bugün

Galaksilerin en ucundaki ucra koseler insanoglunun onlari bulmasi icin dua ediyor.
Bu gezegen bizi haketmiyor.
Kim rabbini bulacak bilecek ve tanıyacak ? Kim en iyi kulluk edecek ? Kim nefsini terbiye edip kemal ve kamil olarak hakka layık olacak ? işte Bütün mesele bu. Gerisi yalan dünya..
insanın insanlığın varoluş amacını bilmesini bir kenara bırakalım, bilmek istemesine yoğunlaşalım. Viktoryen döneminde isli londra şehrinin dış çeperindeki gettolarda yaşayan bir aile babasının astım olmuş oğluna bakarken ve yavrusunun başını okşarken kara güneşe doğru acı bir gülümsemeyle feryad-ı figan eylemesine benzer bir şekilde cereyan eden bu düşünce sizce de çok manidar değil midir?

Yaptığımız her fiziki hareketi geçtim, nanosaniyeler içerisinde yaşadığımız duygu ve durumların bile milyarlarca yaradılışa sebep olması erbab-ı esrarın tillahıyken bu olasılıkların sadece bir tanesinde yürüyen hakir mahluk olan insanın sizce bu yüce amacı sorgulaması müstehak mıdır?

Şimdi siktiriniz gidiniz o süper beyinlerinizle koskoca varoluşu düşününüz ve ehemmiyeti olmayan, hatta sizin bile olmayan zamanınızı boşa harcayınız. iyi geceler.
Kuran’a göre aklın en üstün düzeyiyle donatılmış olan insan, Allah’ı tanımak ve O’nun iradesini uygulamak için yaratılmıştır.
evrenin çöküşünü hızlandırmak belki de. belki de sadece dekoruzdur. ama asla ve asla çok önemli değiliz.
Yok olmak demişsiniz yok olmak mutlak bir sonuçtur amaç değildir.

Varoluş amacı kendine bir amaç aramaktır.
Hayatın doğuştan gelen bir anlamdan yoksun olduğunu kabullenmek bence en temel erdemlerden biridir. insan kendi korkaklığından sığınarak kendine bir ''yüce'' aradı. Bu kimi zaman dünyasını ısıtan güneşti, kimi zaman yağmurların efendisi, kimi zaman her yerde olan, kimi zamansa düşüncelerine adanabilecek bir şahıstı. Ama bir gerçek vardı ki, ya anlamı kendiniz yaratırdınız, yada hazırını alırdınız. insanlar çoğu zaman yüksek bir otoriteden (buna toplum da dahildir) gelen yargılara inanmayı tercih ettiler. Ama hayat, başkalarının yargıları için yaşamaktan çok daha önemli olmalıydı. Öyleyse yapmaları gereken şey sorgulamak ve kendi yargılarını oluşturup, kendi benliğini var etmekti. Ama bunu tarihsel skalada çok az kişi yaptı. Üstelik toplumlar muhafazakar davranarak, bu insanları toplumdan ve dolayısıyla insana dair çoğu şeyden soyutladılar.
Kısacası anlamı siz var edersiniz. Ama o anlam büyük çoğunluğa olduğu gibi sizinle beraber yok olacak. Yok olmasa dahi bunun artık sizin için bir önemi kalmayacak. ne onur ne kişiliğiniz ne de yapıtlarınız, siz artık bilinçli bir organizma olmadıkça anlam ifade etmeyecekler sizin için. Başkaları için belki bir anlam ifade edecek, ama asla sizin gibi düşünemeyecek, dolayısıyla sizin zihninizdeki gibi bir anlamı var edemeyecekler.
Öyleyse hayatın amacı mutlu olmaktır diyeceksiniz şimdi bana. Hayır yanılıyorsunuz. ''insan öyle aşağılık bir varlıktır ki her bir tatmini yeni bir arzu yaratır.'' Öyleyse mutluluk elde edilince kaybolan bir şeydir. Elinizde uzun süre tutamazsınız. Öyleyse hayatın anlamı ancak elde etme isteğidir. Sürekli bir şeyleri elde etmeye çalışırız. Belki biraz klişe ama, elde etmeye çalışırken, bu yolda çoğu zaman daha mutlu oluruz. Çünkü gerçek mutluluk ancak hayallerimizde vardır. Ancak, Mutlu olmayı hayal ettiğimiz zaman mutlu oluruz. Böyle işte. Hayatın, zamanın bir diliminde gayet güzel olabileceğini düşünürüz. Bu umuttur. Ancak hayat asla hayal ettiğimiz kadar güzel olamayacak. Bir yandan aklınızın sınırlarını zorlarken, diğer yandan halen hayvan olduğunuzu hatırlayacaksınız. Ve düşünceleriniz değil, düzenli bir sporun, (vücutta salgıladığı serotoninden dolayı) mutlu olduğunuzda, bunu siz de hissedeceksiniz. Ki bu, aralarındaki en iyimser örnektir.
Var oluş amacımız aynı zamanda yok oluşumuzu da beraberinde getirecektir. Düşünebilen bir canlı olmamız tüm dünyayı değiştirmiş ve büyük bir sorumluluk altında ezmiştir. Neden sorusuna çok cevabımız ve bir çok doğrumuz var hayatta. Var oluşumuzun nedenine binlerce yanıt verebiliriz
Neslimizi devam ettirmek, sınanmak (cennet, cehennem), bilim sanat gelişim, üstün insan olma gibi.. kendi gözlerimle görüp yüreğimle hissettiğim şey ise bu dünyada bir savaş olduğu, yaşanılan tüm insafsızlığa kötülüğe rağmen iyi olma çabasının insanın içinde tarifi olmayan hisler bıraktığı gerçeğidir. Ne ölümden ne hesaptan korkmadan yapılan bir iyilik.
Yıllardır düşünürüm araştırırım bulamadım ben bulan yeşillendirsin kölesi olayım.