babası patron nişantaşı çocuğu söylemi. kendileri elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz iken, yönetim adı altında deri koltuklarda g*t büyütürken, işyerini ayakta tutan işçilerin kendilerinin yüzde birini bile kazanmasını istemezler. kapitalisttirler. bu adamlar için mevzubahis paraysa gerisi teferruattır.
hiçbir gerçekliği olmayan saçmalıktır.
Türban haricinde hiçbir sosyal olaya tepki göstermeyen lümpen züppelerin olmayan akıllarının ürünüdür bu başlık.
dün hayatinda işçi görmemiş komünist diye başlık açan şahsiyet bugün bu başlığı açmaktadır. merak ediyorum bütün işçileri bu şekilde suçlayabilecek kadar kaç tane işçi tanımış, görmüştür?
gerçeği ise, işçi kesiminin her zaman mağdur ve yoksul olup, can güvenliği olmadan karın tokluğuna çalışmalarıdır.
Bütün gün coca cola içip, bilgisayar başından saçmalayan lümpenler anlayamaz bu durumu tabii ki.
hergün can güvenliği olmadan, çok düşük ücretler karşılığında 12 saat çalışan işçi kesimini paragöz ve doyumsuzluk ile suçlayabilen bir zihniyet tamamen boş zihniyettir.
kesinlikle dogru bir gercektir. uzun calisma saatleri sonunda hakkettikleri paranin cok daha azini alip, uzayan mesailere itirazsiz katilmak zorunda olan, bayram seyran, yilbasi demeden calisan ve sendikal hak istediginde issiz kalmakla tehdit edilen isci kesiminin paragoz ve doyumsuz olmasi zaten kacinilmaz bir sondur.
babası patron olan zengin pıtırcığın tespit ettiği şey. bu araştırmacı tespitlerine devam etmek isterse, kendisini yanında bir ay staj yaptığım erdal ustayla tanıştırmak isterim. 22 yıldır aynı yerde çalışan, 800 ytl maaş alan, 2 çocuk babası, tokinin alt gelir grubu için yaptığı evlerden birine sahip olmak için ayda 400 ytl'yi 20 yıl ödemek zorunda olan işçi. kendisinin karşısına geçip neden paragöz ve doyumsuz olduğunu sorabilir.
işyerimde bir çok eleman çalışıyor. patron çucuğuyum bende, bazıları işinin hakkını verir, minnet duyarsınız, bazıları kaytarır, kolaydan para kazanmak ister. nasıl patron kesiminin bazısının insanların emeğini hor kullanması, bazılarınında çalışanıyla elele vermesi gibi.
genelleme yapmaktan kaçının derim size, elemanlarınızla iyi geçinin. zaman içinde dostlarınız oluyorlar, en acı günlerinizi en mutlu anlarınızı birbirinizle paylışır oluyorsunuz.
birde on seneyi geçkinse elemanınız bir bakmışsınız sizin işçi diye aldığınız kişi sizden daha fazla patron olmuştur, her şeyi tam olarakkavramış sizle beraber ordan oraya koşturuyordur.
bir anda şci dediğiniz kişinin dertlerine derman olmak için siz onun peşinden koşuyorsunuz, bazen azar bile yiyor, 10 yıllık abilikten ses bile etmiyorsunuz, biliyorsunuz elemanınızın yüreğinin tertemiz olduğunu.
mühim olan kanımca ne işci olmak nede patron olmak, insan olabilmek
frederick taylor okuyup gaza gelen yeni yetme i.i.b.f. öğrencisinin ucuz bir varsayımı olsa gerek...
ekonomiyi tekel medyalardan takip eden ve iktisadı da ders kitaplarından öğrenenler bu taylorist tavırlarını sürdürmeye ve etrafa kendi sınırlı algılarından bakmaya sonuna kadar mahkumlar. kapitalizmin mahkumu uyuşmuş insanları bu mahkumiyetten ''bu devran böyle gitmez'' diyenler eninde sonunda hatta gerekirse kafalarına vura vura kurtaracak ve belki de onlara ''insan'' olduklarını yeniden hatırlatacaklardır.
"ya sen hiç çalışmamışsın ya da hiç sopa yememişsin "derler ya o durumdur.
ama şimdi ben olayı bağlıyacağım;
evet işçi kesimi paragözdür,
sevabına çalışmıyordur,
doyumsuz olayına gelince doyamamaktadırlar kendileri o da doğrudur.
demekki doğru tespittir.
aferin.
bu tip başlıkları görünce içimden siklememek geliyor, göt etmemek geliyor çünkü ağzı olan konuşuyor. her birinin
saçmalığına yok öyle değil böyle dersek o hoo.
para yokken kardeşlik, dostluk mesajları verilir ola ki eline bir yerden para geçsin o zaman işler değişebilir. hele borç istenirse oof of dedirtebilir.
paragözlük ve doyumsuzluk, ailesini geçindirmek için can güvenliği olmadan "acaba bugün sağ salim işten ayrılabilecek miyim" kaygısıyla çalışmak mı yoksa "biraz daha satayım, millet uyuyor nasıl olsa" diye daha fazla kazanmak için babasını bile satacak, soyan, soyup soğana çeviren ve doymak bilmeyen insanların yaptığı şey mi sorusunu aklıma getiren başlık.
paragöz ve doyumsuzlar da sanki para içinde mi yüzüyorlar ulan diyerek gece gece dellenmeme sebep olan başlıktır. zaten sevigli patronlar açgözlü işçilerin isteklerini karşılayamıyorlar yazıııık. sende kask takma noolcak demi .ne var kum torbası yerine geçsen ki. ne aç gözlüsün lan pis şey.
malesef bir gerçek. patronda para var zannederler ama bilmazki patronun alacaklıları vardır. o borcunu ödemeye çalışır ama ona kimse ödemez. ödeyenlerde zaten çekle öder.çek bilmam kaç ay sonrasınadır zaten o zamana kadar kim öle kim kala. ama kabul etmemde diyemezsin ki arkadaş nakiti kim kaybetöiş ki sen bulasın. neyse size gelen bir başka alacaklıya da siz gene çek verirsiniz. olaylar sadece çekle döner. nakit akışı yoktur. ama işler döner gider işte. ama bunlara karşı işçiye nakit ödersiniz herşeyi.buna rağmen işçi hala sizden fazlasını bekler. özellikle inşaat sektöründe vardır bu durum. o yüzden iş alanımızın zor olduğunu düşünüyorum uygulamada. o yüzden akademeik bilginin yanında biraz da pratikten ve insan ilişkilerinden ve ekonomik idare yöntemlerinden anlamak gerek. hayat zor. donanımlı ve zırhlı olmak gerek.
tek kelime ile süper(!) dediğim başlıktır. bu arada böyle düşünen arkadaşları bizim atölyeye çalışmları için bekliyorum. madem başlığı açtın tespiti yaptın, e yiyorsa gel çalış diyorum ve davet ediyorum:
ayda 650 lira maaş + sigorta.
sabah 9 akşam 20:00 arası çalışılacaktır.
tatil günü sadece pazar günüdür.
hırslarından arınmış, doyuma ulaştığını sananlar özelden dürtsün beni, mülakat yapacağım.