yaşanılan her kötü olayda hiç bir şey hissedememek. mesela finallerden kalmış olmak, derslerden kalmış olmak, yeni alınan laptopun üzerine çay dökmek, devamsızlığın fazla olması, artık o kadar çok kötü şey yaşanırki, belli bir limitten sonra hissedilemez hale gelinir ve canımdan önemli mi diyerek umursanmaz. ta ki derslerin alınma vaktinde para ödenmesi gerekirken babaya açıklamasını yaptığınız zamana kadar.
cenaze toreninde osurduktan sonra, yaninizdakilerin gozyaslarini silmek icin kullandiklari mendilleri yavas yavas burunlarina dogru kaydirdiklarini gorup pis pis siritma ani.
size kizgin oldugunu soyliyen bir kiza (hakli olmasina ragmen) bu konuda yapabilecegim bir sey yok diyerek, aglamasini gormek ve sirtini donup gitmek. **
amca- kızım sıram geçti 82 yaşındayım hala gömülmedim şükür benim işlemimi yaparmısın?
bankacı- amca böyle olmaz, diğer müşteriler kızıyor, vekalet ver birine o baksın ozaman işerine...
amca yorgun kalbi kırık, kendi işini göremez muamelesi gördü 2dkda, bankacı üzgün parça parça napalım işler böle diye kendini avutmakta... duygusuzmuyum diye düşünmeye iten bir hadise...
en sevdiğim dediğiniz kişinin size göre çok çok basit olan bir şeyden mutlu olamsına anlam veremediğiniz, bunun için ona kızdığınız, bencilliğinizin açığa çıktığı anlardır.
altında çalışan insanlara moralin bozuk olduğunda boş yere bağırmak. evet duygularından dolayı yapıyorsun ama asıl duygusuzluk bu olsa gerek adam sana kazık sokmadı ya.