Bir zamanlar dönemin cumhurbaşkanının kızına hediye edildikten sonra ünlünen araba modeli.
Hatta cumhurbaşkanının kızı davulcu ile evlenince muhaliflerden biri çıkıp
'parti kurduk,amblemi de davulu delen jaguar'demiştir.
masumlar ne anlatır yüzlerinde?
cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya
başladığımız şeydir?
içimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm?
bu boşlukla nereye dek gidilebilir?
umutsuzluk bir karanfildir,
yalnızca bir karanfil
hangi masaya yerleştirilirse o masanın rengini alır,
ve bir masanın iki ucunda duran o mutlak uzaklıktır.
kapanı olur o rengin, sahibini izler jaguar
adımlarıyla
ormanlar geçer içinizden
izdüşüm hızıyla
2.
kendimizin karartma saatleri:
ormanlar gözükür
ışıklarımız kısılırken
yüzümüze vuran çocukluğumuzun
kabartma resimlerinden
ve kitap sayfalarından edinilmiş geçicilikler,
zorlanmış incelikler,
umutsuzluğun kolladığı gerçeklik duygusu,
buzulu çözülmemiş inançlar,
tapınmalar;
kurcalanmış içtenlikler,
saplantının sayrılı yörüngesinde durmadan dönen
izlekler,
çağın bizi kuşattığı değerlerden uzak kalamayan
-yerleştirildiğimiz- gündelik metinler,
kişiliğimizin teorik ikliminde yeniden-üretim'in
karmaşık sorunları,
gündemimizde maddeler maddeler maddeler
algılarımızın coğrafyasına mutsuzluk pahasına
kattığımız şeyler
gelecek masalı;
dinlendiriciliğinde nice uykuların uyunduğu
gün gelir siz de inersiniz
duyarlığınızın beyaz atlı kır atından
bir masal devi karşılar sizi
-ormanınızın başlangıcında-
der ki: yolunuz işte buraya kadar!
anası, babası cüce olanlar,
gün gelir başkasının yoluna duran
dev olurlar
hangi insan sonuna dek şair kalabilir ki?
kırık vezinli şiirlerde gizlenirken o anatomik hayvan
ormanı bırakmıştık ya masanın başında
akşam vururken karanfile
duyarlığımızn şamdanları tutuşurken
ve usulca çıkagelirken deniz
kıyısındaki her masaya hüzün
eğilip kulağına fısıldamıştım o şarkıyı:
-naim böyle yazacaktı öyküsünü-
herkesin aşkında vardır gözüm!
arabesk bir muhabbete doğru yol alırken
yahya kemal'in, fikret'in, haşim'in şiirleri,
nedense osmanlıca yazmaktan söz açmıştı biri
-oysa masadaki karanfili bile fark etmemişti daha-
"osmanlıca dediğin nedir ki, bir imla üzre gurbete
çıkmaktan gayrı"
demiştim
karanfilin gözleri gözlerime değmişti
bir minyatür ikindisiydi.
sonra başa dönüp, masumlar ne anlatır yüzlerinde?"
diye yinelemiştim.
4.
jaguarı uyandırılmamış ne çok masum sevmiştim
ne kadar çok sevişmiştim
beni sevdikçe kendini tanıyan
benimle seviştikçe bedenini yurtsayan
ne çok anı edinmiştim.
5.
ah palestra! yitik ütopya!
kalıntılarının üzerinde jaguarlar geziyor
ürkek ve vahşi adımlarıyla
ayaklarında kendi ormanlarını gezdiriyorlar
her gittikleri yerde saklanmak için
bir ören üstüne kurulu bir kentten
yeni bir imparatorluk yaratılırken
her adımda kundaklayacak kendi gerçeğini
artakalmış bir avdan, bir posttan, jaguar denilen o
büyülü intikam
yani kendimizi yakmadıkça içimizden çıkmayacak o
şeytan!
6.
oysa başlangıçta bir avuç küldü,
yüreğimizin balçığında bekletilmiş bir avuç kül,
artakalmıştı biz çok küçükken çıkmış orman
yangınlarından,
davranışlarımıza eşlik eden
(çocukluğumuza saklanmış)
nice duygudan
öldü sanılan
sözcükler denenmişti. sevgi de.
tartışmak, benimsemek, karşı çıkmak.
ve asıl anlatılmak istenenin önüne saklanmak hep.
