insanı dağıtan şiirler

entry100 galeri0 video2
    26.
  1. "bir baska ulkeye, bir baska denize giderim" dedin
    "bundan daha iyi bir baska sehir bulunur elbet.
    her cabam kaderin olumsuz yargisiyla karsi karsiya
    -bir ceset gibi- gomulu kalbim
    aklim daha ne kadar kalacak bu corak ulkede?
    yuzumu nereye cevirsem, nereye baksam
    kara yikintilarini goruyorum omrumun
    bosuna bunca yil tukettigim ulkede."

    yeni bir ulke bulamazsin, bir baska deniz bulamazsin.
    bu sehir arkandan gelecektir. sen gene ayni sokaklarda
    dolasacaksin. ayni mahallede kosacaksin;
    ayni evlerde kir dusecek saclarina.
    donup dolasip bu sehre geleceksin sonunda. baska
    bir sey umma
    omrunu nasil tukettiysen burda, bu kosecikte,
    oyle tukettin demektir butun yeryuzunu de.

    (bkz: kent)*
    (bkz: konstantin kavafis)
    2 ...
  2. 27.
  3. Hatice Mine Bahadır'ın bir kaç tane, nadir bulunur ve okunur şiirleri.
    (bkz: özlemim)
    (bkz: ince çizgi)
    (bkz: özlem)
    0 ...
  4. 28.
  5. 29.
  6. 30.
  7. 31.
  8. 32.
  9. asmin/ahmet telli

    kimdi cesaretimi kıran, üstelik
    yeni serüvenlere hazırlarken kendimi
    sesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz
    bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman
    kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma

    ama kimdi adını bir kadına ödünç verip
    doruklara çekilen büyülü doruklara
    biz "asmin" dedik ona, sevgilim, kadınım,
    anamdı belki, ama o çoktandır
    üç bin metrenin altına inmiyor artık

    içimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyim
    dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları
    asminli düşler kurmalıyım ya da birisi
    karşılık bulmalı canımı yakan sorulara
    kim demiyorum kim olursa olsun

    boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın
    bir çocuğun elinde, ki celladım
    gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken
    yine de özlüyorum onu, niyetçi
    tavşanlara dönerken beklediklerim

