halen var olan, eskisinden çok daha güçlü durumda bulunan ve günümüzde önemli bir bölümü bölücülerle işbirliği yapan tehdittir. ramazan'da oruç tutmayanlara yapılan baskılar, komşuluk ilişkilerinin bitmesi ve kendisiyle aynı şeyi düşünmeyenlere ve dinden olmayanlara karşı giderek artan hoşgörüsüzlük bunun tezahürlerinden birkaçıdır.
irtica uğruna çok şeyler oldu memleketimizde. ancak hala doğru düzgün bir tanımı yok. hukuki olarak irtica bir suç değil ama bu ülkede irtica gösterilerek bir postmodern darbe yapıldı.
ilk olarak 31 mart gerici ayaklanmasında duyduğumuz bir kavramdır. sözcük anlamı "geriye dönmek isteyen"dir. yani o dönem için, meşrutiyeti yıkıp, tekrar abdülhamit'in istibdat dönemine dönmeyi istemek anlamında kullanılmıştır. cumhuriyet döneminde bu isyan islami ayaklanma olarak yorumlanmış, dolayısıyla da irtica kelimesi de dinci gericilik kavramıyla birlikte kullanılmıştır... kısaca, her türlüsü kötüdür.
zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem:
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- boğamazsın ki!
- hiç olmazsa yanımdan koğarım.
üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
irticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
geliyorum diye bas bas bağıran, parmaklıkların arkasında durduğu gibi durmayacak olan, akp hükümetinin takiye ile gerçekleştirmeye çalıştığı şeriat hedefine gidiş yoludur.
irtica dincilik değildir. irtica geriye dönüştür. türkiye cumhuriyeti kurulmadan önce osmanlı devleti nde hilafet olduğu için bu fikre dönmek bir nevi eskiye dönmektir.
irtica komunizm de olabilir. şu anda rusya federasyonu için geçerli olabilir. sscb yıkılmadan önce komünizm vardı. rusya için geriye dönüş tehlikesi komünizmdir. dincilik değildir.
irtica herkesin en dogal hakkidir. tabi hakli sebeplere dayaniyorsa. kaldi ki turkiye'de yasayan herhangi bir insanin irtica etmesi kadar normal bir sey olamaz. zira zilyon tane (hakli) sebep sayilabilir.
ayrica irtica edenlerden bazilari ulkelerine geri donmek istediklerinde -toprak cekiyor diyelim- bir kesim tarafindan afedersiniz "madem kactin ne diye donuyorsun amugaoooyim.", "ya sev ya s*ktir git." gibi tepkilerle karsilasmasi da ilginctir. sanki herkes kendi vatanindan gule oynaya gidiyor...
dünya üzerinde nedense bir tek bizim ülkemizde olan olay.anlamı bile hala tartışma konusu. irticanın nerde ,ne zaman ,nasıl olduğunu hep merak eder bu millet,ama bilmez. ona söyleneni anlar, işitir. başka anlamı bilinmeyen kelimeler de vardır. (bkz: laiklik)
ülkemizde anlamı saptırılmış kelimlerden sadece birisidir. namaz kılmak irtica mıdır? hayır değildir. eğer dersen ki; geri gel ey osmanlı o zaman irtica olur.
kıçını görüp yara sanan aklıevvel kedinin dilinde paslı pençeler bitiren büyülü kelime. ahlakından feragat etmiş gösterişli paganın söylediği gülünesi marşın nakaratı. softalık hastalığının en son raddesine varıldığına delalet eden ibretamiz emare. artık ruhun tamamen ölmesinden evvelki son sayıklama devresinde kan ter içinde ve sürekli yinelenen kabus. cagdaslasmanın zehirli şarabından içen marazi bünyenin ifrazatı. ruhu mesanesinden uçup gitmiş mütefessih bir delinin kendinden başka herkese deli demesi kadar komik ve mühimsenmemesi gereken 'statükocu kedi' korkusu. zavallılığın, kokuşmuşluğun, türk usulü ahmak gericiliğinin, yüze göze bulaştırılmış kindarlığın, nihan kılındığı zannedilen tanrı düşmanlığının ve salimen söylenen sözler vadisinden ilelebet sürgün yemişliğin en bariz göstergesi.
işte hep o müsekkin ve müzeyyen atalar lügatinden büyülü bir ecza: şecaat arzederken merd-i kıpti sirkatin/firkatin söyler.
irtica sözcüğü,osmanlı zamanında 2. abdülhamit'in istibdad yönetimine geri dönmek isteyenler için söylenen bir sözcüktür.zamanın şartlarına bağlı olarak günümüzde ilerlemeyi engellemek isteyenler halini almıştır.
Bu arada hemen tarihimizde kabul edilen ilk irticai hareketin de 31 mart olayı oldugunu hatırlatayım. iki numaralı abdulhamit abimize yapılmış bir harekettir. ikinci meşrutiyete kafa tutan bir grup tarafından yapılmıştır. Hareket ordusu tarafından bastırılmış bir eylemdir efendim.
