ingilizce transkripsiyonu yerine özgün çekçe adı olan jan hus olarak geçmesi gerekir. türkçe de yazabiliriz. o da yan hus olur. neyse...
prag üniversitesi*'ne rektörlük de yapmış hristiyan din adamıdır. 1372'de o zamanlar bohemya olarak anılan çek cumhuriyeti'nin husinec kazasında doğmuştur. küçük yaşta prag'a gelmiş, kiliselerde şarkı söyleyerek geçimini sağlamıştır. 24 yaşında prag üniversite'sinden diploma almış, üç yıl sonra da master derecesini tamamlamıştır. 1400'de rahip olarak atanmış, iki yıl sonra da kilisede reform isteyen vaazlarına başlamıştır. 1402-1403 yılları arasında prag üniversitesi rektörlüğü de yapmıştır. realisttir ve çekler'i savunmuştur. john wycliffe'tan çokça etkilenmiştir. kilise tarafından yasaklanmış olmasına karşın john wycliffe'in trialogus eserini çekçe'ye çevirmiştir.
hâl böyleyken jan hus'un isteğiyle aziz vaclavprag üniversitesi'ndeki yabancıların oylarını kısıtlayarak bohemler'e fazladan iki oy vermiştir. bunun üzerine sayıları 5 ilâ 20 bin tahmin edilen bavyeralı, leh ve sakson çeşitli düzeylerden öğrenci ve öğretim elemanları üniversiteyi ve ülkeyi terk etmişlerdir. bu gruplar daha sonra leipzig üniversitesi'ni kurmuşlardır. uluslararası ünvânını yitiren prag üniversitesi sarayın da desteğini arkasına alan jan husrektör olmuş, john wycliffe'in çalışmaları da prag'da yeniden popüler olmuştur.
göçen akademisyenler bohemya krallığı'nda küfür* olduğu söylentisini yaymış ve kralla arası zaten açık olan gregory de bunu fırsat bilmiş ve bohemya'yı izolasyona mahkûm etmiştir.
20 aralık 1409'da beşinci alexander bir ferman yayınlayarak başpiskopos zajiç'de prag'daki özgür vaazlar ve wycliffe taraftarlarına karşı kullanması için yetkiler tanımıştır. jan hus 1410'da bu fermanı lağvetmesi için beşinci alexander'a başvursa da kabûl görmemiştir. wycliffe'ın eserleri toplatılıp yakılmış, jan hus ve çevresindekiler ise aforoz edilmişlerdir.
bu dönemde jan hus'un söylemleri aziz vaclav ve bohemya'da genel beğeni topluyordu. hâl böyleyken kral aforozu tanımayıp, prag'da hus taraftarları da büyük ayaklanmalara kalkışınca beşinci alexanderprag'ı enterdi etti. bu dönemde jan husprag'daki beytüllahim kilisesi'nde vaazlarını sürdüryordu. enterdi nedeniyle prag'ın zarar görmesini istemeyen hus kırsala göçtü. kırsalda bir yandan gezip bir yandan da vaazlarda bulundu.
başpiskopos zajiç'in ölümüyle bohemya'da dinî hareketler yeni bir döneme girdi. aynı dönemde uygulamaya konan endüljans da şimşekleri tümüyle vatikan'ın üstüne çekti.
sonraki günlerde jan husjohn wycliffe'in kitaplarından alıntılar yaparak kilise'nin cennetten toprak satmak işine giremeyeceğini, günahların affının ancak tanrıya mahsus olduğunu ve kilise'nin düşmanları için dua etmeyi öğütleyen vaazlarda bulundu. kilisenin zina ve parayla satılan koltukların odağı olduğunu anlattı. takipçileri de papa'nın fermanlarını yaktılar.
bunun üzerine hus'un takipçilerinden üç kişinin kelleleri vuruldu. bunlar daha sonra ilk hussi şehitler olarak anılmışlardır. bu günlerde fakülteli hussiler 45 maddeyi reddeden ve farklı savları destekleyen tezler ortaya attılar. her ne kadar aziz vaclav bunların dağıtım ve anlatımlarını yasaklasa da ne hus ne de fakültelilerden kral'a itiraz etmediler. başpiskopos albikjan hus'la görüşerek papa fermanlarına karşı gelmemesi karşılığında rüşvet teklif etse de hus bunu kabûl etmedi. aziz vaclav'ın arabuluculuk çabaları da sonuç doğurmadı.
çabalarının sonuçsuz kalması aziz vaclav'ı durdurmadı. bu dönemde sinod kararı çıkarttı. çeski brod'da gerçekleştirilecek olan sinod yeri jan hus'un katılımını engellemek için prag başpiskoposluğu'na alındı. bunun üzerine jan hus "bohemya da diğer devletler gibi ruhânî işlerinde bağımsız olmalı" meâlinde gene john wycliffe'in sermones'inden alıntıladığı bir konuşma yaptı. hem kilise hem de hus taraftarları sinod sırasında çeşitli anlaşmalara vardılarsa da bunlardan da bir sonuç çıkmadı. oysa hussiler anlaşma sağlamak için büyük özverilerde bulunmuş, tek istekleri ise "roma kilisesine herkes uymak zorundadır" sözüne "dindar bir hristiyanın yapması gerektiği kadarıyla" kısmını eklemekti. jan hus bu dönemde "benim için hazırladığınız kazığın önünde dursam bile vatikan'ın önerilerini asla kabûl etmem" dedi.