    aynı soruyu sormaktan, minör
    ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
    içimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
    yoruldum yoruldum yoruldum
    gereklilik kipinde yaşamaktan...
    0 ...
  10. 33.
  11. Sana ağlamamın değerini anlayamadın, kanayacaksın...!
    Beni aldın, her şeyimi, tüm sakladıklarımı,
    Kutsal bir amaçla sarıldım sana uzaktan,
    Sonuç beklemeden,
    Senden; "sevgin" den başka bir şey istemeden,
    kimseye benzememe kuralımı yıkarak,
    sen "mutlu ol" diye, istediğin insan olup,
    özgürlüğümü dudaklarına teslim ederek,
    şiirimden vazgeçip, tüm tuzaklarına düşerek,
    sadece sen'den gelecek, sevgi için yaşadım...
    Sana ağlamamın değerini anlayamadın...
    Sen'de umutlandığımı hissediyorum,
    Daha çocukken "mutsuz olmak" yolunu seçmeme rağmen
    Kendi kurallarımı ezip geçerken, gururuma yenilirken, ilkel savaşımda,
    Kimsenin, duymasına bile izin vermediğim göz yaşlarıma,
    Saatlerce şahit oldun sen, ve içinden,
    "işte benim için ağlayan biri" diye,
    Gizli bir sevinç ve çirkin bir ihtirasla gülümsedin kendine...
    Ben görmeden,
    Ağlamama dayanamadığını söylerken, kör bir tutkuyla sahiplenmeye çalıştın beni,
    Acıyla boyadığım göz yaşlarımla, dilimden dökülürken tövbesiz sözcüklerim,
    Seni ne kadar sevdiğimi bilmeni istedim, kaybetme korkumdan,
    Beni mutlu etmeni istedim, hüzünden kurtarmanı, dertlerime ortak olmanı,
    Suçluyum,
    Ben çoktan mutsuzluğu seçmiştim, ben hüzün müptelasıydım,
    ben dertlerimi yalnız çekerdim,
    Suçluyum,
    Sevginle değişmek istedim,
    Ne büyük bir fedakârlıktı, tüm biriktirdiklerimden, kendimden vazgeçmek,
    Anlayamadın,
    Ben yalnız senin yanında ağladım,
    Sana ağlamamın değerini anlayamadın, Kanayacaksın...!
    Sen'den uzaklaşıyorum,
    Sana verdiğim sevgi için pişman değilim aslında,
    Sadece bu kadar savunmasız olduğum için kendime kızgınım,
    Ayrılıyorum, sen de ağla, sen de yan, sen de köle ol,
    Kimsede bulamayacağın sevgime yalvar,
    Gözlerindeki o hain gülümsemenin karşılığını böyle al,
    Terk ediyorum seni, bir köle başkaldırıyor,
    Sana değil, sevgiye, anlaşılamadığı için,
    Sana kimsenin böyle ağlamayacağını bildiğin halde,
    Değerini anlamadın göz yaşlarımın.
    Dudakların artık sana hissettirmeyecek,
    Terk edecekler, benim gibi,
    Gözlerin yerlere düşecek, göremeyeceksin,
    Tenin yanacak, cehennemi ölmeden yaşayacaksın,
    Sahte bir dokunuşla, cesaretsizliğimi kemiren parmakların,
    Diyetim olacak,
    Benden gelecek tek nefese yalvaracak ciğerlerin,
    Ayakların hep beni bulmaya zorlayacak seni,
    Utanacaksın kendinden,
    Ve bu utançla kanatacaksın kendini,
    Çile olacaksın, öleceksin...
    Sana ağlamamın değerini anlayamadın, Kanayacaksın...
    Ben hüznümden "boy çukuru" yaptım kendime,
    Mutsuzluğumla, çılgın okyanusa açıldım,
    Senin sevmeni beklemekle hata yaptım, kabul,
    Aşk için seveceğim artık, tekrar "karşılıksız" için seveceğim,
    Kimseden benim gibi olmalarını isteme,
    Ben bile yaptığım bir şeyi, tekrarlayamam...
    Sana ağlamamın değerini anlayamadın işte bundan kaybettin....
    Hoşça kal....

    (bkz: Umut TAYDAŞ)

    "Değişmemi Engelleyin, Beni Alın, Canlar..."
    1 ...
  12. 34.
  13. Çokça uzun aralıklarla görürken seni
    Ve hiç de sıradan olmayan bakışlarla yüreğimin
    Belki de benim bile bilmediğim yerlerine dokunurken, Sen
    Ve ben
    Belki de bu yabancılıktan utana sıkıla bir pişmanlık duyarak
    Bakarken sana
    Nedense kaçıramazken gözlerimi
    Bir otobüs, bir tren bir yol
    Yani bir şeyler alıp götürüyor seni
    Kim bilir belki de uzun süre sonra
    o kaçamak aralıklardan gözlerime baktığın saniyeler
    yaşamaya özendirecek yıllar gibi geliyor bana.
    Şimdi nereye gittiğini, ne yaptığını, neden hala bu şehirde olduğunu,
    Çok uzun bir ara neden kaybolduğunu bilmeden,
    Üstelik sen
    Hakkımda hiçbir şey bilmiyorken
    Şöyle ayaküstü, soldan sağa veya yukardan aşağıya
    Üç beş kelimeyi zincirleyip birbirimize sarf etmemişken
    Nasıl böyle ihtiyaç dolu, masum ve çekingen
    Bakıştığımızı, nasıl böyle isteştiğimizi, hatta buna rağmen
    Neden halen uzak kalıp, teslim olmuşçasına bir buruklukla, sanki daha önemliymiş gibi gitmemiz gereken yerlere ayrıldığımızı anlayamıyorum.
    Öyle güzelsin ki...
    Aynan olup, sana, izin verdiğin ölçüde uzun uzun bakabilmeyi öyle isterdim ki ...
    Hem; Güzelliğin kadar uzaksın
    Uzaklığın kadar tanışmamışlığın var benimle
    Bir ara, o; şimdi görsem belki tanıyamayacağım birileri konuşurken duyup
    ismini öğrendiğimde öyle sevinmiştim ki...
    ismini unutmuşum.
    Evinizi biliyorum ama hala
    Seni geçmemeye gayret ederek yürüdüğüm caddeyi
    Islak saçlarını, önlüğünü, yabancılığını,
    isteştiğimizi ve imkânsızlığımızı hatırlıyorum...
    Bana seviyorum demeni öyle isterdim ki,
    Sana seviyorum demeyi keşke
    Bana yaklaşmanı değil, aynı işyerinde çalışmayı değil,
    Bana şiir yazmanı, unutmadım demeni, elimi tutmanı değil,
    "Saçların böyle de güzel" demeni, öpmeni, gitmeni değil
    yaşamanı istiyorum,
    uzak ara bile olsa, arada bir görmeyi,
    yine böyle bakabilmeyi,
    yani sadece seni göreceğimi bilmenin o kesin umudunu istiyorum...