"irtica'dan", "tehdit"ten dem vurulan, dini inanç yaşamı ve ibadete sınırlamalar getirilebileceği söylenen bir ülkede, "misyoner"ler harıl harıl çalışıyor!..
Sırf denemek için kendilerinden e-mail'le istenen "incil" ve diğer kitapçıkları; hem de "bizzat kendileri" ve "ücretsiz" olarak 2 gün içinde adrese teslim ediyorlar, iyi mi?..
Böyle bir ülkede; Sezer bile kalkıp, irticai tehdit'ten, ibadetlerin yasaklanmasından dem vuruyor! Bu ne biçim ülkedir ki; taşlar toprağa gömülmüş müebbed hapistir, ama Haçlı finoları alabildiğine "özgür"dür. Şu misyonerler'in yaptıklarına bir bakın, Sadece dinlerini tebliğ etmekle kalsalar, hiç dert değil, Nerede fakir-fukara varsa, onlara gidip, imanlarını para karşılığı almaya çalışmaları yok mu, işte buna isyan ediyorum! Onlarda, "..k gibi para" var! Amerikadan akıyor, Avrupa'dan akıyor, "Dünya Kiliseler Birliği"nden akıyor, "Moon"cusundan akıyor,
"NeoCon"cusundan akıyor. Buna karşılık; Garibim Müslümanlar; o da tamamen kendi imkanlarıyla etkinlikler düzenleyip, güller dağıtıyorlar, kitapçıklar hediye ediyorlar diye Cumhuriyet'e tehdit olmakla itham ediliyorlar. Neymiş; "irticai tehdit, kaygı verici boyutlara ulaşmış"mış! Neymiş;
"Siyasete, eğitime ve devlete sızan" irtica, şimdi de "Cumhuriyet'in temel niteliklerine yönelik etkinlikleri sistemli biçimde uygulamakta"ymışmış! Dolayısıyla; Bireyin ibadet ve inanç yaşamına, sınırlamalar konulabilirmiş. işte ben, burada donup kalıyorum, Nutkum tutuluyor. Şu hale bakın;
Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olan sayın sezer; hemen her gün Türkiye'ye saldıran ve fırsatını bulduğu anda salyalı dişleriyle paçalarımıza dalacak olan köpeklere tek laf etmiyor ama, "irticacılık"la suçladığı bu ülkenin "yerli" insanlarını "tehdit" olarak görüyor! Yahu, bu nasıl ülkedir? Sezer kimden yanadır? Bir Allah'ın kulu çıksın da, söylesin bana? Söyleyin Allah aşkına;
Rahip ve rahibelerin ders verdiği "yabancı okullar", bu ülkede değil mi? meb'e bağlı okullar öğrenime devam ederken, bu okulların, "Paskalya Tatili"ne çıktığından haberi yok mudur Bay Sezer'in?!?
Düşünebiliyor musunuz;
"irticai tehditin kaygı verici boyutlara ulaştığı"nın iddia edildiği bir ülkede; "yerli"ler öğrenimlerini sürdürürken, "yabancı"lar bir haftalık Paskalya Tatiline çıkıyorlar. Ama, hiç kimseden çıt çıkmıyor!..
bekleyin, eli kulağındadır; Pek yakında, "Yahudi" öğrenciler için de "Hamursuz Bayramı Tatili" başlayacak! Sorarım size; "bu ahval ve şerait içinde", hala "Ne mutlu Türküm diyene" diyebilme heyecan ve coşkusunu duyabilecek miyiz içimizde? O hale geldik/getirildik ki; o sözü, şimdi azınlıklar ve yabancılar söylüyor! Tabii, biraz değiştirerek; "Ne mutlu Türkiye’de azınlık'ım diyene!" Çünkü onlar tehdit değil!!! Çünkü onlar Cumhuriyet'e yönelik etkinlik düzenlemiyor!! Çünkü onlar, siyasete, eğitime ve devlete sızmaya çalışmıyorlar!!!
Hem, niye sızsınlar ki?
"Devletin zaten içindeler!"
Cumhuriyet'i niye tehdit etsinler ki?
"Her tarafta onların borusu ötüyor!"
Şu hale bakın; Cumhur'un başı bile, yabancıdan değil, yerliden şikayetçi!!
Ne güzel Türkiye be!
Sadece Sezer de değil;
"Kartel medyası" da, bu ülke insanına ve onun değerleriyle kavgalı, Aydın Doğan'ın kartal amblemli gazetesi Radikal'in pençesi de yerliye, Manşet başlıkları şöyle:
"Laik devletin okulunda umre ödüllü yarışma!"
Eee, n'oolmuş?
Hiiç, n'oolacak, Anadolu Gençlik Dergisi Kartal Temsilciliği, "Kutlu Doğum Haftası" münasebetiyle bir yarışma tertiplemiş, Kazanan öğrenci, "Umre ziyareti" ile ödüllendirilecekmiş.
