bu dizinin ilk yayınlandıgı gundu.
o gun demistim ki esas adamla esas kız turlu turlu badireler atlatacak dıs dunya kaynaklı, sonunda kavusacak.
aslında bu wishfull thinking idi.
sevgili o aksam ilk defa bende kalıyordu. cicegi burnunda bir cifttik, bu bizim hikayemiz olsun istemistim. olmadı.
ama gene de altı-yedi senedir halen selamlastıgım, halen kara gunde hızır gibi yetisen, halen kalbimde cok kıymetli bir dostum oldu. evlenmeye ramak kalan bazı hikayeler gibi.
eminonu nde bir balık ekmekle dunyanın en mutlusu olabildigin bir adamla hikayen ne kadar sıradan kalabilirdi ki?
"kestiririm sacımı, sen de anneni cagır.."
o kadar yakısıklı, o kadar kulturlu ve zeki, o kadar eglenceli ve komik bir adamdı ki etki alanına girmemek mumkun degildi.
ve en guzel, en zarif, en asil onun bana bakan gozleriyle gorunuyordum hep.
bazen mutlu son olmaz hikayede.
ama hayatında omurluk bir can da az buz mutlu eden bir sey olmasa gerek.
abi kafayı kırıcam cidden 69.bölümde jeneriği geçer geçmez ilk sahnede bir şarkı çalıyor, shazam a dinlettiğimin haddi hesabı yok bulamadım şarkıyı, bir hayır sever lütfen bir baksın * .
plaza yosmalarının ağızlarını yaya yaya izledikleri sikindirik dizi.
zaten bu karı milletine gelinlik, düğün, mücevher, kına gecesi, göbek atmaca dedin mi bütün devreleri yanıyor. başka hiçbir şey bu kadar dikkatlerini çekmiyor bu orspuların. sözlükte de seveni çok nedense *
Orjinalinaden vazgeçtiklerini hiç iyi olmamış Süreyya şizofreni ve kızına şiddet uygulayan birisiydi farukta sorumsuzun tekiydi.
Süreyyayla esma hiçbir zaman barışmadı hamamda esma yıkanırken düşüyor ve suç süreyyaya kalıyordu. Bununla ilgili son bölümlerde spoiler verip de çekmemek de neyin nesi fazla zorlama sözde mutlu son olmuş bu. Olmamış beğenmedim. Daha sonra umarım orijinaline uygun yeniden çekerler.
doğurmak için kırk takla atıp anne olduktan sonra çocuğunun yüzüne bile bakmayan, normal yaşamına tam gaz devam edebilen süreyya'nın ne kadar şahane, muhteşem, eşsiz ve örnek anne olduğunu, çocuğuna kartlar hazırlayıp kitaplar okuduğunu şarkılar söylediğini masallar anlattığını filan da araya sokuşturduktan sonra sonunda final yapacak olan dizi. biz niye hiç görmedik peki? bebek olduktan sonra kadının yaşamı en azından bir ters yüz olur bunu her anne bilir, bizimki maşallah hiçbir şeyinden eksik kalmadığı gibi çocuğuyla doğru düzgün zaman geçirdiğini bile görmedik. kartlar hazırlıyormuş da masallar anlatıyormuş da bir yandan esma'ya da yetişiyormuş da melekmiş de miş de miş... zavallı ipek'in gayet de günlük yaşamın içinden ve bilimsel olan lohusa depresyonuna şımarıklık deyip süreyya'nın pek şahit olmadığımız anneliğini göklere çıkarmak... pes doğrusu.
sanem doğum yaptığında içerisinde bir adet mantık hatası barındırmış dizi. sanırım 2. bölümde Süreyya Faruk'u istanbul'da annesi ve babasının mezarına götürmüştü. ve mezar taşına Süreyya'nın babasının ismi mahir, ölüm tarihleri ise 2006 olarak yazılmıştı. ama Sanem'in oğlu olunca oğluna süreyya'nın babasının ismi olduğu söylenen cihan ismini verdiler. ayrıca Süreyya anne ve babasını 7-8 yaşında kaybetmiş gibi duruyor. oysa 2006 yılında süreyya'nın en az 18 19 yaşında olması gerekir. bu akşamki bölümünde isi süreyya'nın anneler günü için gittiği mezarlık da ölüm tarihleri 1994 olarak yazılmıştı ve 2. bölümde gidilen mezarlık değildi.
bu detaylı analizim sonucu yazdığım hata dışında diyalogları gerçekten mükemmel olan dizidir. tvdeki diğer diziler gibi saçma sapan, içi boş, sadece başroller etrafında dönen senaryo yerine, bütün hatalarıyla, yapılan iyilikleriyle, tüm duygularıyla insan olmayı, her şeye rağmen aile olabilmeyi ve yan karakterler de dahil olmak üzere evre evre karakterlerin gelişimlerini anlatabildiği için unutulmaz diziler arasında yerini alabilecektir. insan olduğumuz için insan kalabildiğimiz için bu kadar çok yakın bulup bizi üzdüğünü düşündüğüm ve biteceğine üzülmeye başladığım dizi.
