asansörde kaldığınızı hayal edin ama ara katta mahsur kalıyorsunuz ve tek başınasınız ve üstüne üstlük yanınız da telefon da yok. işte o an çok acizsiniz.
Hastalık karşısında düşülen çaresizliktir. Gözünün önünde en sevdiğin insan günden güne ölüme yürürken elinden sadece dua etmek gelir. Oda çoğu zaman bir işe yaramaz ve kaçınılmaz son geldiğinde ne kadar aciz ve çaresiz varlıklar olduğumuzun farkına varırız. Allah kimseye göstermesin. Yok ama düşmanıma bile.
evladın ölümü. uğruna herşeyi yapabileceğin, dünyayı bile durdurabileceğini düşündüğün, hiç düşünmeden kendini feda edebileceğin canlı ellerinin arasından kayar gider ve sen bir hayalet gibi kalakalırsın. kendini bir kum tanesi gibi hissedersin ve bir hiç olduğunu anlarsın.
Geçen sene babam kalp krizi geçirdiğinde o kadar aciz ve çaresizdim ki.
Uçan kuştan, yoldan geçen adamdan hatta düşmanınızdan medet umar hale geliyorsunuz...
Bütün insanların günü geldiğinde mutlaka ve mutlaka yaşayacağı; Maddi, manevi üstesinden gelemeyeceği, yenemeyeceği, kendilerini çaresizlik, 'acz' içinde hissedecekleri anlardır.
Kişiler için duygusal ve karakteristik açıdan değişim dönemidir. Kişinin yaşam felsefesi, dünya görüşü değişime uğrar.
Doğal afetler, hastalıklar, savaşlar, kazalar ve ölümler insanlığın en çok 'acz' içinde kaldıkları anlardır.
en başında ölüm gelir. insanın elinden bir şey gelmez. ölümü durdurabilir mi bir insan ? peki ya hastalığı ? depremi,seli,açlığı,susuzluğu?? doğayı kontrol edebilir mi ? benden uzaklaşan, giden insanı durdurabilir miyim ?
bu acizlik duygusu..