şimdiyse
jaguar geziniyordu aramızda;
suskunluk başlamıştı
herkes birbirine nefretini anımsamaya çalışıyordu
bellek yoklanıyordu
bozgunlar, yıkımlar, ihanet yerine geçebilecek kimi
ayrıntılar
zehrin şizofrenik bilinci
masanın etrafı çoğalıyordu
şimdi hiçbir karanfil yetmiyordu hiçbir uzaklığı
tanımlamaya
bütün tanımları altüst ediyordu içimizde beklettiğimiz
jaguar
çıkageliyordu delirmenin ateş hattından
çıkageliyordu umutsuzluğun büyülü ideolojisi intihar
7.
bir öte-masalda kendine yer açan
cüceler, devler, pelerinler, kuleler, şehzadeler
umutsuzluğun bir yaşama sevinci olması epeydir
düpedüz yaşanırken sanrıl ilişkiler
biliniyordu, birbirinin yarasını görmeden dost
olamayanların,
birbirini acısız, ağrısız sevemeyenlerin
duygu sarkacındaki tetik tutkusu
ve her ilişkiye av borusuyla girenler
kimse kimseyle hiçbir şeyi paylaşmıyordu nicedir,
bir hastalığın birlikte yaşanması isteniyordu yalnızca
her yara bulaşsın diye gösteriliyordu bir başkasına
büyük ve ulu korolar katılıyordu
kurbanın kıyıcılığını anlatan tragedyalara
sessizlik zıpkındı yalnızca. sözcükler mızrak.
böyle zamanlarda hiçbir şey anlatmıyordu ne konuşmak,
ne konuşmamak.
8.
karanfil diyelim masanın rengine benzemekten çıkmıştı
epeydir
yalnızca pörsük ayrıntısıydı kırık vazonun
-vazo sahiden kırıktı, akşama, o masaya çok
yakışıyordu-
artık her şey yalnızca bir zamanlama işiydi
rakılar buğulanırken denizden
izin isteyip ayrıldım hepinizden
işte olmuştu. artık sevecektiniz birbirinizi
herkesin jaguarı beni izlerken
oysa ne kahraman, ne kurbandım ben
masanın dirliğini korurken,
küçük bir hesap yapmıştım ben de
jaguarımı yanıma almış, ormanımı bırakmıştım size
biliyordum çıkamayacaktınız içinden.
100% italyan malzeme ve el işçiliği ile üretim yapan bir Türk ayakkabı markası.Müşterilerinin arasında Donald Trump,Prens Charles bulunmakta.
(bkz: Jag Club)
Kedigiller arasındaki en güçlü ısırışa sahip olan hayvan. Mükemmel bir kürkü olan bu kedi diğer kedigiller gibi avlarını boğarak öldürmesinin yanı sıra güçlü çenesini avlarının kafatasına saplayarak da yaşamlarını alabilir. Yemek konusunda asla seçici değillerdir. Genellikle geyik v.b. büyük hayvanları yeseler de 85'ten fazla değişik hayvan türü menülerinde yer alır. Güney Amerika ile Meksika arasında kalan ormanlık alanlarda yaşarlar. Dişisi de erkeği de kükrer. Kükremek bu hayvanların en çok kullandıkları iletişim biçimidir. Aynı benzerleri olan leoparlar gibi avlarına pusu kurup üzerlerine atlarlar. Avlarını kovalayacakları alan zaten yoktur.
çorlu orion avm'nin bu sene çekilişle vereceği araba markası.
ayrıca;
animalia (hayvanlar) aleminin chordata(kordalılar) şubesinin, mammalia(memeliler) sınıfının, carnivola(etçiller) takımının, Falidae(kedigiller) ailesinin, pantherinae alt familyasının, panthera cinsinden panthera onca diye adlandırılan yırtıcı hayvan. panthera cinsinin 4 büyük kedisinden biridir. diğerleri aslan kaplan ve parsdır. güney amerika'da yaşarlar.
tekrarladıkça karizması artan bir hayvan türü, ismi. düşünsene toplanıyorlar ormanda, "kelaynak geldi, fil geldi, aslan geldi, ayı geldi... ve jaguar geldi".
Jaguar. leopar da karizmatiktir ama ismen jaguar zirvedir.
Kuvvetli çenesi sayesinde zırhlı sürüngenlerin kabuklarını deler ve memeliler arasında sıradışı olan bir öldürme yöntemi kullanır. Beyne ölümcül darbeyi indirmek için doğrudan avının kafatasını iki kulağının arasından ısırır.
üniversite öğrenci temsilcilerinin bile sahip olabilmesine şaşıp kaldığım araba markası.
üniversite öğrencisinin jaguarı olması doğaldırda, türkiye gibi öğrenci sorunlarının bitmediği, hangi üniversite olursa olsun, öğrencilerinin harçlarını binbir fedakarlıkla ödediği bir ülkede, üniversitelere öğrenci temsilcisi olarak jaguarlı öğrencilerin seçilmesi küçük dilin yutulmasına sebebiyet verecek kadar şaşırtıcı ve vahim bir olaydır.