kendi çapımda naçizane astronomi, kuantum mekaniği, astrofizik gibi alanlara ilgi duyan biri olarak çok beğendiğim, şimdiye kadar öğrendiğim şeyleri görselleştirmesi ve senaryolaştırması bakımından ilgiyle izlediğim film.
kurt deliklerini tam da hayal ettiğim şekilde küre olarak tasvir etmişler.
yalnız kara deliği hiç filmdeki gibi hayal etmemiştim ben. daha doğrusu nasanın yayınladığı bi kara delik görselinde kara deliğe yakalanan ışığın spiral şeklinde kara deliğe çekildiğini görmüştüm.
rölativiteyi en kaliteli belgeselin bile anlatamayacağı kadar güzel anlatmışlar.
normalde zamundaya 720p düşmesini bekleyip evde sinema havası yapıp öyle izleyecektim fakat 360p'si ancak dün düşebildi ve ben sadece bi gün dayanabildim ve bu sabah izledim. tek kelimeyle başyapıt. gerçi yönetmenin christopher nolan olduğu müzikleri hans zimmer'ın yaptığı film kötü olabilir mi ki?
imdb'de 9'a yakın puan bandında sallanıp duruyor. ancak tamamen balon bir puan. en fazla alması gerektiği puan 7.5-8 arası. senaryo,oyunculuk,vs.. hepsi orta düzey. bir de üst düzey fizik teoremleri bombardımanı da cabası.
kurgusu ve senaryosu müthiş de oyunculuk o kadar güzel değil başroldeki adam atarlı ergen gibi başlarda. tabi uzaya gidince daha oturaklı bir karakter oluyor.
hak ettiği oscar adaylıklarını almış filmdir. konusunda ve senaryosunda koca boşluklar vardır ve tutarsızlıklar haliyle. ama yine de tat veren filmdir. tat vermek yönetmenin işidir. Nolan bu filmin altından kalkamamıştır ama yine de tat vermeyi başarmıştır ve o tadı sevenlerin de göklere çıkardığı filmdir. göklere çıkarılmayacak ama yerlere de vurulmayacak filmdir.
Bir christopher Nolan eseridir. O salakça filmlerin yüksek puan aldığı imdb de az bile puan almıştır.
insanların eleştirisini gerçekten anlayamıyorum, yok mantık hatası var, yok senaryosunda boşluklar var yok tutarsızlıklar var. Lan arkadaş uzaya seyahat etmeyi geçip o kadar ilerlerde bir şeyler keşif ettik de haberimiz mi yok ? ya da o elimizde olan, bilim adamlarının bulduğu bilgiler bu kadar doğruydu da neden uygulayamadık da hala dünyayı yok etmekle meşgulüz ? neticede bilim kurgu filmi, adı üstünde kurgu. Mantığa yatıracaksanız eğer bir filmi, o zaman elinizde olan bilgilerin doğrulunu bir kere daha düşünün derim.
Gayet güzel, akıcı, etkileyici, şaşırtıcı bir filmdi. Saniyesini sıkılarak geçiremezsiniz, nolan kardeşler işini biliyor diyebilirim. Umarım yazmayı bırakmazlar. Neticede filmler insanları eğlendirmek, umutlandırmak ve hayallerini beslemek için var. Yanlış yönlere çekmeye gerek yok.
22 kasım 2014 cumartesi. 'hadi canım sen de. cumartesi gecesi sinemaya mı gidilir? üstelik 3 saat sürecek olan bir filme?' diyen eş dosta inat 'gelmezseniz gelmeyin, ben de tek başıma giderim. bu filmi izlemem lazım' diyerek onları kendi hallerine bıraktığım gece. salonda 20-30 kişi ya var, ya yok. ama deliha full çekiyor tabii. bizim millet ne anlar zaten böyle filmden! neyse, az kişi olsun, sıkıntı yok. salondan çıt çıkmıyor. herkes filme odak halde. 170 dakika su gibi akıp geçti, bir şey anlamadım. kesmedi beni, tatmin olmadım. aynı hafta perşembe günü. tarih bu sefer 27 kasım 2014. 2. izleyiş. ilk seferde gözden kaçan yerlerin üzerinden geçildi. tek seferlik bir film değil zaten, mutlaka 2. kez izlenmeliydi.
