kendinizi kasmayin, o gune kadar edindiginiz bir birikiminiz zaten var, mulakat esnasinda sorulan sorulara istinaden o birikim zaten kendini ortaya cikartacaktir.
ayrica, sorulan soruyu/sorulari anlamadiysaniz, sakin ve nazik bir uslupla tekrar eder misiniz diye sormaktan cekinmeyin. kendinize guvenin.
karşınızdaki kişi muhtemelen belirli bir cümleyi değil genel bi üslubu bekliyor sizden. örneğin, bi konuda aynı fikirde olmadığınızı ifade edebiliyor musunuz? nasıl ifade ettiğiniz, hangi kelimeleri kullandığınız önemli değil. bunu yapabiliyor musunuz yapamıyor musunuz o önemli.
o yüzden kelimelere takılmayın. bol bol sitcom izleyin. ama kesinlikle türkçe altyazılı değil, ingilizce altyazılı izleyin. diyalog kurmak bence en iyi öğrenilir.
dipnot: ana dil seviyesinde ingilizcem var, aksansız.
sahip oldugunuz ingilizceyi oldugundan fazla gostermeye calismayin aksaniniz ve kelimeleri ifade edis biciminiz sizi ele vericek zaten, anlasilir net ve kisa cumleler kurarak kendinizi ifade edebilmeniz ve karsinizdakine onu anladigini hissettirici onaylayan sozler soylemeniz yeterlidir.
b1 seviyesindeki ingilizcemle yarın telefondan yapacağım hadise. benim ne haddimeyse böyle bir iş başvurusu yapmak? yine de belli olmaz, zaten yapacağım iş türkçe ama işte şirket yabancı olunca... mesaj kutumu tavsiye bilgiler, linkler ile parlatmak isteyen varsa hiç çekinmesin.
galiba olmadı sözlük,tüm yazarların uyardığı konuda hata yaptım,heyecanlandım..aslında tüm soruları anlayabilmiştim ancak yarım yamalak cevap verdim,tüm kelimeleri unuttum.olmadı galiba,yarın belli olacak ama hiç umudum yok.canım sağolsun.sakin ha siz heyecanlanmayın :(
özel mesajlar ile gelen tavsiyelere ayrıca minnettarım, sağol sözlük. ilk defa zaman geçirmenin dışında bir işlevin oldu.ne sözlüğü lan sağolun adamın tanrıları *
bizzat 2 kere girmis oldugum mulakat. eger karsinizda konusan kisi iskoc ise ingilizcesini hic anlamaya calismayin, girdiginiz gibi odadan geri cikin cunku onlar bile kendi soylediklerini anlamiyorlar. anlamadiginiz cumle yada kelime olursa hic cekinmeden tekrarlamasini isteyin anladiktan sonrada ' haaa ' diyinki karsinizdaki sahis sizin anlamadiginizi diil kendi teleffuzunun kotu ve anlasilmaz oldugunu dusunsun. kolay gelsin.
tam kavrayamadığınız sorulara ''what?'' yerine ''sorry?'' şeklinde karşılık verirseniz hem soruyu çekinmeden tekrar ederler hem de ''ne?'' gibi bir şey kullanmayarak kaba olmamış olursunuz
teşekkürler (disinesakizkacancocuk)
- iyi günler imdat Bey, buyurun.
+ Teşekkür ederim.
- hazırsanız ingilizce mülakatımıza başlayalım.
+ tabi, başlabiliriz, hazırım.
- okkeyyy, what's your name?
+ my name is.. help!
- tamam imdat bey, biz sizi sonra ararız...
öncelikle tanım: iş görüşmesine giden ve ingilizce mülakatı geçmesi farz olan kişilere verielecek tavsiyeler bütünüdür.
daha geniş kapsamda söylebileceklerim ise kesinlikle zorlamayın kendinizi. yani seviyenizde konuşun, hatta biraz daha aşağılardan konuşun. kendinizi bir beden büyük göstermek - adamına göre- bazen işe yarasada söz konusu bir ingilizce mülakatsa hiç girmeyin derim.
ilk başlarda yaldır yaldır konuşup herifte ingilizceyi yutmuş izlenimi bırakırsanız önünüze iki seçenek çıkar:
1- herif eğer fazla hakim değilse ingilizceye sizi direk kapar alır. (örneklerini gördüm)
2- herif eğer dile acaip hakimse ingilizceye o mülakat uzarda uzar.. ve eğer ki sen olduğundan fazla gösterme gafletine düşersen herif ibini dibini kurcalar ve bir yerden sonra illa ki bocalamaya başlarsın.
ve artı olarak, rahat olun, vakıf olduğun bir alan olsun dil, eğer güvenmiyorsan girme o mülakata, moralin bozulur, ama biliyorsan gir, herifle ya da hatunla yardıra yardıra konuş, yapabiliyorsan ingilizce espriler uçur havada, ve işi al!
eğer herhangi bir özel ingiliz aksanına sahipseniz kesinlikle o aksanla konuşmanız tavsiye edilir. özellikle geordie, brummy ve scouse aksanları sizi kurtarabilir çünkü anlamazlar. ancak belirtmeliyim ki; bu konuda gerçekten iyi olduğunuzu düşünüyorsanız kalkışın, çünkü sonra işler sarpa sarabilir. sizi mülakata alan kişiler türk ise; zaten o aksanlı konuşmadan dolayı sizi anlamayabilirler hatta ''vay anasını ne konuşuyor be'' bile diyebilirler. amerikalı ise düzgün bir ingiliz aksanı sizi her türlü kurtarır, amerikalılar düzgün konuşan ingilizlerin aksanlarına bayılırlar. ama ingiliz ise aksandan ziyade kelimelerin seçimine ve deyim kullanımlarına dikkat edin. aksanla onların gözünü boyayamazsınız. bilginizi ön plana çıkarmanız sizin için daha iyidir. başarılar.
güleryüzlü,samimi bir şekilde konuşmaya başlanmalıdır,karşı tarafın hali hatrı sorulmalıdır.türkler sıcakkanlıdır beklentisini boşa çıkarmamalıdır,bokunuda çıkarmamalıdır.
çikolata yiyip mutluluğu artırmak, özgüvene destek olacaktır. en önemlisi panik yapmadan olası havaya bırakmak bence. bu havada ve bu modda yaptığım bir iş görüşmesinde, konuşmanın yönünü karşı tarafa çevirmek için ingilizce, "kolyeniz çok güzelmiş, kim hediye etti?" diye sorma cesareti bile bulmuş ve sözlü mülakatı geçmiştim. komik olan buna sebep olan o anki özgüven ve "necklace" kelimesini hatırlayabilmekti. bu kadar.
globalleşen ve gelişen dünyada -bu girişe bayılırım- mülakatın önemi gittikçe arttı. artık işverenler kendi çaplarında işe alacakları kişiyi belirli terstlerden geçiriyor. dünya global, globalin dili ingilizce olunca kuşkusuz ingilizce mülakatlarda yaygınlaşmaya başladı. biz türkler pek beceremiyoruz ingilizce öğrenmeyi,dünya genelinde sondan 2. sıradayız,birde bu dille sınanınca tabi kolay olmuyor haliyle, bu yüzden bu konuda tecrübe etmiş yazarların tecrübesiz yazarlara vereceği öğütler altın değerinde olabilir.
not:Saat 3-4 gibi ilk kez ingilizce mülakata gireceğim skype üzerinden,work and travel şeysinde önemli bir iş var almam lazım,yardım et sözlük.