aaal yıllarım boyunca unutmayacağım bir adam gelir aklıma. adı hakandı yanlış hatırlamıyorsam. hazırlık sınıfında birlikte okuduk sonra da sınıflarımız ayrılmıştı. hakan denen adam, sarışın kıvırcık saçlı, beyaz ten renkli, boyu 2 metreyi bulan tam da viking özellikleri taşıyan bir kavattı. annesi müslüman babası protestan olan bu arkadaş isveç'te doğmuş büyümüş. oradaki şeyleri hep bize anlatırdı. biz de onu merakla dinlerdik. onun sayesinde amon amarth olsun, in flames olsun, at the gates olsun daha türkiyede popüler olmadan önce tanımış olduk.
acaba nerededir bu hakan? hala aramaktayım ama bulamadım.
cruze gemisinden inip şehri merkezine gitmek için en yakın metro istasyonuna gittik. istasyondan bilet alcaz. kaç binişlik alsak diye tartısıyoruz arkadasla. kasadaki hatuna da şu kadar binişlik kaça bu kadar binişlik kaça diye soruyoruz. sonra arkadasa donup yok olm 2 binişlik yetmez vs derken türkmüsünüz dedi kasadaki hatun. hah yaşa evet dedik. şu daha mantıklı vs dedi. o an anlamadım türklerin fazla oldugu bir yer oldugunu. tesadüftür dedim. cok oldugunu biliyordum da, bu kadar da beklemiyordum. zira kuzey ülkesi kadınlarına benziyordu kızımız. derken aldık bileti merkezi geziyoruz. dönerciler falan, eyvallah. köşebaşı dükkanlar, mcdonaldsla falan kapışıyorlar içeriler kalabalık. olur dedim, heryerde türk dönerci var. hala ayılmıyorum olaya. derken merkezde ufak bir pazar yeri var. girdik ki girmez olaydık. bütün pazarcılar türk. isveç dilinde bagırıyorlar ama tonlama domates beşyüz domates beşyüz gel abla geeel. biraz tebessüm ettim tabi, derken o son diyalog beni ensemden tokatlayıp düşürdü. pazarcının biri digerine sesleniyor portakal alan bir kadının arkasından. türkce.
-lan kadına para üstü vermiyorum bir avuc erik attım dedim heheheh.