Hepsi bu!
Yerliye karşı kartal pençesini batıran, yabancıya gelince dut yemiş bülbül'e dönen Radikal'cilerin asıl hazımsızlığı yarışma değil elbet! Ödülün Umre olması.
Kalıbımı basarım ki; kazanan öğrenci Umreye değil de; Paris'e, Londra'ya, Roma'ya ve hele hele Vatikan'a gönderilseydi, başlıkları aynen şöyle olurdu:
"Eski mgv'cilerden çağdaş adım!"
Çünkü onlara göre "çağdaşlık" kavramı din'e göre değişir, Onlara göre; "Hıristiyanlık" çağdaşlıktır, "Müslümanlık" ise gericilik! hatırlayın; Milliyet de; cami'ye gidenleri irticacılıkla yaftalayıp, Ayın Biri Kilisesine gidenleri, her dilekleri kabul oluyor diyerek, öve öve bitirmemiş miydi?!?
Radikal'ciler de "o kafa"da! Hangi kafada olurlarsa olsunlar, umurumda değil... Ama o kafanın içinde hiç mi "beyin" yok, üzerinde hiç mi "göz" yok ki; Şu Paskalya Tatili'nin ne demek olduğunu hiç düşünmüyorlar, o okullarda ders veren rahip ve rahibeleri hiç görmüyorlar!?!
Ulan, sizin "laiklik" dediğiniz şey, "Paskalya"ları, "Hamursuz"ları, rahip ve rahibeleri hiç kapsamaz mı?..
Hadi, başlık atsanıza;
"Laik devletin okulunda Paskalya Tatili!"
Hadi, höykürsenize;
"Laik devletin okulunda Hamursuz Tatili!"
"Laik devletin okulunda haham!"
"Laik devletin okulunda rahip!"
Ya, şu misyonerler?
Hadi, manşet yapsanıza;
"Laik devletin başkentinde misyonerler cirit atıyor!"
Yapamazsınız!..
Atamazsınız bu başlıkları!..
Sıkar biraz!..
Evet, sıkar!..
Laik devletin okulları'nda, rahip ve rahibeler tarafından eğitilip; bu ülkede işadamı, sanayici, holding patronu olan adamlar, ilan ve reklam'ları şıppadanak kesiverirler değil mi?!?
Hadi söyleyin, yalan mı?..
"Ne güzel Türkiye" be!
Yerliler mahpus, yabancılar hür!
Herkes Truva Atı olmuş da, haberimiz yok, Bizden yanaların sesi çıkmıyor, Domuzdan yana olanlar ise manşet manşet höykürüyor. Merak ediyorum; Yerli ve bizden diyebileceğimiz ne kaldı şu ülkede?
Bakıyorum da;
Şu göklerde dalgalanan şanlı bayrağımızdaki Hilal ve Yıldız'dan başka, yerli olan bir şey kalmadı galiba! işin tuhaf tarafı; Onun da bez'inden kuşkuluyum, Sakın, o bayrak da; "Papaz okullarından mezun" olan adamların fabrikalarında dokunuyor olmasın?!?
Eğer öyleyse;
Ört ki, ölem!
işte o zaman, Hilal ve Yıldız'ımız da kuşatılmış demektir ki; halimiz hepten harap.
Hem, kuşatılmış olmasa da, şu an o da "büyük bir tehdit" altında, Nasıl? diye soracak olursanız, derim ki: Malum; Hıristiyanların Haç'ının karşısında, Hilal de bir islam sembolüdür, Tarihteki Hıristiyan-Müslüman savaşlarının, "Hilal-Haç savaşı" olarak tarihe geçtiğini söylemeye, zaten lüzum yok. Eee, ne olacak şimdi?
Hilal, bir "islam sembolü" olduğuna; eh, din de, irtica ve tehdit olarak görüldüğüne göre; ister misiniz, şimdi de, birileri çıkıp; irticai tehdit, kaygı verici boyutlara ulaşmıştır, Siyasete, eğitime ve devlete sızan irtica, en sonunda bayrağımıza da sızmıştır! Bayraktaki inanç sembolü olan Hilal'e de sınırlamalar konulabilir ve hatta yasaklanabilir!!!"
Desin!.. Deyiversin!..
Sakın, "diyemezler" demeyin!
ibadet ve inanç yaşamına sınırlamalar getirilebileceği'nin, "devlet başkanı" seviyesinde dillendirildiği bir ülkede, "dinin simgesi" diyerek pekala Hilal'e de sınır ve yasak getirilmesini isteyen birileri çıkabilir. Hele de; Yerli'ye düşmanlık, Yabancı'ya hayranlık, bu boyutlara ulaşmışsa! Bu ahval ve şeraitte, siz bari "aklınıza mukayyet" olun Zira ben, "çıldırmak" üzereyim!