bazı yazarlar annelik içgüdüseldir babalık ikincidir diye zırvalamışlar, halihazırda bir entry için tasarımda bulunurken dikkatim dağıldı ve şuna cevap vereyim istedim.
annelik ve babalık dürtüsünün / duygusunun arasında hiçbir fark yoktur, sadece bu duyguyu hissedemeyen anne ya da babalar vardır.
soruya gelince, çocuk sahibi olmak istemediğim için belki de cevabını bildiğim sorudur. ben neden istemediğimi söyleyeyim, siz de soruyu kendinizce cevaplayın o zaman.
çocuk sahibi olmayı istemiyorum çünkü şimdilik bir çocuk tarafından sevilebileceğimi düşünmüyorum. 25 oldum. şimdi evlensem 30 unda koyardım çocuğu (bkz: okan bayülgen tabirleri)
ancak değil şimdi, bir 5 sene sonrası bile evlilik için aşırı yakın ve aşırı imkansız geliyor.
kimsenin benimle evlenebileceğini henüz düşünmüyorum.
eğer çocuklara küçüklüklerinden beri tanrı gibi davranmaya başlarsanız, büyüdüklerinde şeytan gibi hareket etmeleri muhtemeldir.
ünlü polisiye yazarı p.d .james.
sebebi gen havuzunu genişletme amacıdır. dünyadaki tüm canlıların bir yaşam savaşı bulunuyor, hayatta kalmak için üzerindeki baskıları olabildiğince azaltması ve üremesi gerekiyor. kısacası genlerimizin bir hafızası var ve beynimiz oradaki hafızayı işletmeye devam ediyor. bu genleri sadece şahsi olarak düşünme, tüm insanlığın bu konuda ortak bir hafızası bulunuyor.
mesela benim hayat amacım çocuk yetiştirmek. sebebi ise dünyayı olumlu bir şekilde değiştirmek istememdir. bunun çocukla ne alakası var dersen:
benim hayatım dünyayı değiştirmeye yetecek kadar güç edinmeye yetmeyecektir. dünyanın en elit kesimine ulaşabilmem için yaklaşık yüz ile beş yüz sene arasında süreye ihtiyacım var. bunu yapacak yeterli güce ulaşabileceğini düşünen bir çocuk yetiştirmek, onu gerekli kültür, sanat ve bilgiyi verebilecek altyapıyı hazırlamak için ancak yeterli sürem var.
tabii ben sadece çocuğun yetiştirme kısmıyla ilgileniyorum. ortada bir sürü yapılmış ve sokağa atılmış çocuk varken, ekstradan bir çocuk yapmanın mantığı olmadığını düşünüyorum.
Bir anne olarak, çocuklarımı bana baksınlar diye doğurmadım. Hiç bir annenin de bu duyguyla doğurduğunu düşünmüyorum.
Doğurganlık kadında içgüdeseldir. Sizden, kendi etinizle, kanınızla beslediğiniz bir can. Ve, annelik, sorumluluğu çok fazla, ama, harika bir duygudur.
(bkz: içgüdü)
üremek, tıpkı beslenmek, hayatta kalmak gibi tüm canlılarda olduğu gibi insanların da en temel içgüdüleri arasındadır. bir nevi beynimize programlı vaziyettedir.