Benim için sigara gibi olan diziydi. 1 sene önce terapiyle bırakma noktasına gelecekken zamansızlıktan koptum gittim, şükürler olsun.
Özcan deniz ve her dizisinde kendisini oturttuğu salak ataerkil karakterlerinden nefret ediyorum. Dizide tonla mantık hatası var. Saat itibarı ile de benim müsait olmadığım bir dilimde yayınlanıyordu.
Tüm bunlara rağmen, internetten takip ediyordum deliler gibi.
Bırakınca kilo filan alırım diyordum ama kilo da almadım Allahtan.
Neyse, bozmayın da ortamlarda got izliyorum derim.
Tek severek izlediğim dizi. Geçen hafta dağıttı beni. Anca toparladım kendimi. Bu hafta da Nazifi tam baba olacakken öldürecekler. Allah cezanızı vermesin e mi?
yapma bunu volkan yapma bunu... Nazif ölmez di mi? garibim tam da baba olacağını öğrenmişken böyle pisi pisine gitmez di mi? Ölmesin rica ediyorum. böyle de inceyimdir.
Bugün izlerken beni benden alan dizidir. Ben niye daha önce izlemedim diyorum kendi kendime. Bu süreyyanın psikolojisi tam da benimki gibi. Hayatı sevilmek ve hep merkezde olmak üstüne kurulu. Tabi her alanda bunu başaramıyorsun. Ben ailemden sevgi gördüm aşkta bulamadım fark bu. Süreyya da aşkta görüyor ama aslında ailesinde görmemiş. Bununla yüzleşmesi acıydı çünkü ailesi tarafından da çok sevildiğine inanıyordu. Öyle güzel hayal dünyası kurmuş ki en çok kendisi inanıyordu. Ben de böyle inanmıştım. Sevildiğimden o kadar emindim ki ve hayallerimde öyle mutluydumki gerçeği hiç göremedim. Gördüğümde ise çok yaralandım. iyi tarafı aileyi tamamen söküp atamamak ama sevgiliyi çok acıtsa da söküp atabilmek. Onun hesap soracak hayatta bi annesinin olmaması. Gerçi ben de ne kadar hesap sordum ki? Sen bana ne yaptın niye beni bulutlara çıkarıp oradan attın dedim mi? Daha doğrusu bulutlara çıkarmış gibi gösterdin. Bunu asla yapamayacağını ise ben hiç kabul etmedim.
Ah be kendim! Ne kadar emindim hayallerimden. Hep derim fazla hayal kuruyorum diye. Ve evet, tıpkı süreyya gibi hayat benim için sevgi demek. Bana bir kere gerçek sevgiyi veren olduğunda o zaman mutlu olacağım. Ama mutsuzluğumu da aynı o karakter gibi derin yaşıyorum. Herkese öylesine belli ediyorumki. Bugün onun bütün gün uyuyan halini görünce o hallerim gözümün önüne geldi. Kendimi dışarıdan izledim. Hem gereksiz naz gibi görünüyor, hem farklı yönden çok acınası görünüyor. Ah bu ben! Niye izin verdim insanların bana acımasına? Kendimi neden bu hale düşürdüm? Bu konularda tıpkı süreyya gibi ben suçluyum. Olaylar ne olursa olsun ayakta duramamak bizim suçumuzmuş. Kimler neler yaşıyorda yıkılmıyor ben mi yıkılmalıyım? Hayır, asla. Kendime bi daha bunu hiçbir zaman yapmayacağım. Mutluluğun sadece başkasının beni değil, asıl benim kendimi sevmem olduğunu göreceğim. Bana bunları yazdıran bölümü hiç unutmayacağım. Bunları olurda üşenmeden okuyan denk gelirse lütfen bana sövmesin, beni affetsin. Bunları yazacak söyleyecek başka başlık bulabilirdim ama bu da böyle oldu. Yakın zamanda epey yol aldım, bugünden sonra almaya da devam edeceğim. Belki yeniden yazmaya başlayarak. Bana yazdırma aşkını verecek tek şey başkasının sevdası mı? Kendim de yetmez miyim? Yeterim. Bunu yapabildiğim zaman hayatıma biri girdiğinde doğru bi ilişkim olur ancak. Ama önce ben...