iran sineması dünyadaki bir çok sinemaya göre düşük bütçeli yapımlarla idareten çevrilmesine rağmen oldukça başarılı işler çıkarması bu işin düşündürücü olan bir ayrıntısıdır. lakin, komedi alanında o kadar da iyi olmadıklarını düşünüyorum. yani; benim dediğim insanları yerlere yatıracak kadar komik filmler değil ama ironiden anlamayan nesle aşina değilim de değil mesele. güldüremiyor lan iran filmleri; düşündürüyor, hayret ettiriyor, merak uyandırıyor, birini bitirip diğerine başlatıyor ama çok da güldürmüyor lan!
sanatsal derinliğe sahip filmler üretmeyi başarabilen bir ülke sinemasıdır. zamanında görüşünü aldığımız genç bir iranlı yönetmen, başarılarını halkla iç içe olmalarına yormuştur. kısıtlamalar olan bir ülke olmasına rağmen muhalif olan/olmayan yönetmenlerden politik ve maddiyat açısından kısıtlı imkanlarla yine de gayet güzel filmler çıkabilmektedir. hem kültürünü tanımak, hem sanat tadı almak açısından takip edilesi bir ülke sinemasıdır.
iki karakteristik ögesi olduğuna inandığım sinema. bence bu iki nokta hayli kritik. birisi 1979 iran islam devrimi'nin kısıtlayan, yasakçı, özgür düşünceyi yok sayan baskıcı ortamının içinde bu sinemanın dünya sinemasındaki varlığını kabul ettirmesi. tabi bunu sanat eserlerinin yoklukta üretimin sınırsızlığa/ sonsuzluğa uzanmasına verebiliriz. yokken yaratıcılık bünyeyi tetikliyor. durum, budur. ikinci mevzu aile eşrafının sinemaya toptan gönül vermesinde yatıyor. baba yönetmen, kız yönetmen. oğul ona keza oyuncu. böyle bir zincirleme birliktelik var aile içi. armut dibine düşermiş hesabı.
bu iki kritik bellediğim öge dışında; kirazın tadı, rüzgar bizi sürükleyecek, sarhoş atlar zamanı, kaplumbağalar da uçar, kandahar gibi filmler özellikle izlenmeli der, kenara çekilirim.
Geçen ay ve ilk defa " Stoning of the Soraya" adlı filmi tavsiye üzerine izlemiştim. Gerçekten çok güzel bir filmdi ve bence iran sineması atağa geçmiş durumda. Tabi ele alacakları konuların şeriat yönetimi dolayısıyla kısıtlı olması onları sıkıntıya düşürebilir. Ancak kim bilir belki bir gün Güney Kore sinemasının şu an geldiği noktaya gelebilirler.
majid majidi'ye çevirmelisiniz yüzünüzü sonra. majidi'nin, sanki gizli kamera saklamış bir yerlerde öyle çektiği filmlerine tanıklık ediyorsunuz. bacheha-ye aseman ile baran ile uzaklarda tozlanmışları bir üflüyorsunuz.
abbas kiarostami ile saklanmışları/unutulmuşları avucunuzun içine alıyorsunuz. ta'm e guilass! (bkz: ta'm e guilass/@la paz) ayrıca kendisinin güzelde serisi var.
dikkat edilirse, iran sineması'nda çocukların çok ön planda olduğu anlaşılır. çocukların gözünden olaylar aktarılır. aile/kadın/açlık/savaş/gelenek/inanış/dram genel olarak temadır. iranlı yönetmenlerinde ben françois truffaut formatı gördüm. ama gayet hoş. izlenilmesi gereken filmleri içinde barındırıyor iran sineması, adamı bir silker, kendine getirir. arşivliktir.
içinde majid majidi gibi bir yönetmeni barındıran sinemadır. children of heaven adındaki filmiyle ağzıma sıçmışlığı vardır bu amcanın. ben "babam ve oğlum" da bu kadar ağlamadım yeminle.