11 ekim 1414'te yola çıkan jan hus3 kasım 1414'te konstanz'a vardı. burada sigismund'un güvencesi altında olduğundan, vatikan'ın yasağına karşı gelerek vaazlarını sürdürdü. birkaç hafta sonra karşıtları onu hapsetmeyi başardılar. kaçma şüphesi bahanesiyle de 8 aralık 1414'te zindana attılar. sigismund verdiği güvenceye uyulmadığını öğrenince öfkeden kudurdu ve konsülü dağıtmaya niyetlendiyse de jan hus'un zindanında tutulduğu dominikan kilisesi'nin başrahibesi sigismund'u yatıştırdı ve onu "bir kâfire verilen söz bağlayıcı değildir" diyerek ikna etti.
4 aralık 1414'te yirmi üçüncü johnjan hus'u yargılamak için üç piskopostan müteşekkil bir kurul oluşturdu. bunlar, dönemin kurallarına uygun olarak tanıkları ve karşıtları dinlediler ancak jan hus'tan savunma almadılar. bu dönemde jan hus'a iyi muamele ediliyor ve arkadaşlarıyla istediği gibi görüşebiliyordu. bu sırada yirmi üçüncü john papalık tahtından indirildi. can güvenliğinden korktuğu için konstanz'dan kaçarken jan hus'u konstanz başpiskoposu'na verdi, o da hus'u gottlieben şatosu'nun zindanına attı. burada kaldığı 73 gün boyunca arkadaşlarıyla görüştürülmediği gibi doğru düzgün de beslenmedi, gece-gündüz zincire vurulu kaldı ve sağlığını yitirdi.
5 haziran 1415'te bir fransiskan kilisesinde davanın ilk duruşması yapıldı. duruşmalarda tanıklar dinlendi, yazılarından alıntılar okundu. jan hus her türlü boyun eğmeyi reddetti ancak incil'den kanıt gösterilmesi durumunda tüm sözlerini geri alacağını belirtti. john wycliffe'e olan saygısını bildirdi ancak efkaristiya ya da 45 maddeyi savunduğunu reddetti. aziz vaclav bir kâfiri koruyamayacağını bildirerek kendisini mahkemenin insafına teslim etmesini salık verdiyse de bunu dinlemedi.
8 haziran 1415'teki son duruşmada 39 hüküm açıklandı. bunlardan yirmi altısı kilise ile ilgili yazılarından, yedisi stepan z palçe ile olan sözleşmelerinden ve altısı Stanislav ze Znojma ile ilgiliydi. jan hus daha önce de yaptığı gibi incil'den kanıtlanması hâlinde yaptığı her şey için pişmanlığını dile getireceğini ve af dileyeceğini bildirdi. bu söylemi koşulsuz teslim olduğu biçminde yorumlandı ve suçlarını itiraf etmesi istendi.
1- o güne dek savunduğu tezlerin yanlış oldukları
2- gelecekte bu tezleri savunmayacağı
3- bu tezlerden pişmanlık duyduğunu
4- tezlerinin tersini savunduğunu
hiçbir zaman düşünmediği ya da savunmadığı doktrinleri geri almasının istenmesini muaf tutulmasını; savunduklarının ise yanlışlığının incil'den kanıtlanmasını istedi. kanıtlanamazsa mahkemenin isteklerini yerine getirmeye vicdanının izin vermeyeceğini belirtti. celse böylece kapanmış oldu.
duruşmanın ardından pek çok sözünü geri alma talebi gelse de jan hus bunları reddetti.
6 temmuz 1415'te pazar ayini ardından katedrale getirildi. lodi piskoposu suçlamaları okudu. jan hus bir kez daha incil'den kanıt istedi ancak gene gösterilmedi. dizlerinin üstüne çöktü, alçak bir sesle düşmanları için tanrıdan af diledi.
bunun ardından bozulma yapıldı. cübbe giydirildi. sövgüler eşliğinde ziynetleri alındı ve rahip traşı bozuldu. kilisenin hükmü okundu. tüm haklarından azledildi. seküler otoriteye teslim edilirken kafasına bir yazı ekleştirildi: heresiarch*. iri ve sağlam zırhlı bir korumanın eşliğinde kazığa doğru yürümeye başladı.
kazığa bağlanmadan önce dizleri üzerine çöktü, iki elini yanlarına açarak yakardı. yakarışı bittikten sonra soyuldu. kazığa bağlandı. palatine kontu ve elektörüçüncü louis sözlerini geri almasını ve canını kurtarmasını diledi. hus şöyle reddetti:
"tanrı tanığımdır ki bana yöneltilen suçlamalardan hiçbirini vaaz etmedim. ondan yola çıkarak yazdığım, düşündüğüm, vaaz ettiğim ve çizdiğim incil kadar doğrudur ki bugün ölmeye hazırım.
anlatılan odur ki jan hus'un altındaki dallar harlanmayınca yaşlı bir kadın geri ve ateşe çalı çırpı atar. bunun üzerine bugün çekler'in çekçe karşılığını* hâlâ kullandıkları meşhur son sözünü söyler: sancta simplicitas*.