insanı dağıtan şiirler

    2.
  1. Bilerek mi yanına
    almadın giderken
    başının yastıkta
    bıraktığı
    çukuru
    Güveniyordum
    oysa ben sevgimize
    vapur iskelesi
    ya da tren istasyonundaki
    saatin doğruluğu kadar
    Beni senin gibi
    bir de annem terketmişti
    ki göbeğimde durur
    onun yokluğundan
    bana kalan
    çukur
    8 ...
  2. 45.
  3. cahit sitkı tarancı- (bkz: desem ki)
    - (bkz: haydi abbas vakit tamam)
    orhan veli........ - (bkz: anlatamıyorum)
    can yücel......... - (bkz: ateş ve su)
    ve tabi ki;
    mehmet akif ersoy - (bkz: canakkale sehitleri)
    - (bkz: küfe)
    -bir de bir şiirinde berbat bir kahvehaneden bahsediyordu...eşsiz bir şekilde betimliyordu.ancak ismini unuttum.
    4 ...
  4. 96.
  5. bütün dargın çiçek isimleri gibi adın
    sen yaşamak adına tek bir fotoğraf çektirmenin büyüsü kadın
    işaretledin kendini gövdeme batan yıldızlardan inip
    ötesiz son yolcu kadın öyle büyüdün göz çukurumda dinip
    bende bir yorgunluk hali yıldız sayıp umutlandığım mı
    hayatın heybesinde bir şiir olup kanıtlandığım mı
    yaşamının da sızısını biçimsiz bulup ayıplandığım mı
    hangisi benim dengem hangisi nerde nasıl
    beklemektesin o an gerisin geri bir adım atsın
    umudun üzerinde parmak izlerin umudun adı batsın
    söylesene kaç yıldızın hilalisin
    gitmeli burdan bu kent kalabalık ben meskun mahal firarisi

    hani şu bizim sinemanın önünden geçerken
    sen eteklerini gururuna yeğ tutmuş geçerken
    şarkılar şarkı değilmiş artık senin ardınsıra
    bir tramvay senfonisi
    giden insan kokusu
    vakur bir seranatmış
    hiç çicek satmazmış çingeneler
    orospuları o yağmur ıslatmazmış
    sen geçerken
    3 ...
  6. 46.
  7. necip fazil kisakurek - beklenen

    ne hasta bekler sabahi,
    ne taze oluyu mezar,
    ne de seytan bir gunahi,
    seni bekledigim kadar.

    gecti istemem gelmeni,
    yoklugunda buldum seni;
    birak vehmimde golgeni,
    gelme, artik neye yarar?
    5 ...
  8. 18.
  9. boynumda yağmurdan bir kolye...

    ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde...

    bir siyam kedisi ve ben... pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz...

    eski rus bir sevgilim vardı...

    başka birisini göze alamam bugünlerde...

    öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...

    herşey önce çok güzel başlıyordu...

    sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun...

    ben seni portekizli bir korsan sanıyordum...

    sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun...

    yelkenbezi fularını çıkarıp... bir reverans yapıyordun...

    odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu...

    ikimiz bir de kediler kalıyordu... hava alamıyorduk...

    kapıları mühürlüyorlardı... eskil bir aşk öyküsünün içinde

    kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...

    bir siyam kedisi ve ben...
    3 ...
  10. 15.
  11. ayrılık

    iki rayı gibiyiz
    bir tren yolunun
    yakın olması
    neyi değiştirir
    son istasyonun

    *
    3 ...
  12. 36.
  13. bir süreliğine hayattan koparan şiirlerdir.

    fotoğraf

    dört kişi parkta çektirmişiz,
    ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
    anlaşılan sonbahar,
    kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
    yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
    babası daha ölmemiş oktay'ın
    ben bıyıksızım,
    orhan, süleyman efendiyi tanımamış.

    ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
    ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
    oysa hayattayız hepimiz.

    (bkz: melih cevdet anday)
    3 ...
  14. 13.
  15. "yüreğim
    ıslaktır benim
    kuytularda ağlamaktan
    ve hafif uçuktur rengi
    kurusun
    diye kaç kez
    güneşe asılmaktan..."
    2 ...
  16. 12.
  17. çay bardağında
    bırakılan dudak payı
    kadar bile
    uzak kalamam
    gözlerine

    yakın olsun isterim
    ellerime ellerin
    yanında beton binaya
    yaslanması gibi
    köhne bir evin

    seni bir çivi
    gibi çaktım
    çünkü beynime
    ve toplayıp
    bütün kerpetenleri
    attım denize
    3 ...
  18. 44.
  19. yilmaz erdoğan-sevebilme ihtimali.
    Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
    Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama yeme ihtimalini sevdim.
    Ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
    Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yasanirdi o zaman
    özlemeye basladim herkesi...
    Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye basladim sonra..
    Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi...
    Bir de camlarin bugusuna yazi yazma imkani...
    Yumurta kokan arkadaslarla paylasilan kahverengi siralarda,
    solculuk oynamaya basladik..
    Ben doktor oluyordum sen hemsire, geri kalanlar kontrgerilla...
    Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler yaziliyordu pütürlü duvarlara ve
    Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
    Agbilerimizden ögrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
    Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
    Ve kapali mekanlarda sevismeyi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa Ankara'da hiç sevismedim ben.
    Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi benim..
    Sinifça gidilen pikniklerde kiçimiza batan platonik dikenleri saymazsak..
    Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu..
    Ve belli bir saatten sonra sokaga çikmamayi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa hiç kursun yaram olmadi benim
    Ve hiç bir mahkeme tutanaginda geçmedi adim
    Çatismalarin ortasinda sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
    Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
    Okul servisi seni hep zamansiz, amansizca bir lojman griligine götürüyordu
    Ben, senin benimle Tunali Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

    Yaz sicagi topraga çekiyor da tenimin çatlamaya hazir gevrekligini
    Sonra otobüs oluyordum, kirik yarik yollarin çare bilmez sürgünü
    Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum
    Mus ovasinin yalanci maviligini
    Otobüs oluyordum bir süre
    Yanimizdan geçen kara trenlerle yarisiyordum, yanagim otobüs caminin garantisinde
    Otobüs oluyordum
    Bir ülkeden bir iç ülkeye
    Çocukluguma yaklastikça büyüyordum.
    Zap suyunun sesini basina koyuyordum sarkilarimin listesinin
    Korkuyordum
    Sonra iniyordum otobüsten
    Çarsidan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
    ömrümün en kisa, ömrümün en çocuk,
    ömrümün en ihtiyar yolunu kosuyordum.
    Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
    Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
    Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvalti salonunda
    Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanlarin bildigi
    bir yol üstü lokantasinda
    Ben seninle, Agri dagina mistik ve demli bir çay kivaminda bakan
    Dogubeyazit'in herhangi bir toprak daminda
    Ben seninle herhangi bir insan elinin
    terli cografyasinda olma ihtimalini sevdim

    Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük