyle beceriksizce dizilmiş bir çapa resmi vardı.

    işte o zaman yabancı bana:

    " iyi bakın, bir daha asla göremeyeceksiniz, " dedi.

    Bu noktayı işaretleyip kitabı kapattım. Hemen yeniden açtım ve boşuna çapa resmini aradım sayfa sayfa. Şaşkınlığımı gizlemek amacıyla:

    " Kutsal Kitap'ın Hindu dilinde bir varyantı, değil mi, " diye sordum.

    " Hayır! " diye yanıtladı.

    Sonra bir sır vermek istermişcesine sesini alçaltıp:

    " Bu cildi, " dedi, bir ova kasabasında bir avuç rupi ve bir incil karşılığında aldım. Sahibi okuma bilmiyordu. Kitapların Kitapları' nı muska zannediyordu. En alt kasttan biriydi; hastalığa bulaşmadan, gölgesinde yürümek bile olası değildi. Kitabın adının Kum Kitabı olduğunu söyledi, çünkü bu kitabın da, kumun da, ne başı var ne sonu.

    Benden ilk sayfayı aramamı istedi.

    Sol elimi kapağın üzerine koydum ve başparmağım işaret parmağıma bitişik kitabı açtım. Kendimi boş yere zorluyordum: Kapakla başparmağım arasında her zaman birkaç yaprak kalıyordu. Kitaptan fışkırıyormuş gibiydiler.

    " Şimdi sonuncuyu arayın. "

    Denemelerim yeniden başarısızlığa uğradı. Artık kendi sesim olmayan bir sesle, dilim dolaşarak:

    " Bu olanaksız, " diyebildim.

    Yine alçak sesle, incil satıcısı bana:

    " Bu olanaksız, ama gerçek. Bu kitabın sayfalarının sayısı tam olarak sonsuz. Hiçbiri ilk değil, hiçbiri sonuncu değil. Neden böyle keyfi bir biçimde numaralandığını bilmiyorum. Belki de sonsuz bir dizinin bileşenlerinin kesinlikle anlamsızca numaralandırılabileceği izlenimini uyandırmak için. "

    Sonra, sanki yüksek sesle düşünüyormuş gibi ekledi:

    " Eğer uzay sonsuzsa, biz uzayın herhangi bir noktasındayız. Eğer zaman sonsuzsa, biz zamanın herhangi bir noktasındayız. "

    Düşünceleri beni öfkelendirdi.

    " Kuşkusuz bir dine inanıyorsunuz, değil mi? " diye sordum.

    " Evet, Presbiteryen'im. Vicdanım rahat. iblisçe, kitabına karşı Tanrı'nın Sözü'nü vererek yerliyi dolandırmadığımdan eminim. "

    Kendini suçlu görmesi için bir neden olmadığı üzerine güven verdim ve bizim iklimlerimizden yalnızca geçmekte mi olduğunu sordum. Yakın zamanda ülkesine dönmeyi düşündüğünü söyledi. iskoçyalı olduğunu ve Orkley Adaları' ndan geldiğini işte o zaman öğrendim. Ona, iskoçya'yı sevdiğimi ve Stevenson ile Hume'a
    karşı gerçek bir tutkum olduğunu söyledim.

    " Stevenson ve Robbie Burns demek istiyorsunuz, " diye düzeltti.

    Bir yandan konuşurken, bir yandan da sonsuz kitabı karıştırmayı sürdürüyordum.

    " Bu garip örneği British Museum' a armağan etmeye niyetiniz var mı? " diye ilgisiz görünmeye çalışarak sordum.

    " Hayır, size sunuyorum, " diye yanıtladı ve yüksek bir fiyat söyledi.

    Tüm içtenliğimle bu fiyatın olanaklarım içinde olmadığı yanıtını verdim ve düşünmeye başladım. Birkaç dakika içinde planımı kurmuştum.

    " Size bir değiştokuş öneriyorum, " dedim.

    " Siz bu kitabı birkaç rupi ve Kutsal Kitab' ın bir örneğine karşı elde ettiniz; ben ise size yeni elime geçen emeklilik çekimi ve Wiclif'in gotik harflerle yazılmış incil'ini sunuyorum. Bana atalarımdan kaldı. "

    " Siyah puntolu bir Wiclif, " diye mırıldandı.

