intern, temelbilim kusup stajyerlikten çıkan 5 yıllık ömrü kütüphanelerde, hastane köşelerinde, amfilerde geçmiş insandır. Gerçek manada doktor olacağını hissettiği yıldır. Acil nöbetleri ilk zamanlar heyecan verici olsa da bir müddet sonra olağanlaşır. Uludağ'da intern olmak (bkz: diniz) de ders çalışıp (bkz: sinem) de geçiştirilmiş öğünlerle ömrünü geçirmektir. Bir kısmı TUSu sallamıştır, rahat güruhtur. Mutludur. TUSla meşgul olanlar nöbetten çıkıp dersaneye gider. Dersaneden gelir uyur. Kalkar ders çalışır hastaneye gider. Ders çalışır, hasta bakar, nöbet tutar. Falan filan. Yaşamayan bilemez.
Ve her şeye rağmen doktorluk güzeldir.
aktuel ilac dizini,
ortopedik travmatolojik bisiler yapiyosa alciolcer,
acil stajindaysa seker olcum cihazi ( yer yer kendisi icin de gerekir)
acikirim diye minik atistirmalik (gunun sonunda ezilip buzlur ve kirintilari yenebilir ancak9
boynuna asmaktan utandigi icin genelde asistanlarin karsisinda cebine tikistirdigi steti
o hengamede bulamaz diye bi servisten caldigi turnike
kolonyali mendil (genelde unutulup kurur)
6 7 tane kalem ( genelde akar)
yaka karti (nasilsa kimse siklemiyo amk diye sonunda pantolonun arka cebine takilir)
yatan hastanin odalarinin numaralarinin yazildigi bi kagit
kendi hususi cep telefonu
hastanenin verdigi telefon..
ve evet siktir la nasi sigdirsin diyenler olucaktir.. iste zaten tipta tek ogrenilen de bu 6 senede.. bisileri hep sigdirmaya calismak..
on iki ay süren tıp fakültesi son sınıf dönemindeki öğrenciye verilen addır. ilk altı ayında doktor olmanın veya olacak olmanın verdiği haz ile pek uyanık değildir ve kendisinden istenilen her şeyi canı gönülden yapmaya çalışır. bunun içinde asistan abi ve ablalarına tost olmak bile vardır. fakat son altı ay içerisinde aklı başına gelmeye başlar ve anlar ki; varlığında hiçbir şey olan, yokluğunda olay olan; iş olmadığı zaman intörn diye çağrılan, iş olduğunda ise doktor bey diye çağrılan, tamamen etinden sütünden faydalanılan, hastanenin en alt tabakasıdır. hatta hemşire, personel ve temizlikçinin bile altındadır. konumu belirsiz hastane çalışanıdır. allah sabır versin.
öz türkçesi amele'dir. kimsenin saygı duymadığı, yaptığı işin kıymetsiz olduğu zavallıdır. asistanına kızan hoca'nın stres topudur. hocasına kızan asistan'ın ezeceği paspastır. vizitlerin vazgeçilmezi, üniversite hastanelerinin maaşsız iş gücüdür. *
yaşamaktan bezdirilirken hayat kurtarmaya çalışan kişi. aynı zamanda sekreter de dahil tüm hastane personelinin işini gece üstlenir, 36 saati aşan zaman boyunca da uyumadan çalışır. insana değer verilmeyen memleketimden bir insan manzarasıdır aslında.
tdk sözlüğünde ön hekim olarak tanımlanmıştır. rutin hiyerarşide çömez asistanın bir basamak altında yer alan kişidir.
tıp öğrencisini doktorluktan soğutan bir senelik iskencedir. bas ağrıtır, ateş yükseltir, öksürük, tıksırık yapar....
ulan yemin ederim başlığı gördüm, "internet" diyecekmiş de "et"ini unutmuş ya da bize bırakmış eti senin kemiği benim hesabı falan sandım da o başka bişeymiş ya. te allam !
derslerden kurtuldum diyene sevinirken doluya tutulan doktor adaylarıdır.zorunlu hizmetlerini tamamlamadan diploma da alamaz başka yerde çalışamazlar polis myo yemek yatmak zart zurt bedava iken çiçeği burnunda doktor adayları sanılanın aksine yemek paralarını dahi cebinden öder üstüne de diğer fakültelerden daha yüksek olan harçlarını da öderler,böylelikle tam bir doktor sayılmazken işe gelince değişen türkiye şartlarında 2doktor gibi gözlenebilir 2-3günde bir nöbet tutup yaklaşık36saat görevdedirler.