öncelikle gençliğimizdir. zaman öyle hızlı geçiyor ki. iki bölüm dizi izlesek mesela, 80 dakika. az mı?
ve en önemlisi hayallerimizi yitiriyoruz. umutlarımızı, geleceğe dair. bir şey izliyoruz, yaptıklarını yapmak istiyoruz. ama bilgisayarın başından kalkamıyoruz.
ilişkilerimizi zedeliyor. yüzümüzde hiçbir ifade olmadan mutlu olabilmeye başlıyoruz. ağlamamaya başlıyoruz. çünkü ağlamanın güçsüzlük olduğunu yazıyor biri. bütün düşüncelerimiz popüler olgulara göre şekillendiriliyor.
Sokakta top oynayan çocuklar. Onlar yok artık, bittiler. Erkek çocuğu da yok ip atlayan kız çocuğu da yok. 2 3 tanesini görürsem sokakta seviniyorum, o hale geldik.
--spoiler--
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Hızımızı artırdık, ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız. Çok düşünüyoruz, ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa, zekadan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var. insancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz. Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güç sizdedir. Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz.
--spoiler--
kazandırdıklarından fazla olduğunu hissettiğimde lanet olsun bu hayat diyesim geliyor.
sosyal medya hesaplarını her an kontrol etme ihtiyacının yaşattığı kölelikse paha biçilemez.
Arkadaşlık,
en iyi arkadaşlarımdan biri dediğim tipin, 1 ay mesaj atmadıktan sonra merhaba bile demeyip:"kanka şurada puan gerek katılsana." demeside buna bir örnektir.internet bilgi lazımken güzeldir ama.