bugün

sanal alemle beraber doruğa ulaşan güvensizlik durumu.
(bkz: babana bile güvenmeyeceksin)
belki çok doğru bir şey değil ama insanlara güvenmekten daha mantıklı.
bir tür savunma kalkanı.
zamanla öğrenilen hadise. abartılmadığı sürece gerekli.
önyargılı ve paranoyak davranış.
bir kanadın kırılmışsa diğeri kırılmasın diye yaşanmaya başlanan paranoya dönemi.
yenilen kazıkların sonucu.
derinlerde büyük bir ihanete, terk edişe maruz kalmış olmanın getirecegi sonuç.**
vahşi içgüdüleri tarafından kışkırtıldığında insanların nasıl bir canavara dönüşebildiğinden haberdar olmaktır...

(bkz: insanlığa güvenmemek)
bu devirde doğru olan harekettir. ama insanın içini acıtır kimseye güvenememek.
kırılmaktan korkan şahsiyetlerin takınacağı tavır
tilki gibi kurnazların oyunlarını sezen insanın yaptığı en doğru şeydir.
(bkz: sen önünü kış tut yaz çıkarsa bahtina)
güvenmek için hiçbir sebep görememektir. bir başka deyişle, insanların güven vermemesidir. "bana güven" diyen veya demeye getirenlerin, elle tutulur bir davranış veya söz sergilememeleri, tek sebeptir. e, o zaman, biz mi güvenmiyoruz, yoksa onlar mı güven kazanmıyorlar? icraat şarttır. güven; bir ya da iki kelmeyle kazanılacak kadar ucuz değildir. pazarda dağıtmıyoruz bu duyguyu. kişiliğimiz, psikolojimiz ve bazen de hayatımız var işin ucunda. göstersinler kendilerini, güvenelim. gösteremeyene, kapı açık. çeker, gider.
gerçekliktir.

diğer insanlara güvenmediğini söyleyen insan yalnız değildir. her birey, diğer insanlara güvenmediğini beyan eder. en azından güvenmedikleri vardır, yahut güvendiği insanlar tarafından henüz güveni sarsılmamıştır.

diğerlerinden kendisine karşı yapılmış güven sarsıcı davranışların ya henüz farkına varmamış, yada hayatını etkileyecek boyuta ulaşmamıştır.

diğer insanlara güvenmemek, insanı toplumdan uzağa itiyormuş gibi gözükse de, aslında büyük bir kalabalığın içinde bulunmanızın sebeplerinden biridir. yalnız değilsin... özel bir duygu değil çünkü bu. aynen mardinli vatandaşların istanbul'da midyeci olması gibi. sadece istatistikle açıklanabilecek, zarar verme potansiyeli mümkün olan büyük bir insan kalabalığında barınıyor olmanı açıklayamayacak bir gerçekliktir.
çok kazık yiyen insan eğilimidir,kendini karantinaya almak istemektedir oysa nafiledir;karantinayı geçmek isteyen onca insan varken..
insanlara güvenmemek bir ruh halidir bana gore. gecicidir yani gecme ihtimali vardır, gecmiyorsa kişinin kendisi istemiyordur gecmesini. guvenmediği zaman eğer olur da kazık yerse yaşayacağı hayal kırıklığının daha az olacağını zanneder insan daha az acıtacağını. oysa hayal kırıklığının coğu azı yoktur sen temkinli olayım guvenmeyeyim desen de demesen de aynı acıyı yasarsın. yani kimseye guvenmemek bir savunma psikolojisidir insanın kendisini acıya hazırlamasıdır. bazıları bunun bilincindedir guvenir insanlara bazıları da guvenmez. sonucta yasanan acı ozellikle aldatılmanın acısı hep aynıdır. guvenip rahat yasamak varken guvenmeyip diken ustunde durmak mantıksızdır kanımca.
yaşanmışlıkların insana bıraktığı en önemli izdir.
yaşanılan kötü olaylardan sonra normal insan davranışıdır.
"insanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayınız."
honore de balzac
ağır bir tecrübe sonucunda verilen ortak karar. Zaman geçtikçe güven bir ihtiyaç halini alır ve önce en yakınındakilere sonra yavaş yavaş çevresine güvenmeye başlar insan. çevresindeki insan sayısıda öncekine göre logaritmik azalmıştır.
insanları rencide etmeyi gerektirmez. istihbarat toplayıp ona göre hayat stratejisini belirlerse insan daha akılcı bir yol izlemiş olur. allah akıl vermiş bunu da adam gibi kullanmak lazım.
insanlara ihanetten gelir. nasıl bir çocuk eli yandığında sıcak şeylere dokunmamaya başlıyor ve bilinçaltına kaydoluyorsa, ihanete uğrayan insanlarda da güvenmeme duygusu bilinçaltına yerleşir.
ergenlik çağına kadar çoğu insanda, güven duygusu fazladır. zaten o zamana kadar ağır bir ihanete uğranmaz. ergenlik çağında beklenmedik birinden kazık yenilir. güven duygumuz sarsılır, kazık atmak öğrenilir. 2-3 kişi haricinde güvenilcek kimse kalmayana kadar döngümüz devam eder. daha sonra yavaş yavaş doğru insanlara güvenmek öğrenilir.