nlü Fransız yönetmenin eşi Anne-Marie Mieville, Godard'ın yardımlı intihara başvurarak hayatına son verdiğini açıkladı.
Eşinin açıklamasına göre Fransız sinemasının yeni dalga akımına öncülük eden yönetmen Godard, isviçre'deki evinde yakınlarıyla birlikte huzur içindeyken yardımlı intihara başvurarak hayatına son verdi.
genelde entel tayfanın, azınlık olarak sinema meraklıların filmlerini izlediği yönetmen. filmlerini gerçekten ayrı olmamalı mottosuyla çeker, inanılmaz deneysel teknikleri kullanan birisidir. konvansiyonel sinemanın kalıplarına karşıdır, oturup senaryo yazmaz, kağıda notlar alır ve ona göre filmlerini çeker. son olarak kendisini entel tipler kafelerde över durur ama ben onun entel tiplerden nefret ettiğini düşünüyorum.
Ingmar Bergman neden sevmiyor bu yönetmeni anlayamadım. ikiniz de mükemmelsiniz. Tamam her zaman Bergman daha iyi bir yönetmen olarak anılacaktır ama Godard da yenilikçi bir abimiz. Ödülleri kabul etmiyor, uçakta sigara içilmesine izin verilmediği için bir ödül törenine gitmemeyi tercih etmiştir hatta. En cool yönetmendir net.
jean luc godard klasik anlatı sinemasını kendince anlatım mekanizmalarıyla kırmaya çalışan ve deneysel alanda son yıllarda da dahil olmak üzere sinema tarihine ismini kazıyan epik bir yönetmendir. fransızdır ve eleştirmendir.
textlerinin güzelliğini guy de maupassant'a borçlu, filmleri ise teknik hatalarla dolu ve etrafımda övülmesine dayanamadığım bence hiç de dahi olmayan yönetmendir.
yeni dalga akımının mimarı.
değişik bir adamdır, filmleri gerçek hayata en yakın yönetmendir.
bir filminde kadının teki, durumdan zaten haberdar olan ve onu affeden
sevgilisine, onu nasıl aldattığını anlatıyor. tezgaha oturmuş, elinde sigarasıyla başlıyor tahrik edici şekilde detaylandırmaya, sonra bir anda konu değişiyor ve yemekten konuşmaya başlıyorlar...
çokca simgesel gönderme kullanır.
eşeğin benzin istasyonuna bağlandığı bir sahnesi vardır.
orada vermek istediği mesaj nedir?
+tüketim toplumunu eleştiriyor olabilir
+yaşam için konforizme ihtiyacımız olmadığı olabilir.
eminim daha bir çok sebep bulunabilir.
belki de nedensizce sadece düşündürmek için yapmıştır.
--spoiler--
''Bir yönetmenin birkaç filmini sevince kendisi ile alakalı kazı çalışması yapmaya başlıyorum. Bu çalışmanın en sevdiğim kısmı ise söyledikleri afili laflar, akıl kokan cümleler oluyor...''
--spoiler--
özgürlükçü hareketlerin dünyayı kasıp kavurduğu 68 yılında düzenlenen cannes film festivalinde örgütlediği kendisi gibi sinemacı arkadaşlarıyla birlikte bir sinema salonunu basarak oradakilere söyle seslenen yeni dalgacı.
Biz burada öğrenci ve işçilerle birlikten konuşuyoruz. Siz dolly-shotlardan, close-uplardan bahsediyorsunuz. Göt oğlanları! Benim burada ne işim var. Parise barikatlara dönüyorum.
göz fetişizmi olan büyük fransız sinemacı. zamanında ''artık sadece iletişim araçları var, iletişimin kendisi yok.'' gibi bir cümle söyleyerek beni kendisine hayran bırakmıştır.
nedense hep a bout de souffle ile anılır olandır... bir les gendarmeries, la chinoise ile anılmaz pek. varsa yoksa a bout de souffle'dir ama gerçek bir sinefil godard'ı sadece o filmle anmaz efendim ha bu demek değildir ki a bout de souffle kötü bir filmdir. kendisinin yeni dalga'nın öncüsü olduğunu söylemeye gerek bile duymuyorum. xavier dolan, alain corneau gibi isimlerin en çok etkilendiği yönetmendir.
"weekend" filmini çok kanlı bulan ve "neden bu kadar kan var?" diye soran gazeteciye "abartmayın, o kan değil kırmızı boya" diyerek tarihi bir ayar vermiştir.
filmlerim: "kurmacanın gerçeğini vermeye çalıştığım belgeseldir" diyerek, filmlerinin temelindeki belgesel-kurmaca diyalektiğini açıklayan yönetmendir. film yaparken uzun uzadıya düşünüp çarçabuk yaparım demiştir ve çoğu filmine başlarken elinde senaryosunun bile olmadığını, her şeyin set sürecinde ortaya çıktığını itiraf etmiştir. tarkovsky gibi o da robert bresson hayranıdır. ayrıca kendinden sonraki sinemada etkisinin büyüklüğü tartışılmaz bir gerçektir.
