trafik dediğin şey bir devinim, ne bileyim bir hareket, bir eylem barındırır.
bu olsa olsa "istanbul sabitliği" olur. arabanla yolun ortasında çalışır vaziyette sabit durmaktır en fazla..
insanı derin hüzünlere gark eder. eskiden trafik saatleri vardı, sabah 7-10 akşam da 17-19 arasıydı. yazın da okullar olmadığı için daha da seyrek olurdu. ama artık her saat her dakika trafik var. sokak araları bile dopdolu. adama sinir krizi geçirtecek derecede ve yanlış bir yola girdiğinizde ordan çıkmak bile bazen yarım saatinizi alıyor.
büyükçekmece-fatih arası 40 km,
beylikdüzü-şişli arası 40 km,
beykoz-kadıköy arası 30 km,
pendik-üsküdar arası 32 km. ve bu ilçelerin hepsi aynı yakada.
tuzla-silivri arası 118 km.
bir ucundan diğer ucu 100 kilometreden fazla bir şehir.
kırmızı ışıklarıydı derken. ne bekliyorsunuz?
izmir-manisa arası 38 km,
ısparta-burdur arası 30 km,
adana-mersin arası 85 km.
kırmızı ışık, trafik sorunu olmadan şehirler arası yolda ne kadar sürüyor zaten bu mesafeler.
şehir içi gayet doğal aslında.
sabah işe giderken bakıyorum, çoğu şahsi araç ve içinde bir kişi var hep. servis, toplu taşıma ya da en olmadı bir arabada 4 kişi gidelim yok. giymeye donu olmayan, oturacak ev almadan arabaya sarılan herkes yüzünden insandan çok şahsi araba var. sonra efendim trafik, e çıkma trafiğe? mesela toplu taşımaya ne dersin? herkesin rüyası araba almak, kendi arabasıyla gitmek.
bir yere program yapmadan önce trafiğin durumu gözetilir ve nokta yapılacak yerdeki park problemi halledilir. her şey güzelse yola çıkılır. yoksa ertelenir veyahut program değiştirilir.
bu sorunu çözen adama
büyük adam heykeli yapılmalı,
amerika da bulunan özgürlük heykeli gibi görkemli olmalı .
hayatımız akıp giderken saatlerimizi bu rezillikte geçiriyoruz .
dün avrupa yakası dönüşü köprü yolunda 1 kilometre yolu 2 saate gidebildiğimiz lanet trafiktir.
arabadan indiğimde iki bacağımda yok, sinirlerim alınmış vaziyetteydi.