bugün

O Sabahattinin değilmiydi.
genç yaşta ölen fransız yazar raymond radiguet'nin romanlarından biri. bir yasak aşkı konu alır.
Tolstoy'un karısından gizli gizli yazdığı bir kitaptır.
Sabahattin Ali - (bkz: içimizdeki şeytan)

Adamın bir klasiği.
Senaryosu ne kadar iyi olsa da adamın durum tespitleri her şeyi gölgeliyor ve sırf alakasız konular bile olsa okunacak hale getiriyor.

Aşk ve doğru kişi olmak adına okuduklarımda en iyi olabilir.

1940'lı yıllarda yayınlanmış ve dönemin türkiye'si ile şimdinin türkiye'si arasında halk nezdinde pek de bir şeyin değişmediğini gözlemleyebilirsiniz. Çökük bir ahlak var kalabalıklarda.

Kendini toplumdan ayrı ve öteki hissedenler için yalnız hissettirmeyecek bir yapıttır.
ben de dahil çoğu insanın düşüncesi budur. "Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil, insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum."
Sabahattin Ali'nin 1940 yılında yayımladığı bir romandır.
içimizde şeytan falan yok. Saçmalamayın.

Sabahattin ali de bunu demek ister.
"fakat beklemek lazım... uzun zaman!"

harikulade bir yapıt. okumayanların bir an önce okumasını tavsiye ederim. yüzümde hâlâ kitap boyunca yediğim tokatların iziyle yazıyorum. keşke çok daha önce okusaymışım.
Okunmuş, beğenilmiştir. Kitap okuma tavsiyesi dikkate alınasıdır.
Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.
neden kızıyorsun? neden şikayet ediyorsun? içinde seytan dedigin o şeyin en kıymetli tarafın olmadıgını nereden biliyorsun? sizin gibi bes hissinden baska duygu vasıtası olmayanlar bu daimi korkudan kurtulamazlar. asıl sebep ve illetlere varabilseniz göreceksiniz ki en zayıfımız dısımızdadır. gözümüzü kör eden yedi renktir, kulağımızı sagır eden sesler, agzımızı paslandıran yediklerimiz, kalbimizi önce costurup sonra durduran sonsuz koşmalarımızdır. yüksek insan dısına degil, içine kıymet verendir.
ömer en çok benimsediğim kitap karakterlerindendir. beni ömer ile tanıştıran dostuma buradan teşekkür ederim ki o bu durumlarda daha tutkuludur. bir köşe başı kitabıdır(!)
''Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz."

şu paragraf ile kendimi öylesine çok özdeşleştiriyorum ki..
An itibarıyla okuyacaklarıma eklediğim Sabahattin Ali eseridir.
mutlu son arayanların okumaması gereken, çok iyi psikolojik tahliller içeren roman.

sabahattin ali çok büyük yazar.
bu kitabı okuduktan sonra ülkeye psikoloji bilim dalının daha erken geldiğini düşünüyorum. insana dair çok iyi analizleri var sabahattin ali nin.
görsel

Diğer Sabahattin Ali romanları Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna gibi tekrar tekrar okunası büyük roman.
Kürk mantolu Madonna dan sonra pekte tadı olmayan roman.
Bazı insanların başucu kitapları vardır. ara ara açıp okudukları satırlar vardır işte benim için o kitap içimizdeki şeytan’dır.
Bazı durumlara, olaylara bakış açısı o kadar beni yansıtıyor ki sanki beni dinlemiş de yazmış gibi.
Sabahattin ali’nin en güzel romanıdır şahsım adına.
Okursanız siz de seversiniz. Okuyun.
"hayatta hiçbir şey uğrunda ölmek için istenmez, her şey yaşamamız için olmalıdır."
“içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... Tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”

sabahattin ali- içimizdeki şeytan
içimizde bir şeytan olmamasından mütevellit bir hikayedir ki dışımızda beliren bir şeytan da yoktur. yazarın anlatmak istediği ne kötü vardır ne de iyi. olay sadece insanın kendi bencilliğinde ki saklı kalan duygularda gizlidir.
Yaklaşık iki yıl kadar önce bir günde bitirdiğim ve okurken keyif aldığım Sebahattin Ali kitabıdır.

Vize haftası geçsin de, bir kere daha okuyayım.
Dil biraz ağır kaçabilir ama şahanedir. okunması gerekenlerin başında gelir.
sabahattin ali nin o romantik, bunalım, kaybolmuş, yalnızlık açı, anlaşılma hasreti metinlerinin bir örneği.

her yeri ölük ölük savaşın anasını bellediği bir neslin defoları kokmaktadır. amaçsız, beceriksiz, kandırılmış, imkansız, çaresiz, ihanete uğramış..

tek kurtuluş kaçmak ve yalnızlık, sevdiklerini terk etmek. burda da öyle. sanırım savaş psikolojisinin burjuva bebelerine yansıması böyle oluyor. ay ruhum, ay benliğim, özüm diye savaşmak için böyle don quixote hareketler, o psikolojiden ve bulaştığı her şeyden kaçış en baskın motif.

kalemi çelimsiz, dili kusturacak kadar döneme bağımli, ancak ve ancak bundan iki yüz sene sonra dönemi yansıttığı için edebi değer kazanabilecek bi kitap.

saygılar.