bugün

Önemli bir unsur. Hayatınızdaki size en yakın olan bir birey gibi diyebilirim.
nenesine kurban bir susmuyor.
of o kadar çok konuşuyor ki baş ağrısı yapıyor her şeye bir lafı, fikri var konuşuyor da konuşuyor ama bir o kadar da kafa dengi beni çok güldürüyor hatta kimse beni iç sesim kadar güldürmüyor, iyi ki var
merhabalar haydar hocam. bugün size iç sesimle ilgili yaşadığım bazı sıkıntıları anlatacağım.

çok sinir bozucu bir iç sesim var. gerçi sinir bozucu olmayan bir iç ses var mıdır onu da bilmiyorum ama, benimki ayrı bir sinir bozucu.

iç ses dediğimiz şey nedir normalde? biz bir şey düşünürken, ya da bir konuda karar vermeye çalışırken bize farklı alternatifler sunan ya da bizi uyaran bir mekanizmadır değil mi? bende öyle bir şey yok. benim iç sesimde herhangi bir uyarı özelliği yok. kendisi beni zor kararlardan önce kesinlikle uyarmaz. hatta ben kendisine özellikle sorarım bazen. kararsız kaldığımda yardım isterim. ona rağmen hiçbir şey söylemez. kesinlikle muhatap olmaz benimle. ama tabi o zor karardan sonra olaylar sarpa sardığında diğer iç sesler gibi konuşur hemen. "ben demiştim" diyemez elbette, o kadar da terbiyesiz değil. "yaa, böyle olur işte. iyice düşünüp öyle hareket etmezsen, böyle olur." gibi şeyler söyler daha çok. bazen de çirkinleşir. "kaç yaşında adamsın, yaptığın şeye bak." gibi çıkışlarda bulunur. Ya sen benim iç sesimsin kardeşim, benim yaşım kaçsa senin yaşın da o. neden kırıcı oluyorsun? ayrıca ne varmış yaşımızda?

bitmeyen kırgınlıklarım var. hem içimde, hem dışımda...

tanım: zaman zaman kırıcı olabilen birtakım seslerdir.
benim ki çok ibne
bi uysam ona linç ettirir beni.
Çocukken milli bayramlarda sunuculuk yaparken elime mikrofon verildiği anda "şimdi bir anda şarkı söylemeye başlasam ne olur acaba?" diye düşünmeme neden olan sestir. Sağolsun kendisi çılgındır, ben değilim.
uyu artık şerefsiz demekte şu an.
Hiç susmayandır.
Hiç susmayanım.
Bir dediği diğerini tutmayan, saçma sapan tutarsız konuların döndüğü ses. Ben bu psikolojiyi kolay bozmadım öhöm.*
hiç de filmlerdeki gibi değil lan bildiğin kendi sesim. (bkz: haluk bilginer)
Her gece dertleşilen kral bi ses. Ayrıca çok bilgili ve entelektüel bir ses. Retorik bile biliyor.
Aslında bir matruşka gibi içerden çıkarılıp yıllardan beri seni görmemiştik çık bakalım dışarıya denilecek kendinizdir.
Ortamda makyaj güzellik gibi konular konuşulurken genelde sessiz kalırım. Çünkü kilolu olduğum için bu konuda böyle yapmalıymışım gibi saçma hislerim var. iç sesim diyor ki:

"Ulan var ya şişko bi dombili olmasaydım en güzel ben olurdum. Şu kaşa göze şu boya bak! Siz gibi pörtlek göz çirkin dişli at suratlılara on basarım."

Allahım demek ki bu özgüven patlaması olmasın diye şüşkoyum.
Gece gece marmariste yaşadığım güzel eğlenceli tatil anılarımı anlatıyor bana başkasına anlatır gibi.

Of çok özledim yazı, yaz akşamlarını, denizi, güneşi. iyi hissetmeyi. Yaz aşkı olmasada yaz flörtlerini.
içimdeki geveze.
manyak evladı saçma sapan şeyler sokuyor kafamın içine.
Eskiden sözlüğe daha çok gelirdim. Yazar yazar rahatlardım. bazen de "ti"ye alıp başlıkları, eğlenirdim.

Son zamanlarda ise hayatın koşuşturmacası içerisinde kendimden çok başkalarına göre yaşadığımı fark ettim, iç sesimin beni uyarmasıyla.

Fakat nasıl yaşamalı ki? Yaş ilerledikçe dünyanın kendinizden ibaret olmadığını anlamanızla birlikte, çevrenize göre yaşamaktan başka şansınız var mı? Eğer çok şanslıysanız çevrenizde sizi olduğu gibi kabul eden bir kaç yakınınız olabilir. aksi halde? yalnızlıktan başka çare olmayacaktır kanaatimce.

işte tam da bu noktada, iç sesin beyninizle çelişmeleri ortaya çıkıyor. Bir yandan beyninizin sizi siz yapan davranışları size empoze etmeye çalışıyor. Diğer yandan da iç sesiniz olması gerekeni size dayatıyor ya da tam tersi.

Psikolojik bozukluk denen bir çok şeyin temeli değil mi aslında iç ses ve beynimizin çelişmesi...

Velhasıl kelam, hayat ilerledikçe, hesap verme ve ikna etmeniz gereken olgu/olay/kişi sayısı artıyorsa bir yerlerde bir terslik vardır diye düşünüyorum sayın yazarlar.

Umarım her biriniz beyninizin sesine göre hareket etme özgürlüğüne kavuşacağınız günlere bir an önce kavuşursunuz.
sürekli fikir belirtiyor.
şarkı falanda mırıldanıyor.

olum bak akıllı ol.
Çok sesli konuşuyorsun sus da ders çalışalım bro.
Bir ses, içten gelen.
şu sıralar o kadar çok konuşuyor ki iç sesim, gerçekten konuşmaya gerek kalmıyor.
iç sesim seni bana getirir mi acaba!

uzaklaşan ılık seslerin intikamını alan ses çeşitidir.
beni mutsuz etmeyi meslek edinmiş içten kemiren şey o işte o ses.
Yalnızlıkla beslenen bir canavardır. Bir süre sonra level atlayıp dış sese evrilir. Artık kafanın içindeki susmak bilmeyen ses bizzat ağzındadır ve karşında başka birisi varmış gibi sesli bir şekilde eskiden iç ses, şimdi ise dış ses olan canavarla konuşursun. Aslında tek cümlede bitebilirdi bu entry niye uzattım ki bu kadar. Neyse siktir et.
Bu aralar aramız biraz bozuk. Çünkü Kendileri her zaman ki gibi çok haklı.