Aslında insanı mutsuzluğa iten boş kalmaktır kanımca...
insan çok boş kaldıkça sadece yapacaklarını düşünür ama onları sadece ertelemekle yetinir.
Evet günde 8 saat işin, yarısından fazlasının boş ve gereksiz olduğunu düşünüyorum. Aynı okul gibi
sabah işine yada okuluna git yarım yamalak işlerini tamamlamaya çalış yemek ye, uyu ve yat bu bir süre
sonra rutine bağlanınca iş yeterince monotonlaşıp insanı mutsuzluğa itiyor.
Bundan kurtulmanın tek yolu boş kalmamak arkadaşlar, her akşam yürüyüş yapıp spora başlamak ideal bir seçim olabilir, yada yeni bir müzik enstürmanı çalmayı deneyebilirsiniz. Önemli olan gece yatağa yattığınız da kafanızın rahat olması, vicdanınızın rahat olması gerisi teferruattır.
insanları sevmedikleri, hiç bir zaman da sevemeyecekleri işlerde çalışmak zorunda bırakan sistemin kaçınılmaz sonucudur mutsuzluk. her sabah nefret ede ede gittiğin bir işte ne kadar verimli olabilirsin ki? her geçen üzerine daha çok görev bindirilip, haklarının hiç güncellenmediği, boyun eğmeyeceğin anlaşıldığında istifaya zorlandığın bir iş yerinin, konsa çıkmaktan ne kadar farkı var ki?
mutsuzluğun temel nedeni kapitalist sistemdir. ekmeğini beden gücüyle kazanan işçilerin, emekçilerin hepsi alınlarından ter boşalarak emek götürürler evlerine, bir söz vardır ya hani fakirin çocuğunun içemediği sütü zenginin köpeği içer gibi bir şeydi yanılmıyorsam, hal böyle olunca, konfeksiyonda 16 saat ütü yaparak eve ekmek götüren 16 yaşındaki genç kızın ayaklarını eve geldiğinde hissetmeyişi, yada 20 yıl boyunca işi koli yüklemek olan amcamın bacaklarının varislerle dolu olması ve daha niceleri trajediyi gözler önüne sermektedir.
çalışma hayatı değil çalışma koşullarıdır. ve hatta emeğinin kat be kat altında çalıştırılması, emek hırsızlığıdır.
yoksa insan çalışmaktan niye gocunsun ki? herkes çalışmasa evin geçimini recep bey mi yapacak? hem o yapsa o zaman bunun bedeli olmayacak mı?
insan çalışırken de mutlu olur. mutluluk için miskinler tekkesinde sözde dervişliğe lüzum yok.
iş verenlerin kendi bildiklerini ve borularını öttürdükleri bu dönemde stresli bir çalışma hayatı gayet normaldir. diken üstünde çalışıp, aman bir yanlış yapmamayım duygusu insanı kaosa sürükler. ne zamanki "bu işi yapacak, senin yarı maaşına çalışacak insan çok" mantalitesi değişir, işte o zaman bir şeyler yoluna girer ama bu da çok zor görünüyor.
bir miktar doğru bir görüş olsa da eksikleri vardır. insanların mutsuzluklarının sebebi, her şeyin mükemmelini aramalarıdır efendim. aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz derler. hep daha fazlası hep daha fazlası derken dünya telaşı içinde insanlar gülmeyi ve mutluluğu unuturlar.
yanlış önermedir.
insanların mutsuzluğunun temelinde yatan tek bir neden yoktur. ama bana göre en önemlisi şudur; insanların her şeyden beklentisini yüksek tutması, hiç bir şeyden tatmin olmaması ve daha da acısı bunun için uğraşmaması.
hani çok klasik bir söz vardır ya "elindekiyle yetinmek" diye. aslında ne kadar çok şey anlatıyor bu 2 kelime.
doymuyoruz. hiç bir şeye doymuyoruz. tamam elindekiyle yetinmek istemeyip daha iyisine daha güzeline kasmak güzeldir ama mutsuz ediyor be güzelim. önce bir tadını çıkar, kendini ödüllendir. geçsin biraz zaman. ondan sonra hop daha iyisi tabiki olsun. zaten çalışıp çabalıyorsan bu senin en doğal hakkın. ama hırsının arasından vakit bul da bir ara mutlu da ol e mi?
kesinlikle öyledir ve kesinlikle öyle değildir...
insan oğlu tabiatı gereği hiç bir zaman mutlu olmaz.. doyumsuzdur.. en iyi şartlarda çalışsa bile , ha onu siktir eyle çalışmasa bile yinede mutlu olmaz...
ya da benim gibi verilemeyen sınavlar sonrası mutsuzluk ve çalışma hayatını birbirine yuvarlayıp nereye entry gireceğini şaşırır... yetiştirediğim derslerden , son gün çalışılan sınavlardan ve bir türlü planlayamadığım çalışma hayatımdan bıktım ve mutsuzum...
evet , evet itiraf ediyorum göte giren şemsiye açılmadı
insanların mutsuzluğunun sebebi ufak şeylerden mutlu olamamalarıdır. neşeli ve sürekli gülen bir insanın toplum tarafından "deli" "manyak" gibi terimlerle yaftalanması da cabası tabi.