p apatyaların ortası neden sarıdır
a yrılığın rengi ne diye bulunmaktadır
p arça parça koparırken taç yapraklarını
a ğzımızda hep aynı kelimeler dökülür
t utup koparırken seviyor sevmiyor diye
y itip gittikçe birbir beyaz taç yaprakları
a slında o zaman anlarsın, sarının anlamını
a klımızda ayrılığın rengi diye kalmasına rağmen
a ncak ortası kalmıştır papatyanin
a yrılık rengi dediğin çiçeğin ortası
S ana sadık kalan son parçadır.
A yrılık rengi değil sevginin rengidir.
N edense ayrılık rengi de yine doğadandır.
A klımızda kalan sarı sonbahardır.
Ş afak doğarken kızıllığa çalan sarıyı bilir misin
i nsanın içini huzurla dolduran hani
i çimizi sımsıcak ısıtacak güneşin
R esimlerde hayran kaldığımız yıldızın habercisi.
Y ıldız bu gökten kayarken merakla
A l bayrağımızda hilalin yanında
Z ifiri karanlığı pespembe dağıtan
D ünya'yı aydınlatan içimizi ısıtan
I zdıraplarin son bulacağının habercisi olan
M emleketime her gün umutla doğan güneş gibisin.
şiirlere konu olan bir kuru yaprak oldum
esen rüzgara yoldaş aşkınla yanmış oldum
yaprak dediğin nedir ki ömrü zaten 4 ay
dört ay deyip geçme sana ömrümü verdim
aşkınla ben bir ömür yandım kuruyup bittim
doğan güneş benim için sıcacık bir umut oldu
aslında bakarsan ana oldu, yurt oldu vatan oldu
beni aşkınla pişiren fırın oldu tandır oldu
uzun kavaklardan dökülen polen oldu
rengim yeşildi benim nişan elbisemi giydim
dünya döndükçe işte geliyor ayrılık vaktim
aşıklar romanlara konu oldu bense romanlarda unutulmuş
yaşamı boyunca aşkla yakan güneşinden mahrum
mazideki anılara tanık olan sayfada ayraç oldum
ışıksız da yaşayabilirim ne de olsa bir ömür yandım
şimdi belki de ömrümün son günlerini yaşıyorum
Dünya gelip geçici fakat sevdam öyle mi
Eski günleri düşünmek heyecanlandırıyor kalbimi
Ne sesini unutabilirim ne de kahverengi gözlerini
ister istemez hayaller kurmaya başlıyorum
Zaman geçip, gidiyor kendimi hayallerle avutuyorum.
merhametten eser kalmamış vicdanını yitirmiş
eşkıyayı insan yapan özellik bir anda çekip, gitmiş
reyhanların, canından can almış bu terör belası
terörle savaşırken kaç yiğidin geleceğini bitirmiş...
Suyun akışını seyretmenin verdiği bir huzur vardır
En çok merak ettiğim sesinden midir görselden midir
Fransa da bir aşk şehri olan paris vardır
Aşıklar gittiği için mi öyle denir yoksa adı mı öyledir
Merdivenleri çıkmanın verdiği bir huzur vardır
Eklemleri açtığı için midir yoksa hedefe ulaştırdığı için mi
Rüyaları gerçekçi kılan bir şeyler vardır
Varlıkları gerçekçi kıldığı için midir yoksa hislerimizden midir
Ezber yaptıkça şiir yazasın gelir
***şiir yazmaya teşvik ettiği için midir, yoksa bize ilham verdiği için midir?
Dünyanın bir güneşi var her yeri ısıtan
Evimin bir neşesi olan kedilerim gibi
Maviliklerin bir tonu var huzuru anımsatan
Parklarda öten kuşların sesi gibi
Ay'ın dünyadan başka kötü gün dostu koruyucusu yok
Tıpkı sürekli bizim için koşturan annemiz gibi
insanın derdini anlayabilen yazar neredeyse yok.