    Gözlerindeki, bir şey söylemek isteyip de uzak ve tanışmamış olmaktan doğan
    Israrlı ama "ne yapabilirim ki" diyen ifade,
    Herkese soğuk bana hayat duruşun,
    Etraftakilerin sanki bir şeyler bilip "çok geç" der gibi, isabetli ve bitirici süzüşleri,
    Sadık koruyucum, umursamazlığımın suskunluğu...

    Hem de
    Kesin kesin,
    Hiçbir zaman benim yada, benimle olmayacağını bilmenin
    beynimi cehenneme, çevirip, yüreğimi çarmıha germesine rağmen
    taşıdığım,
    umut ölçü birimleri'nin ölçemeyeceği kadar küçük umudumun
    beni sevindirmesine, çok derinlerde bir yerde teslim oluyorum.
    Aniden karşına çıkıp, "belki bir gün" demeye öyle ihtiyacım var ki şimdi,
    Ama yalnız kendime söyleyebiliyorum.
    Bir gün ama,
    zaman ve şartlar umrumda değil
    Seni Sevmeyi öyle isterdim ki...

    (bkz: Umut TAYDAŞ)

    "Her görüşte aşık oldum"
    0 ...
  14. 35.
  15. 36.
  16. bir süreliğine hayattan koparan şiirlerdir.

    fotoğraf

    dört kişi parkta çektirmişiz,
    ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
    anlaşılan sonbahar,
    kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
    yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
    babası daha ölmemiş oktay'ın
    ben bıyıksızım,
    orhan, süleyman efendiyi tanımamış.

    ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
    ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
    oysa hayattayız hepimiz.

    (bkz: melih cevdet anday)
    3 ...
  17. 37.
  18. 38.
  19. can yücel'den her şey sende gizli. evet, her şey bizim elimizde.
    1 ...
  20. 39.
  21. 40.
  22. Hayatta en çok babamı sevdim/can yücel.
    2 ...
  23. 41.
  24. öyle ağlasam öyle ağlasam ki çocuklar
    size hiç göz yaşı kalmasa
    öyle üşüsem öyle üşüsem ki çocuklar
    size hiç soğuk kalmasa
    öyle acılar çeksem ki çocuklar
    size hiç acı kalmasa
    öyle ölsem öyle ölsem ki çocuklar
    size hiç ölüm kalmasa
    öyle gülseniz öyle gülsenizki çocuklar
    hiç gülmeyen kalmasa
    öyle yaşasanız ki çocuklar
    hiç yaşamayan kalmasa

    aziz nesin
    0 ...
  25. 42.
  26. 43.
  27. Sevgilim,
    yetimim benim,

    aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

    kapılar kapalı, dünya buzlu cam
    uyuşmuş gözlerimin önünde
    hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

    ikimizin yerine dinliyorum
    sevdiğin şarkıları
    siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
    gömleklerini, kazaklarını, kokunu
    senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
    gün boyu elimde kahve fincanı

    kapıyı açmıyorum
    telefonlara çıkmıyorum
    başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

