ingiltereden önce hindistanda en çok konuşulan dil. grameri kafa karıştır türkler için. çünkü bu dili konuşanlar düz düşünmez, çetrefilli düşünür. işte bu yüzden bu dili konuşmak veya öğrenmek türklere zor gelir.
ingilizce kesinlikle en kolay dil değildir. azerice öğrenmenin zorluğuyla kıyaslayın. bir dilin zorluğu sizin anadilinize olan benzerliğine bağlıdır. (özne-nesne-fiil) S-O-V dil bilen birisinin S-V-O olan, ayrıca relative clause yapısı tamamen zıt olan bir dili öğrenirken zorluk yaşaması gayet doğaldır. ingilizce fazlasıyla düzensizdir. bir cümledeki tüm kelimelerin anlamlarını bilseniz bile cümleyi anlayamayabilirsiniz. ama bunun gene dillerin benzer olmayışından ileri geldiğini düşünüyorum (language family). phrasal verbs ayrı bir problemdir, onları cümlede ayırt edebilmek en azından bir a2 olmayı gerektirir. ingilizcede diğer çoğu dile kıyasla çok fazla kelime vardır, bu yüzden her zaman derim ki: "ömür biter ingilizcede kelime bitmez". bitmiyo abi valla bitirmeye çalışmayın hahaha. ingilizce öğrenmeye çalışıp da öğrenemiyorum demek duyabileceğim en saçma bahanedir. milyon farklı şekilde öğrenebilirsiniz, tembele bahane çok. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zne-fiil-nesne
Özünü bu kadar kaybetmiş başka bir dil yok. 2. Sırada da japonca var. O da ingilizceden aldığı kelimeler yüzünden. bildiğin zararlı alışkanlık, bulaştığını dibe çekiyor.
fransızcadan galceden keltçeden eski germen dillerinden kelimeler alıp hollanda dilininalfabesi grameriyle oluşturulan şu an dünyaya hakim olan dildir.
aslında ana dili ingilizce olanların sayısı ana dili çince ispanyolca arapça olanlardan sayıca azdır. Ancak bir arap ve ispanyol anlaşabilmek için daha çok ingilizce konuşur. Bir rus uçağı pekine inerken kontrol kulesindeki çinli rus pilotla ingilizce konuşur. diplomasi ticaret ve uluslarası ilişkilerde olmazsa olmaz bir dildir.
ingilizce öğrenimindeki en büyük yanılgılardan biri, dili öğrenmeye önce gramer kurallarını çalışmakla başlayıp, daha sonra kelimeleri bu kurallara göre yerleştirip dili konuşabileceğini düşünmektir . bu düşünce dillerin doğasına ve zihniyetine aykırıdır. çünkü diller belirli kurallara göre oluşturulmamış, insanlar bir araya gelip belirli kurallar koymamıştır. diller binlerce yıl boyunca doğal ve kaotik bir şekilde gelişmiş, bu işleyişini anlamlandırmak için belirli çıkarımlar yapılmış, buna gramer denmiştir. bu nedenle gramer konusunun onlarca faklı açıklaması vardır.
bebeklerin, çocukların dil öğrenmesi bizler için bir örnektir, aslında. bebekler, gramer öğrenerek, kelime ezberleyerek, ana dilin kurallarına dört dörtlük uyarak veya kelimeleri mükemmel telaffuz ederek dil öğrenmeye başlamazlar. dinleme, konuşma, okuma yazma gibi dört temel becerinin aynı anda kullanıldığı bir ortamda büyürler. etraflarındaki eşyaların, hayvanların, farklı nesnelerin adlarını önce duyarak öğrenirler. sonra da konuşmaya çalışırlar. çünkü ihtiyaçlarını, isteklerini, problemlerini dile getirmrk için konuşmak zorundadırlar. önce belki hatalr yaparlar; bizler de belki onların o sevimli telaffuz hatalarına güleriz. ama yılmadan, usanmadan konuşmaya devam ederler ve bir süre sonra o dili normal bir şekilde kullanır ve konuşur hale gelirler.
bu nedenle, dili doğru kullanmak ve sınavlarda da başarılı olmak adına gramer kurallarından da tamamen vazgeçemesek de, bunun yanında, günlük hayatta kullanılan kelimeler, kalıplar, sayılar gibi şeylere de önem vermeli ve güzel telaffuz edemesek de konuşmaya çalışmalıyız.
öğrenilen dilde şarkılar dinlemek, filmler izlemek, elbette ki tavsiye edilebilecek, yararlı aktivitelerdir ama başka hiçbir şey yapmadan sadece bunlarla dil öğrenileceğini düşünmek çok da doğru değildir.
Şam'daki şu lisedeki çocukların döktüre döktüre konuştuğu dil. Buraya ise işe yaramayan, Arapçayı bile okuyup yazamayan nargileciler tek gelmiş anlaşılan.