    Odama gidip, parayı ve kitabı getirdim. Sayfaları karıştırdı ve başlık sayfasını kitap sever bir coşkuyla inceledi.

    " Anlaştık, " dedi.

    Pazarlık etmemesi beni şaşırttı. Sonradan, kitabı bana satmaya kararlı olarak gelmiş olduğunu kavradım. Kağıt paraları saymadan cebine yerleştirdi.

    Hindistan' dan, Orkney' den, bu adayı bir zamanlar yönetmiş olan Norveç Jarlları' ndan sözettik. Adam gittiğinde gece olmuştu. Bir daha görmedim, adını da bilmiyordum.

    Kum Kitabı' nı, Wiclif' in incili' nden boşalan yere yerleştirmeyi tasarlıyordum, ama sonuç olarak takımı eksilmiş 1001 Gece Masalları' nın arkasına gizlemeye karar verdim.

    Yattım, ama uyuyamadım. Sabahın dördüne doğru ışığı yaktım. Olanaksız kitabı yeniden elime alıp yapraklarını karıştırmaya başladım. Sayfalardan birinin üzerinde bir maske resmi gördüm. Yaprağın üstü bir numara taşıyordu, kaç olduğunu unuttum, ama 9. Kuvveti vardı.

    Hazinemi kimseye göstermedim. Sahip olmanın mutluluğuna, çalınması korkusu ve gerçekten sonsuz olup olmadığı kuşkusu eklendi. Bu iki kaygı eski ürkekliğimi arttırdı. Birkaç dostum daha vardı; onları görmekten vazgeçtim. Kitabın tutsağı oldum, dışarıya neredeyse hiç çıkmamaya başladım. Büyüteçle yıpranmış kapağını ve sırtını inceledikten sonra herhangi bir hile olasılığı kalmamıştı. Küçük resimlerin iki bin sayfa arayla ortaya çıktığını saptadım. Hepsini alfabetik liste halinde, doldurmakta gecikmediğim bir deftere yazdım. Bu resim yalnızca bir kez kullanılmıştı, hiç tekrar etmiyordu. Geceleri, uykusuzluğumun izin verdiği kısa aralıklarda, düşümde kitabı gördüm.

    Kitabın korkunç olduğunu anladığımda, yaz gelip geçmişti. Gözlerimle onu gören, parmaklarımla ellerimle ona dokunan benim de korkunç olduğumu kabullenmenin ne yararı olabilirdi? Kitabın bir karabasan nesnesi, gerçeği lekeleyen ve bozan utanmaz bir şey olduğunu hissettim.

    Ateşi düşündüm, ama sonsuz bir kitabın yakılmasının yeryüzünü dumanıyla boğabilmesinden ürktüm.

    Bir yaprağı gizlemek için en iyi yerin orman olduğunu bir yerde okuduğumu anımsadım. Emekli olmadan önce, dokuz yüz bin kitabı içeren Arjantin Ulusal Kütüphanesi'nde çalışıyordum; giriş kapısının yanında sarmal bir merdivenin, dergi ve haritaların saklandığı bodrum katına indiğini biliyorum. Kum Kitabı'nı nemli raflardan birinde unutmak için, görevlilerin bir dikkatsizliğinden yararlandım. Koyduğum yüksekliğe ve kapıdan uzaklığına bakmamaya çalıştım.

    Artık biraz yatıştım, ama Mexico Caddesi'nden geçmek bile istemiyorum.

    Kaynak:
    http://forum.donanimhaber.com/m_31695359/tm.htm
    0 ...
  45. 48.
  46. jorge luis borges'in elif noktalarını bulduğu söylenir. kendisini islamiyet'e öylesine vermiştir ki bu onun haklı bir başarısı olarak görülür.
    elif noktalarını bularak insanlara mutlak sonsuzu ispat etmiştir denilmektedir.
    4 ...
  47. 47.
  48. "Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir." diyerek hayalperestliğin o sonsuzluğunu bir kez daha gösterebilmiş yazar.
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük