it s a wonderful life

entry44 galeri36
    44.
  1. çağının çok ötesinde bir film.
    1 ...
  2. 43.
  3. çok harika über ve de muhteşem film. izleyin kesin.
    1 ...
  4. 42.
  5. 41.
  6. Başrolde james stewartın olduğu 1946 yapımı frank capra imzalı film.

    Amerikan aile ve toplum kültürü tavsirlerine yer vermiş asgari düzeyde fantazi içeren ve bu sayede felsefik bir derinliği yakalayan güzel mesajların ön planda tutulduğu bir film aynı zamanda.
    Teknik olarak eski bir yapım olmasına rağmen oldukça başarılı olabilmiş ve bu sayede de bir başyapıt niteliğine sahip olmuştur.
    0 ...
  7. 40.
  8. No need to run and hide
    it's a wonderful, wonderful life.
    1 ...
  9. 39.
  10. nasıl sıcak nasıl güzel film anlatamam. siyah beyaz filmlerden çok hoşlanmayan bana bile kendini izletmeyi başardı. izlenesi.
    0 ...
  11. 38.
  12. aralığın son haftası rutin izlenmesi gereken film.

    küçük sebepler büyük mutluluklar, kanaatkarlıkla elde edilen paylaçıldıkça çoğalan gerçek zenginliği, her canın varlığıyla birbirini tamamlanmayı hatırlatan konusuyla umut aşılayan film.
    3 ...
  13. 37.
  14. siyah beyaz diye burun kıvırarak izlediğim sonrasında en sevdiğim ponçirik filmler kategorisine girmeye hak kazanmış filmdir.
    2 ...
  15. 36.
  16. 1946 usa yapımı film.
    Yönetmen frank capra.
    Şahane bir siyah beyaz filmdir.
    Mmx stars 13. Kanalda şu an gösterilmektedir.
    0 ...
  17. 35.
  18. insana yaşama sevinci pompalayan mükemmel bir film. bana kalırsa en sağlam etkiyi alabilmek için depresif dönemlerde izlenilmesi gereken filmdir kendileri.

    --spoiler--
    özellikle george'un, clarence ile bir "hiç" olarak kasabayı dolaştığı sahneler müthişti. çekim kurnazlığından mıydı, yapıtın mükemmeliyetinden miydi, yoksa fazla empati kurmamdan mıydı bilemiyorum ama o sahneler sırasında george'un yaşadığı hiçlik duygusunu sonuna kadar hissettim. sanırım filmin etkisinin kilit noktası da buydu.
    --spoiler--
    1 ...
  19. 34.
  20. sinopsisi okunarak izlemeye karar verilecek nadir filmlerin belki de en önde geleni. sinopsisler vardır ya filmin 1-2 cümlelik özeti. senaristler yapımcılara senaryolarını sunmadan önce sinopsisi gönderirler. koca filmi 1-2 cümlede anlatmaları istenir. sinopsisin uyandıracağı ilgiye göre de senaryo okunur ya da okunmaz. işte bu film müthiş bir sinopsise sahiptir ki; "bir adam noel gecesi hiç doğmamış olmayı isteyerek intihar etmek üzeredir. onun için gelen bir melek ise, eğer doğmasaydı dünyanın nasıl bir yer olacağını ona gösterir." oha lan, konuya bak. gel de izleme. tek bir kişinin bir sürü insan ve olay üzerinde ne kadar etkili olabileceğini anlatıyor. gerçi bu kısmı sadece son yarım saatinde yapıyor ama olsun. yıl 1946, oldukça güzel yapmışlar. hayattan bıkmış, usanmış tek başınızayken, sevgiliyle birlikteyken ya da ailecek gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz.

    sinopsisiyle cezbedip gel beni izle diyen birkaç filme örnek;
    life is beautiful: bir adam, küçük çocuğuyla birlikte, toplama kampına düşer. tüm bunların bir oyun olduğuna, çocuğunu inandırmaya çalışır.

    celda 211: mahkumlar arasında mahkum numarası yapmak zorunda kalan bir gardiyan.