filmin bende yarattığı etki o kadar güçlü ki, bu filme gitmek isteyen herkesle gidip, bir daha bir daha izleyebilirdim. derken bizim salonda 1 hafta oynadı ve gitti. sonra internette bir kopyasını buldum. ses ve görüntü çok güzel ama tek bir kusur var. dili japonca mı çince mi ne? amaaaan önemli mi? alt yazılara kaptırınca çok da rahatsız etmez. oturdum, 1 kere de evde izledim. 3. izleyişte kafamda tam olarak oturduğunu söyleyebilirim.
bir bilim-kurgu filminde gülebilir misiniz? güldüm. bir bilim-kurgu filminde ağlayabilir misiniz? ağladım. hayatım boyunca hiçbir filmden bu kadar etkilenmedim. geçen hafta izmir balçova'da denk geldim, gösterimi bitmemiş. yakalamışken bırakır mıyım? girdim, 1 kere daha izledim. manyağım evet. sana ne benim filmimden? sana ne? bu sefer sadece müziklerini dinledim. hans zimmer öyle melodiler dökmüş ki ortaya, büyülenmemek mümkün değil.
film bana çok şey kattığı gibi, benden de çok şey alıp götürdü. artık film beğenmiyorum mesela. bu filmden sonra izlenebilecek filmlere burun kıvırıyorum. adamlar yapılabilecek en iyi filmi yapmışlar oğlum, bundan sonra ne izlesek boş gelecek tabii ki. blurayini 4 gözle bekliyorum. çıktığı gibi alır, bilmem kaç yüz kez daha izlerim. hayatımın filmidir, o kadar.
Henuz yeni izleme firsati buldugum, harika otesi bir film. Film bittikten sonra kurdugum ilk cumle; vay amk bizimkiler cagatay ulusoy izlesin sinema tarihinin en iyi uzay filmidir.
christopher nolan'ı kendisi yapan filmleri değildir.
kendi senaryosunu yazıp kendi kurgusuyla, animasyondan uzak durmaya çok çok dikkat ederek film çekmesidir.
hollywood klişesi yönetmenlerden değildir.
kısaca bu adamı kaliteli film yapan kendi kişiliğidir. diğer adından tanıdığımız az ama öz film yapan yönetmenler gibi.
ve bu ülkede bunlardan biri de mahsun kırmızıgül'dür. iyi ya da kötü, sanat yapıyoruz diye hiçbir insanın sevmediği, bok kadar güzel olmayan filmler yapan entel, kompleksli yönetmenler aç kalsın... onların hak ettiği bu.
göt gibi film yapıp da "halk beğenmiyor! " diyeni bu konuda videolarıyla insanları bilgilendiren bir arkadaş olan efe aydal'a havale etmek lazım...
Vakit israfı film.
Bunca iyi yoruma bakıp acaba birşey olacak mı deyip bir sürü konuyu havada bırakan film olmuştur kendileri.
--spoiler--
dünyada kıtlık olduğuyla başlıyor film.
fakat bu kıtlık nasıl oldu nerden çıktı muallak. insan bir açıklardı.
eyyorlamam bu kadardı saygılar.
--spoiler--
dün akşam itibariyle lg imax teknolojisi ile 3. kez izleme keyfine vardım.
sinemada imax ile izlemek ile bilgisayardan ya da dvd ile tv'den izlemek arasında koca bir fark var bir kere.
neden mi?
filmde bazı sahnelerde hans zimmer ustanın elinden çıkan sert müziklerle öyle bir görsel şölen ve müzik şöleni oluşuyor ki bütün sinema salonu sallanıyordu. bu bir gerçek... filmi hissedeceksin.
filmin soundtrack'lerine ise ayrı bir paragraf açmak gerekirse christopher nolan yapacağı bütün filmlerin müziklerini hans zimmer'a bırakmalı.
christopher nolan'ın uzay ile ilgili film çekmesi gerekiyordu. çünkü gerçeklik ile bilim kurgu arasından bir bağ oluşturmak istiyor.
ki nolan'ın gravity filmini izlememesi de filmi etkilemiş gibi.