    Sevgilim,
    yetimim benim,
    nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
    öldüğünden haberi yok fotoğraflarının.

    murathan mungan.
    1 ...
  28. 44.
  29. yilmaz erdoğan-sevebilme ihtimali.
    Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
    Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama yeme ihtimalini sevdim.
    Ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
    Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yasanirdi o zaman
    özlemeye basladim herkesi...
    Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye basladim sonra..
    Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi...
    Bir de camlarin bugusuna yazi yazma imkani...
    Yumurta kokan arkadaslarla paylasilan kahverengi siralarda,
    solculuk oynamaya basladik..
    Ben doktor oluyordum sen hemsire, geri kalanlar kontrgerilla...
    Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler yaziliyordu pütürlü duvarlara ve
    Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
    Agbilerimizden ögrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
    Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
    Ve kapali mekanlarda sevismeyi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa Ankara'da hiç sevismedim ben.
    Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi benim..
    Sinifça gidilen pikniklerde kiçimiza batan platonik dikenleri saymazsak..
    Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu..
    Ve belli bir saatten sonra sokaga çikmamayi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa hiç kursun yaram olmadi benim
    Ve hiç bir mahkeme tutanaginda geçmedi adim
    Çatismalarin ortasinda sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
    Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
    Okul servisi seni hep zamansiz, amansizca bir lojman griligine götürüyordu
    Ben, senin benimle Tunali Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

    Yaz sicagi topraga çekiyor da tenimin çatlamaya hazir gevrekligini
    Sonra otobüs oluyordum, kirik yarik yollarin çare bilmez sürgünü
    Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum
    Mus ovasinin yalanci maviligini
    Otobüs oluyordum bir süre
    Yanimizdan geçen kara trenlerle yarisiyordum, yanagim otobüs caminin garantisinde
    Otobüs oluyordum
    Bir ülkeden bir iç ülkeye
    Çocukluguma yaklastikça büyüyordum.
    Zap suyunun sesini basina koyuyordum sarkilarimin listesinin
    Korkuyordum
    Sonra iniyordum otobüsten
    Çarsidan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
    ömrümün en kisa, ömrümün en çocuk,
    ömrümün en ihtiyar yolunu kosuyordum.
    Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
    Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
    Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvalti salonunda
    Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanlarin bildigi
    bir yol üstü lokantasinda
    Ben seninle, Agri dagina mistik ve demli bir çay kivaminda bakan
    Dogubeyazit'in herhangi bir toprak daminda
    Ben seninle herhangi bir insan elinin
    terli cografyasinda olma ihtimalini sevdim

    Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
    3 ...
  30. 45.
  31. cahit sitkı tarancı- (bkz: desem ki)
    - (bkz: haydi abbas vakit tamam)
    orhan veli........ - (bkz: anlatamıyorum)
    can yücel......... - (bkz: ateş ve su)
    ve tabi ki;
    mehmet akif ersoy - (bkz: canakkale sehitleri)
    - (bkz: küfe)
    -bir de bir şiirinde berbat bir kahvehaneden bahsediyordu...eşsiz bir şekilde betimliyordu.ancak ismini unuttum.
    4 ...
  32. 46.
  33. necip fazil kisakurek - beklenen

    ne hasta bekler sabahi,
    ne taze oluyu mezar,
    ne de seytan bir gunahi,
    seni bekledigim kadar.

    gecti istemem gelmeni,
    yoklugunda buldum seni;
    birak vehmimde golgeni,
    gelme, artik neye yarar?
    5 ...
  34. 47.
  35. "o çocuğun feryadı".

    filistin

    2 ...
  36. 48.
  37. önde zeytin ağaçları arkasında yar
    sene 1946 mevsim sonbahar
    ..
    yar yar seni kara saplı bıçak gibi sineme sapladılar..
    2 ...
  38. 49.
  39. "senin için kurban kestim
    hala kanıyor bileklerim"....

    küçük iskender
    *
    0 ...
  40. 50.
© 2025 uludağ sözlük