    what dreams may come: kaza sonucu ölerek cennet'e giden bir adamın, karısının da intihar edip cehenneme'e gittiğini öğrenince, cennet'ten vazgeçerek cehenneme'e karısını bulmaya gider. (geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden robin williams abimize saygılarımızla...)
    1 ...
  21. 33.
  22. 32.
  23. çekilmiş çekilecek en güzel yılbaşı filmidir sanırsam...

    kötü zamanlar geçiriyorsanız seyredin. ilaç gibi gelecektir.

    http://www.r2d3dergi.com/...2/31/wonderful-life-1946/
    1 ...
  24. 31.
  25. izleyin izleyin sonra tekrar izleyin...

    film şahane ismi gibi. çok filme konu olan şeylerin yapılması konusunda bize ilki sunuyor.

    filmi izledikten sonra konusu bakımından ilham edilmiş onlarca film izlediğinizi göreceksiniz.

    biraz tebessüm az kahkaha ile son yarim saate girersiniz ve son yarim saat nasıl geçer anlamazsiniz, gözleriniz dolar. gulumsersiniz...

    tekrar diyorum izleyin izleyin izleyin...

    bu arada çekim hatası da göremedim ben. 1946 yılında bu başarı enfes.
    0 ...
  26. 30.
  27. kesinlikle izlenilmesi gereken şaheser.
    şimdiye kadar bilgisayarımda bulunupta niye izlemediğime beni utandırdı adeta.
    film bi kere hiçte sıkmıyor, günümüz yapıtlarına alışan neslin bunu sevmemesini de doğal karşılamayacağım, çünkü sosyal değerlerden gitgide uzaklaşan bizlere özünü hatırlatan bu gibi filmlerin değerini anlamayan insanlarla film falan da tartışmamak gerek doğrusu.
    ana felsefe: iyilik yap iyilik buldur. ve insanların birlik ve beraberlik içerisinde olduktan sonra birçok zorluğa göğüs gereceğini gösterir bu film.
    1 ...
  28. 29.
  29. James stewart'ın oyunculukta aştığı, konu olarak insanı içine çeken, size asla pes etmemeyi öğreten siyah-beyaz kült filmlerden biridir.
    0 ...
  30. 28.
  31. benim içimi sıcacık ısıttığı halde, yakınlarıma izlettiğimde siyah-beyazlığından dem vurulup 'bu adamlar niye bağırarak konuşuyo ya?' tepkisini alan filmdir.
    içiniz daraldığında izleyin, amelie'yle aynı etkiyi gösterecektir.
    0 ...
  32. 27.
  33. bu filme sıkıcı diyen eski film izlemesin. imdb top 500'ü bitiren abi tavsiyesi.
    2 ...
  34. 26.
  35. bir insana hayatın ve insanın kendisinin ne kadar değerli olduğunu gösteren film. hayallerinin peşinde koşmakla sevdikleri arasında kalan bir adamın kendini sevdikleri için feda etmesi ve mutlu olmasını anlatıyor. bir insanın sadece kendisine değil çevresinede etkili olarak yaşadığını anlatıyor. karamsar ve umutsuz insanların izlemesi gereken muhteşem bir film hayata pozitif bakmayı sağlıyor.*
    2 ...
  36. 25.
  37. tavsiye üzerne izlenilecek filmdir.*
    1 ...
  38. 24.
  39. IMDB Top 100 listesinde olup da DVD'sine ulaşamadığım, DVDigi sayesinde izleme şansına eriştiğim filmdir. ne şans ama, anlatacağım. spoiler bulabilirsiniz ama söz kritik konularda ipucu vermeyeceğim.

    film bence anlatımda çok önemli avantaj sağlayan, bir hikaye anlatıcının bir olayı anlatması konseptiyle başlıyor. ve başlar başlamaz da filme kendinizi kaptırıyorsunuz. 1946 yapımı bir film, renk bile kullanamazken bunu nasıl yapabiliyor, gerçekten bunu yapabilmek büyük başarı. citizen kane ve 12 angry men bunu net başaran iki filmdi, izlediyseniz ne dediğimi anlarsınız.