Kardeş bildiğim dempatik nickli yazar gibi.
Everybody will talking about us
Love is neither story nor fairytale
I feel love with you, life is good with you
Specially i wanna always see you
Especially believe love, we will write a tale.
Muhtelif bir parasızlıktan açlığım
Umutsuz çaresiz haykırışlarım
Hayatadır bu dik duruşlarım
insanlar yüzündendir bu çıkmazlarım
Ters şeridin sol kısmındayım
Talihsiz piyango kurbanıyım
iyice boka sardım sanırım
Napıyım böyle mutlu olanlardanım...!
Ansızın gidişlerim gibi, Çaresiz dönüşlerim de vardır benim. Affedişlerim gibi, Cehhennemde yanışlarım da. Arafta kalmak gibi bir şey sensizlik, Cezası peşin verilmiş hatalar gibi Izdırap çekiyorum. Nedensiz ve sensiz.
Bulutların üstündeydim ben oysa, Altımda da üstümde de gökyüzü vardı. Şakacı kuşlar parmağıma konar, Lokmasını yerdi diğer elimden. Işık dört bir yandaydı, Güneş hep en tepede. Isıtırdı beni.
Sahte gülüşlere aldandık biz. imkansızlıkların peşine, Korkusuzca düştük. Elimizi uzatsak tutacakken, Yanacakken birlikte inceldik ve koptuk, Mavisine aldandık.
rengi yok sayıp, hayata bakmayı deneyelim
ışıkları söndürmedim gözün karardı sadece
zor oluyor değil mi gripken atıştırmak gibi
anlayışınız için teşekkürler şimdi
zalimin cezasını çekmediği bir dünya hayal edelim
aslında hayata mazlumun penceresinden bakıyoruz
renk siyah beyaz ama zulmeden keyfini sürmekte
resme canlı bakmak bizim elimizde
adaleti sağlamamız lazım ama
koyu islamcı bir hükümet vardı sahi o nerede?
cumartesi sabahını hatırlamıyormusun
hani bir 8 mart günüydü o gün
ufak tefek bulutlu güneşli bir hava vardı
cevizli çayına gitmiştik her günkü gibi
kavak ağacı gölgesini bize sunmuş
yayan ayak çayda ayaklarımızı serinletirken
nelere sahip olduğumu zenginliklerimi yazıyordum
insanlar çekemezdi beni en büyük zenginliğim idin
Ne hoş bak şimdi yine yazıyorum
gel gör ki çay artık sevinçle akmıyor
elimdeki kalemse hiç elime yakışmıyor
leke yapıp kağıdı kirlettiği yetmez gibi
içimden geçenleri yazmama da müsaade etmiyor
Ne tuhaf değil mi çayın suyu az akıyor
ikimizi serinleten kavak ağacı yapraklarını dökmüş ve hayatın bir nebze keyfi bitmiş durumda...
***ben bir nebze diyeyim de sen hayatı zehir olmuş anla...
Gece yıldızlar sönse ne olur
Evren tamamen karanlık mı olur
Cadde i kübra yine aydınlık olur
Elbet bu yoldan giden doğru yolu bulur
Rüya olmasa beyin düşünemez mi olur
Eskileri unutur, yenileri öğrenemez mi yoksa
Nabud olup yazık olur da vah mı olur
Gerçek şu ki rüya olmasa beyin boş olur
insan düşünür durur da bir fikri olmaz olur mahvolur.
