arapça dilini araplardan daha iyi ve islam'ı da muhammed ve çevresinden daha iyi anladığını iddia ederek bizimle taşşak geçen postmodernist müslümanlara aldırmaz ve islam'ın özünü araştırırsak islam'ın özünün selefilik olduğunu görürüz.
--spoiler--
Selefîyye ya da Selefîlik, Temelleri ibn-i Teymiye tarafından atılmış olan islâm Dîni itikadî mezheplerinden biridir. Selef halefin tersidir ve tarihsel olarak önde olanlar anlamına gelir. Selefîyye, dinde selef kabul edilen kişilere hiçbir değişiklik yapmadan tâbi olmayı esas alır.
Konu başlıkları [gizle]
1 Tarihçe
2 Selefîyye itîkâdı
2.1 iman Görüşü
3 Ayrıca bakınız
4 Notlar
5 Kaynakça
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Eş'ârîlik ve Mâtûridîlik kurulana kadar Sünni Müslümanlar itikadi yönden Selefîyye'ye bağlı sayılıyordu. Müslümanlar arasında mezheplerin kurulmuş olduğu 8. ve 9. asırların öncesinde yaşayan sahabe ve tabiin gibi Müslümanlar Selef-i Salihin kabul edilir ve doğru yolda olduklarına inanılırdı. islam tarihindeki en eski hareketlerden biri olan Selefi gelenek; Ehli sünnet-i hassa, Ehli hadis, Ashabul hadis gibi isimlerle de anılmıştır. Selefi gelenek hadisçilerin temsil ettiği bir ekol olması, katı nakilci tavrı, aklı öncelemekten kaçınması, kıyas ve rey gibi metodlara itîbar etmemesi ile farklılaşır. Bu noktada Kûfe'de başlayıp Irak'ta kurumsallaşan rey ekolünden farklılaşmaktadır. Hanbeliliğin de kurucusu olan imam Ahmed bin Hanbel ile ilk devresini yaşayan Selefilik, Harranlı ibn-i Teymiyye ile ikinci aşamasını geçirdi. Günümüzde de devam eden üçüncü kuşağın öncüsü, 18. yüzyılın başında doğmuş olan Muhammed bin Abdülvahhab'dır. Selefiyye terimi günümüzde çoğu kez Hanbeli ekolünden Muhammed bin Abdülvahhab'ın öğretilerini benimseyen ve islam Coğrafyası'nda karşıtları tarafından yaygın şekilde Vahhâbîlik olarak tanımlanan inanç sistemine mensup kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır.
Selefîyye itîkâdı[değiştir | kaynağı değiştir]
Selefîyye itîkâdî konulara aklın karıştırılması konusunda Mu'tezile mezhebinin tam tersidir. Mu'tezile mezhebi aklı birinci sıraya koymakla beraber akıl ile naklin çeliştiği durumlarda aklı kullanarak tevile gider ve genel olarak felsefeci bir tutum benimserken, Selefiyye mezhebi ise itîkâdî konularda akla yer vermez, sadece nakil (Kur'an ve Sünnet) ile hareket eder. Müteşabihler konusunda müteşabihi olduğu gibi kabul ederek, bu ayetlerde kastedilen mânâyı insanların bilemeyeceğini, konunun mânâsını Allah'a havâle ettiklerini belirtirler.
Kuran'da geçen Allah'ın eli gibi antropomorfik ifâdeler çoğu Sünni ve Şiî tefsirci tarafından "Allah'ın kudreti" şeklinde anlaşılır. Örneğin; Fetih suresi 10. ayette (48/10) geçen Hamdi Yazır'ın Türkçe Kur'an Meâline göre ayetin meâli şöyledir: "Her halde sana biat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli (kudreti) onların elleri üstündedir. Onun için her kim cayarsa yalnızca kendi aleyhine caymış olur. Her kim de Allah'a verdiği sözü yerine getirirse O da ona yarın büyük bir mükâfat verecektir." E. Hamdi Yazır, eli ifadesini Selefiyye gibi ele almayıp kudreti şeklinde parantez içinde açıklamada bulunmuştur. Bununla birlikte Selefîyye mezhebinde yukardaki örnekte yer alan metinde açıklandığı gibi, bu ve benzeri ifadeler daha zâhirî boyutta alınır ve aklî bir şekilde tevil edilmez. Selefîlerde bu gibi müteşabih ayetleri "Allah'ın bir eli olduğu ayette belirtilmiştir, buna göre Allah'ın bir eli vardır; fakat bu elin keyfiyeti (nasıllığı) nedir biz bilemeyiz, bunu Allah'a havâle ederiz." şeklinde cevaplandırırlar. Hiçbir şekilde tevile gitmezler.
Selefîyye mezhebi, akıl ve nakil (Kur'an ve Sünnet) konusunda mutlak nakle inanır ve aklı sahih nakle tâbi görür. iman esasları ile ilgili konularda Kur'an ve Sünnetteki açıklamalar ile yetinip bunları aynen kabul eder. Bu kabule müteşâbihler de dâhildir, te'vîl (görünür anlam dışında bir başka anlamda kabul etme) etmemekle beraber Mücessime'nin yaptığı gibi tecsîm (yani cisimleştirme) de yapmazlar.[1]
Genellikle Hanbelî fıkıh mezhebine bağlı olanlar itikadda Selefîdirler. Ancak Selefîler fıkıhta mezheb taklidini benimsemedikleri için kendilerini bir mezhebe bağlı saymazlar. 4 büyük imamı esas alırlar, hâdis'e ve hadis âlimlerine çok önem verirler, itîkâd olaraksa ibn-i Teymiye'yi Şeyhülislam olarak görürler ve dini belli bir konuda ihtilâf varsa genel görüşe yani icma'ya uyarlar. Bugün Selefilerin en yoğun olduğu bölge Suudi Arabistan'dır.
iman Görüşü[değiştir | kaynağı değiştir]
Büyük Selef âlim ve muhaddislerinin iman konusundaki görüşü genelde şöyledir:[2]
iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve azalarla âmeldir.
Basmala.svg
islâm
iTiKAD ve MEZHEPLER
Sahadah-Topkapi-Palace.jpg
inanç Esâsları[göster]
i'tikadî mezhepler[göster]
Siyâsî ve Fıkhî mezhepler[göster]
Ayrıca bakınız[göster]
g t d
Selefiyye'ye göre âmel imanın bir parçası olduğu için, eğer âmellere gereken özen gösterilmezse, iman hem nicel hem de nitel açıdan azalır. Tam tersinde; eğer âmellere çok fazla önem verilirse ve şahıs âmeli yönden kendisini geliştirirse, imanı hem nicel hem de nitel açıdan artar.
--spoiler--
muhammed öleli 1000 yıldan fazla olmuş. binlerce islam âlimi gelmiş geçmiş. muhammed bin abdülvahhab'a kadar olan 1000 yılda tüm âlimler yanlış anlatıyor, tüm müslümanlar islam dışı şeylere inanıyorlardı di'mi?
müslümanlar mezhep mezhep, farklı farklı itikattan insanlar. sünnilik mutezile'ye dayanır, oda selefilik sonrasıdır. müslümanlar islam'ı değiştirdi, sünni islam popüler diye islam'ın kökeni ve kökeni hakkındaki belgeler yalan mı? yalanmış, delil ne? kişisel inançlar...
selefiliğe, yani ataların dinine, bizzat kuranın kendisi karşıdır. çünkü kurana göre, kurandan başka, üzerinde şüphe olmayan hiçbir kayıt ya da söz yoktur.