Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur
cahit sitkı tarancı- (bkz: desem ki)
- (bkz: haydi abbas vakit tamam)
orhan veli........ - (bkz: anlatamıyorum)
can yücel......... - (bkz: ateş ve su)
ve tabi ki;
mehmet akif ersoy - (bkz: canakkale sehitleri)
- (bkz: küfe)
-bir de bir şiirinde berbat bir kahvehaneden bahsediyordu...eşsiz bir şekilde betimliyordu.ancak ismini unuttum.
bütün dargın çiçek isimleri gibi adın
sen yaşamak adına tek bir fotoğraf çektirmenin büyüsü kadın
işaretledin kendini gövdeme batan yıldızlardan inip
ötesiz son yolcu kadın öyle büyüdün göz çukurumda dinip
bende bir yorgunluk hali yıldız sayıp umutlandığım mı
hayatın heybesinde bir şiir olup kanıtlandığım mı
yaşamının da sızısını biçimsiz bulup ayıplandığım mı
hangisi benim dengem hangisi nerde nasıl
beklemektesin o an gerisin geri bir adım atsın
umudun üzerinde parmak izlerin umudun adı batsın
söylesene kaç yıldızın hilalisin
gitmeli burdan bu kent kalabalık ben meskun mahal firarisi
hani şu bizim sinemanın önünden geçerken
sen eteklerini gururuna yeğ tutmuş geçerken
şarkılar şarkı değilmiş artık senin ardınsıra
bir tramvay senfonisi
giden insan kokusu
vakur bir seranatmış
hiç çicek satmazmış çingeneler
orospuları o yağmur ıslatmazmış
sen geçerken
dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar,
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz.
yilmaz erdoğan-sevebilme ihtimali.
Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama yeme ihtimalini sevdim.
Ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yasanirdi o zaman
özlemeye basladim herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye basladim sonra..
Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi...
Bir de camlarin bugusuna yazi yazma imkani...
Yumurta kokan arkadaslarla paylasilan kahverengi siralarda,
solculuk oynamaya basladik..
Ben doktor oluyordum sen hemsire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler yaziliyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Agbilerimizden ögrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
Ve kapali mekanlarda sevismeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevismedim ben.
Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi benim..
Sinifça gidilen pikniklerde kiçimiza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokaga çikmamayi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kursun yaram olmadi benim
Ve hiç bir mahkeme tutanaginda geçmedi adim
Çatismalarin ortasinda sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansiz, amansizca bir lojman griligine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunali Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sicagi topraga çekiyor da tenimin çatlamaya hazir gevrekligini
Sonra otobüs oluyordum, kirik yarik yollarin çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum
Mus ovasinin yalanci maviligini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanimizdan geçen kara trenlerle yarisiyordum, yanagim otobüs caminin garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluguma yaklastikça büyüyordum.
Zap suyunun sesini basina koyuyordum sarkilarimin listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarsidan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kisa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu kosuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvalti salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanlarin bildigi
bir yol üstü lokantasinda
Ben seninle, Agri dagina mistik ve demli bir çay kivaminda bakan
Dogubeyazit'in herhangi bir toprak daminda
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli cografyasinda olma ihtimalini sevdim