--spoiler--
filmde profesör brand'in ofisinde bulunan tahtada yazılan denklemler ve veriler rastgele yazılmış veriler değil.
onlar kuvantum mekaniğini yer çekimini ve einstein'ın görelilik kuramını kapsayan verilerdi.
--spoiler--
--spoiler--
merak ettiğim şu var. cooper brand'i kurtardı mı? inception'da da o totemin düşüp düşmediğini merak etmiştik.
--spoiler--
--spoiler--
filmin docking scene'sinde beşinci boyuta düşen cooper uzaya çıkmadan önceki son zamanlarını görüyordu. murph'in kendisinin gitmesine izin verdiğini görüyordu. her şeyi görüyordu yaşanılan her şeyi.
ki murph(10) küçükken kitaplıktan düşen kitapların sıralamasını mors alfabesiyle yazmıştı.
aynı şeyi cooper beşinci boyuttayken murph'ün büyümüş haline tars'ın gönderdiği verileri mors alfabesiyle ulaştırıyor.
ki cooper'ın murph'e verdiği o saat her şeyin anahtarıydı.
--spoiler--
--spoiler--
sonda da zaten satürn'ün yörüngesinde olduklarını artık orada bir insan kolonisi ve yaşamı kurulduğu görülüyor.
ki fark etmişsinizdir ki son sahnede bir beyzbol maçını izliyor cooper. vuruşu yapan kişi üstünde duran evin camını kırıyor.
yörünge dedikleri şey bir borunun içi gibi duruyor.
--spoiler--
yorumlara bakıp beklentiyi üst tutup, hayal kırıklığı yaşadığım bir filmdir. bundan daha iyi uzay filmleri vardır. olayın bilimsel gerçekliğine girmiyorum, elbette bu bir filmdir , gerçek dışı bazı şeyler olacaktır fakat hiç bir tat alamadım filmden. ne gizemi var ,ne heyecan verici yani. basit bir senaryo, uzay süslü efektler. filmin başında ( kız düşen kitapların sırrını çözüp ,babasına " gitme diyor baba, mesajı çözdüm gitme diyor " dediğinde cooperin kitapları düşürdüğünü ve filmin sonunu tahmin etmiştim ) ve sonuna kadar bunu tahmin etmenin ızdırabıyla filmi izledim. dediğim gibi daha iyi uzay filmleri var. hele şu aşk saçmalığı ne alaka. yok aşk 5. boyuta aitmiş vs vs. carl saganın romanından esinlenilen " contact" filmi interstellara 10 basar.
edit: sinemada izleyin vs vs diyenler var. ne alaka kardeşim. beni filmin ses sistemi ,görüntü kalitesi etkilemiyor. beni konu ,oyunculuk ve gizem etkiliyor. bu filmde onu göremedim.
arkadaşlar bu film bilim kurgu falan değil, bildiğin sevgi filmi. bir babanın kızıyla olan sevgi bağının ne denli güçlü olacağını bizlere idrak ettiren film.
evet, burada şu gerçeği haykırıyorum, bir baba ve kızının arasındaki sevgi bağı, ne bir anne-kız, ne bir anne-oğul, ne de iki sevgili arasında olamaz. bu film insanların kafasına vura vura bunu anlatıyor işte.
şimdi filmin kahramanı olan babamıza iki çift lafım var,
dünyada hiçbir şey, hatta dünyanın kurtarılması bile bir insanın evlatlarından ayrı kalmasından önemli değildir.
şahsen ben dünya yanıyor olsa da, batıyor olsa da, insan ırkı tehlikede olsa ve ben de bu insanlığın kurtarıcısı olacak olsam da çocuklarımdan ayrılmam, hele hele kızçemden asla ayrılmam. dünyanın da amına koyayım, uzay sisteminin de, galaksinin de...
velev ki ben dünyayı kurtarmışım, ama kızımın bana en ihtiyacı olduğu yaşlarda yanında olamamış, onun minik ellerinden tutup, kendine has mis kokusunu yıllar boyunca içime çekmemişim.
sokayım lan öyle dünyaya, kurtulmasın öyle dünya.
ben de çocuklarımla birlikte öleyim amk...
işte interstellar böyle bir film.
tavsiyem kız çocuğu olan babalar, daha doğrusu kızçelerine düşkün babalar bu filmi izlemesin.