Çimlere hiç elektron teleskobuyla baktınız mı
Aynen bir şarkı gibi dizilmişler değil mi
Yüzü gülen el ele tutuşmuş hücre gibi hepsi
Layıkina göre bir şarkıda var şenay dan
Aynen! Şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir
Ki başka bir dizede en olgun kişi acıya gülendir der
Acıya gülen insana mutluluk veren bir çim bitkisisin sen
Sen ki besin zincirinin ilk halkasi
Ezilip, yolunan üstünde top kosturulan
Ve bütün bu fedakarliklarina karşın
Güzel taç yapraklı bir çiçek bile verememektesin
iç güzelliğine hayran şu günahkar kalbim
Lafı uzatmaya gerek yok hayata hep pozitif bakan
El ele tutuşmuş çocuklar kadar masum
Resimlere çizilen mutluluğun tanımı gibisin
Lavuklarin bizi en çok da sizi üzdüğü hayata
El ele tutuşup pozitif bakan bitkisin,
Cansın, kansın, sütsün, etsin, yoğurtsun, peynirsin ama daima yüzü gülen sensin ne mutlu sana çim bitkisi.
Hayalleri ulaşılmaz kılan nedir
Onu elde edemeyecek olmak mı
Nereden başlanacağını bilememek mi
Elbette hayır hayalleri namümkün kılan
Yine bizim gayretsizligimizden kaynaklanır
Centilmen olmak gerekir hayallere
Onlara yer vermeyi bilmek gerekir
Cömert olmak gerekir hayallere
Az da olsa ona zaman ayırmayı bilmek gerekir
iki kez düşünmeli insan hayal kurarken
Ne boşa hayal kurmalı ne de kendini hayallerle avutmalı
Ee sonuçta hayaller mutluluğa atılan ilk adım olmalı.
Paris'in sokakları aşk kokar
Orada gezmek bize haz katar
Lafın belini kırıp, dedikodu yapmak
inan bana bize moral katar
Aşkın şehri burası paris
Ne bir bodrum olur, ne de marmaris.
Ne hoştur ki biz türkiye den bahsetmiyoruz
Aşıkların en tutkulu olduğu yerdir paris.
Sefa ile merve aslında iki kelimeyle huzur budur işte
Endişeli bir annemizin mücadelesidir geçmişte
Fevkalade bir isim değil mi
Alın size mücadele, huzur, endişe, üzülmek, sevinmek, şaşırmak iki kelimeyle beşerin tanımı budur işte.
Merve ülkemizde baya popüler bence
Evin bereketi, huzurun gölgesi, pembe gül bahçesi
Rüya gibi değil mi
Ve bir rüya ile anlatılamayacak kadar derin
Elbette şiirlere sığmayacak kadar da övgüyü hak eden bir isim.
Kim tanır bu yazarı doğrusu hiç bilmem
Onu boşverin de tanımanızı tavsiye ederim
Polyanna nın türk versiyonu budur işte
Elbette içi güzel dışı da öyle
Lakin şunu söyleyim tanımayan çok şey kaybeder.
*****varolsun*****
Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel..!
O kadar da sabrını zorladım
Puşt bir yazardan daha beter
Empatiden de hiç ödün vermedin
Lionel polyannadan daha güzel.
Şimdi sabah çoktan olmuştur bile
Ufukların arasında güneş heyecanla
Leyleğin baharı beklediği gibi
Eski günleri hatırlatmak için bizim yerimizi aydınlatmak üzere.
Şarkı söyleyerek öten kuşlar
ismimizin baş harfi gibi bulutlar
insanların yaptıkları dedikodular
Rüya gibi aşıklar, masal gibi aşklar
Güllerin yanı başındaki bankımız
içimizdeki çocuğa uyup,yaramazlıklar yaptığımız
Bir de sana şiir yazdığım şu akasyanın altı var tabi
içimden bir ses diyorki
Kendine gel ve hazırlan git oraya
ilk günkü gibi bir aşkla inatla
Zamanı geldi artık başladı ufukta güneş parıldamaya.
Fener olmasa yollar karanlık
Aşıklar olmasa sinemalar boş olurdu
Tatlı bir kız, esmer bir kız olmasa
Memnuniyetle yazdığım şu sözlükte
Asla bir daha dönmeyecek sigaraicmeyencarsitaraftari olurdu.