tek başına doctor who transcriptleri bile kıta ahalisini sikip atmaya yeter, doctor who halkı için şeytani uzay krallıklarıyla çarpışan yalnız bir şövalyenin dramatik hayat hikayesini konu alıyor mesela. https://www.youtube.com/w...?v=wXrqtC81ztA&t=135s
Yazar çokluğu bakımından bir rus yahut fransız edebiyatı kadar kallavi olmasa da, charles dickens'tan bronte kardeşlere muazzam eserler üretmeyi başarmıştır.
Bir türlü içimin ısınamadığı edebiyat. Şahane yazarları içerisinde barındırmasına rağmen beni bugüne kadar celbedememiştir.
(bkz: Rus Edebiyatı) (bkz: Fransız Edebiyatı)
ingilizce yazılan her edebi eser ingiliz edebiyatından sayılmaktadır. ilk beowulf, Sir gwain and green knight gibi anonimlerle başlayan bede, chaucer ceadmon, cyneful ile devam eden ardından thomas more, shakespeare, charles dickens, jane austen, lewis caroll, oscar wilde gibi yazarlar ve şairlerle devam eden, diğer birçok ülkenin edebiyatından zengin ve berekerli olan, sadece ingilterenin olmayan edebiyattır.
yüzlerce yazarı barındıran edebiyattır. rus ve fransız edebiyatına oranla daha dolu, kaliteli ve çeşitlidir. charles dickens özellikle favorimdir. tabii oscar wilde da mükemmel. rudyard kippling, virgina woolf va daha nicesi var. haliyle eskiden günümüze kalitesinden bir şey kaybetmemiştir. ayrıca ingilizler de edebiyatlarına aşırı önem verir. bizdeki gibi üstünkörü bir eğitim verilmez. edebiyata dair bölüm okuyacaksanız en detaylı ve kaliteli bir şekilde alırsınız.
ingiliz edebiyatı okuyana, ilgi gösterene ileri derecede bilgi katabilen bir bölümdür.
ingiliz edebiyatı okuyup bırakmanın acısını yaşasam da, şu an okuduğum bölümde bile bana bir şeyler katabiliyor. kesinlikle türk edebiyatı kötü ya da ingiliz edebiyatı daha üstündür demiyorum.
sadece okuduğum ve az da olsa bir şeyler öğrendiğim için bir şeyler söylemek istiyorum.
hazırlık seviyesinde bile olağanüstü kitaplar okutulduğunu düşünüyorum.
ütopya bunlardan biridir. küçüklüğümden beri duymuşumdur bu kelimeyi ama kimse de bir açıklamada bulunmamıştı. ben de araştıramadım sanırım. siyasetçilerden duymuştum küçükken o kelimede ütopikti sanırım. ütopya aslında olmayan sadece hayallerde yaşatılan bir toplumun genel özellikleridir. ilk kez the dispossessed te duymuştum.
daha fazla ilerleyip bölüme geçtiğim zaman thomas moore, francis bacon, önceden okuyup sonradan haa bunu demek istiyormuş dediğim george orwell,campanella gibi bir sürü yazarın ütopyasını okudum.
hakkında konuşulabilecek bir sürü roman ve hikaye de var; ama ben şiirlerini daha çok seviyorum.
bir john donne dendiği vakit durulmalı bence. aşk şiirlerinin üstadıdır kendisi. metafizik şiirin kurucusu sayılır ayrıca.
andrew marvell da bir diğeridir. bu iki şairin şiirleri türkçe'ye de çevrilmiştir.
Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma.
ingiliz romanı ve şiiri için; saray yaşamının eleştirildiği fakat asillik kavramının bol bol yüceltildiği edebiyat. bu anlamda ikilemde kalmış edebiyattır tabii ki ama dünyanın en iyi edebiyatı olduğu tartışılmaz.