yüzeysel birinin yüzeysel çıkarımı. 1400-2000 hatta daha eskilere dayanan dinleri böyle basite indirgemek vakit kaybından başka bir şey değil. bak 1 dakikamı yedin mesela okuyup cevap yazana kadar.
insanların inanma davranışını bu şekilde tek sebepe dayandırıp açıklamak saçma. varlığını bi yaratıcıya bağlamayı bu kadar yüzeysel ele almak bir ateistin en büyük yanlışı. hele ateist olup kendini korkusuz ilan etmek cabası. inanmak kadar inanmamayı seçmekte korkak bir davranıştır. inanç kavramının içinde yer alan bir çok değişken ve bunden etkilenen birçok bağımlı değişken var. dinler ortaya çıktıkları toplumlarım ilerici hareketleri olduğunu kabul etmek gerekir. milenyum çağının çocukları olarak bilimin ışığında eleştirmenin kolaylığı göz önünde lakin bundan binbeşyıl önce insanların hissettiği şeyi anlamak gerçekten zor. birçok boşluğu dolduran inanç kişi için hayatı anlamlı kılıp destek mekanizması oluşturuyor.
korktukları için inanmazlar. insanlar korktukları zaman koruyucu bir güç ararlar en yüce güç de yaratıcıdır. yani korku anında akla ilk tanrı gelir bu doğrudur. ama tanrıya inanma nedeni korku değil hayata anlam katma ihtiyacıdır. bu yüzden intiharın eşiğindeki insanlar ya da madde bağımlılığında olan insanların büyük kısmı inanç sayesinde hayatlarına tutunmuşlardır. korkuyla değil allah inancıyla kendi yollarını bulmuşlardır.
iyi düşün! ne bir ödül ne de bir ceza bu söylediğimi başarabilir
Kesinlikle.katildigim onerme .
Savunumasi Tanriya inandıkları için kotu seyler yapmaktan korkarlar demek degildir. Kötü şeyler yapmaktan korkmalarinin nedeni tanrinin yaptıkları kötü seylerden dolayi insanları cezalandircagini düşünmektir. bu açıdan bakarsak kötülük yapmaktan değil kötülük yaptığınız için cezalandirilmaktan yani Tanrıdan korkarsiniz.
kısmen doğrudur. fakat tanrının varlığına ihtiyaç duydukları gerçeği de vardır. baş edemediği şeylere çözüm bulması gerekenin yine kendisi olduğu düşüncesi insanı çaresiz bırakabilir. bu yüzden kendinden üstün ve kutsal bir gücün varlığına ihtiyaç duyup ona sığınmak isteyebilirler.
kutsal kitaplarda korkutucu cehennem tasvirleri vardır ve aynı kitaplarda insanlar tanrıya inanmazlarsa kaynayan sulardan ve ateşten oluşan cehenneme atılacakları söylenir.
bu korku aslında çok boyutludur. bilinmezlik korkusu, boşluk korkusu, ölüm korkusu. bir nevi tanrısızlık yada bilgisizlik insanda tatminsiz bir duygu yaratır. insan da onun yerini doldurmak için tanrıyı koyar. ve tanrı lafı gibi bir tür şeyler yazarak bu boşluğun verdiği korkuyu dolduracak bir takım senaryolarla kişileri tatmin eder. kişi inanınca aslında bu yüzden tatmin olur. yani korktuğu şeylerin nedenini artık biliyordur, o zaman korkmasına gerek yoktur gibi bir durum oluyor.
insanlık tarihi boyunca insanların tanrıya korktukları için inandıkları gerçeğidir.
ilk insanlardan bu yana insanlar hep en korktukları şeylere tapmışlardır.
mesela ateş, güneş, yıldırım ve gökgürültüsü, yanardağ , ay ve yıldızlar.
m.ö 4000. yıldan itibaren insanların bu zaafını görenler, kitle dinleri yaratmışlar ve tanrı yı öyle tasvir etmişlerdir ki:
- gökyüzünden şimşekler çakan,
- ölümden sonra insanı cayır cayır yakan,
- kendisine tapmayana hastalık, kaza, bela veren,
- bir hareketi ile kıyameti yaratıp dünyayı yok eden ...
böyle tasvirlerle korkutulan halk tanrıya öyle inandırılmıştır ki aradan binlerce yıl geçmesine ve bilimin bütün doğa olaylarına açıklama getirmesine rağmen (korkmasalar saçmalık olduklarını anlayacakları halde) kendi korkularıyla yücelttikleri tanrıya tapmaktan asla vazgeçememektedirler.
ve bu korku babadan oğula devrede devrede devam etmektedir.