    neyse bunlar teknik kısımlar; asıl hikaye, hayatı bir kasabada geçen ve büyük hayalleri olan genç bir adamın sevdikleri ve hayallerini gerçekleştirmek arasında kalması. bunu izlerken de, yan karakter olarak kahramanımızı küçüklükten beri seven dünya güzeli bir esas kıza rastlamak, klişelerden tamamen uzak espriler ve samimi insanların olduğu bir ortama girmek çok güzel.

    ama asıl güzel olan, tüm bu hikaye o kadar güzel bağlanıyor ki, ben kendim gözyaşlarımı tutamadım. bir de o james stewart denen adam, sen nasıl bir insan evladısın arkadaş? çocuklarına bir sarılışı var ki, peşinden de karısı onu görür görmez o kadar sevgi dolu ve hasretmiş gibi bakıyor ki. kayıtsız kalmak çok zor.

    ama gözümden yaş geldi dediğime bakmayın, o kadar keyifle filmin başından kalkıyorsunuz ki.. kendi hayatınızda şükretmediklerinizi gözden geçirmeye başlıyorsunuz. hani her yıl amerikan televizyonları yılbaşında yayınlıyormuş ben de hal ettim yeni izledim ama, eminim moralimi yerine getirmek için defalarca izlemek isteyeceğim. son olarak, katıla katıla güldüğüm bir sahneyi paylaşmak istiyorum:

    --spoiler--
    violet isimli sarışın afet caddede yürümektedir. yanından geçen adam dönüp bakarken bir arabanın altında kalmaktan son anda kurtulur. o sırada yan yana duran ve kıza bakan iki adam arasında şu diyalog geçer:

    - ben gidip bir karıma bakayım ne yapıyor. (koşarak gider)
    - eviyle ne kadar ilgili bir adam.

    --spoiler--
    2 ...
  40. 23.
  41. 22.
  42. 1946 yapmı usta yönetmen frank capra'nın başyapıtı. amerika'lıların feel good movie dedikleri terim olsa olsa bu filmden sonra ortaya çıkmıştır. daha önce film hakkında herkesin de dediği gibi; her izleyişte bünyeye umut ve mutluluk aşılar. amerika'da her yılbaşı gecesi tv'lerde yayınlanır, hatta bazı sinema salonlarında özel gösterimleri yapılır.

    film; yılbaşı gecesi intiharın eşiğine gelen bir adamın bir melek tarafından vazgeçirilmeye çalışılmasını anlatıyor. bu iş için görevlerinden meleğe kurtaracağı adamı* tanıması için çocukluğundan, intiharın eşiğine geldiği güne kadar neler yaşadıkları izletiliyor. tabi aynı anda seyirciye de.

    james stewart, george bailey rolünde resmen yardırıyor. 1940'lardaki o iğrenç saç modeline rağmen donna reed de inanılmaz güzel. james stewart'la telefon başındaki sahnesi filmin unutulmazları arasındadır.
    1 ...
  43. 21.
  44. thanks for wings repliğiyle tebessüm ettiren film ancak george bailey'e bir kaç lafım olacak.
    arkadaşım insan üç kuruş para için amcasını hırpalar mı ! hırpalar mı ha sana soruyorum ! hadi parayı kaybettiği için amcan suçlu ona bir şey demedik piyano çalan bacak kadar çocuğu ağlatmak neyin nesi. sabi sübyanla uğraşmak sana yakışıyor mu ey george ! hepsi yetmezmiş gibi bir de telefon açıp ufaklığın hocasına o kadar laf ettin. allahtan kadıncağızın kocası ekleştirdi de yumruğu az içim ferahladı. neyse george daha sonra doğru yolu bulmana bakarak bu yaptıklarını yapmamışsın sayıyorum ve bu filmi herkese tavsiye ediyorum. *
    2 ...
  45. 20.
  46. black grubunun erken gençliğimde dilimden düşürmediğim parçası.
    lakin hayat çok acıdır be canlar, ellerindeki ile yetinemezsen.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük