the da vinci code ve angels and demonsa göre serinin oldukça zayıf kalmış 3. filmi. seriye aşina iseniz bir kerecik seyretmekten bir şey olmaz. ama çok büyük beklentiye girmemekte fayda. var.
bir de kitap uyarlamalarında çok fazla eleştiri geliyor. hatta diğer 2 filmin puanları da oldukça düşük. oysa filmler atmosferi itibariyle oldukça başarılı diye düşünüyorum.
45 lv da açılıyordu sanırım. Mezarlıkta zombi partylerine girmek için skill basıp geri geri gelerek alsana ortaaam 2 alan da biz atalım iması yapılırdı.
dan brown un hemen hemen bütün kitaplarını beğenerek okurum.. genelde de önce kitabını okuyup, sonra filmini izlerdim.. ama cehennem kitabını almama rağmen okuma fırsatım olmadı evde öyle duruyor en yakın zamanda da okuyacağım kitabı.. onun için kitabının nasıl olduğunu bilmediğim için filmi ile kıyaslayamayacağım.. da vincinin şifresinin kitabı çok güzeldi filmide bir o kadar güzeldi.. melekler ve şeytanların kitabı çok güzeldi filmide bir o kadar güzeldi.. eminim ki cehenneminde kitabı güzeldir ve filmide muhteşemdi.. bu filmi diğer serideki filmlerle kıyaslamak aptallıktır,, onların konuları farklıydı bunun konusu işleyişi farklı yani kitaptaki konu ne ise filmdeki konu işleyişte o dur.. filmi beğenmeyenleride anlamıyorum, kitaptan çok farkı olacağını da düşünmüyorum.. filmi beğenmeyen gitsin recep ivedik izlesin.. tom hanks robert london rolüne çok yakışıyor adeta onunla bütünleşmiş bir rol başka birinin olmasını düşünmek bile istemiyorum ve çok başarılı.. son olarak tekrar belirteyim muh te şem bir film..
uzun süredir bilim, felsefe ya da eğitim kitapları okuyordum. bi ufak edebiyat molası verdim ilahi komedya ile.
sanatın referanslarla yükseldiğini hatırlattı bana ve nitekim neden kendi dilimin edebiyatına katlanamadığımı da. içinden gelip yazdığın yemek tarifi gibi şiir oluyor işte. her kelimenin arkasından tarih, sanat, mimari, edebiyat, politika, felsefe, dinler, inançlar, insanlar çıkıyor. o zaman sanat gerçek anlamını kazanıyor.
tapındığım adamlardan birinin en nadide işlerinden birinin ilhamıdır inferno bi de. tüm ilham oldukları bi yana, bu adamla da tanışın istedim
(bkz: auguste rodin)
dario argento'nun üçlemenin ikincisi. birincisi suspiria üçüncüsü ise the three mothers'dır. ilkini izlemediğim direkt ikincisini izlediğim için mi çok anlamadım yoksa film mi çok karışıktı ondan mı çok anlamadım tam emin değilim.
film three mothers denen kitap ve gizemli olaylar etrafında dönüyor. mater sospiriorum: ızdırabın annesi, mater lacrimarum: gözyaşının annesi, mater tenebrarum: karanlığın annesi.
filmdeki güzel bir repliği sizinle paylaşayım ''fakat asıl gizemli olan hayatlarımızın ölüler tarafından yönetiliyor olması.''
bundan sonraki filmlerle ilgili çeşitli metaforlar ile ilgili tespitlerim yer alacak. spoiler içerebilir, ona göre okuyun.
kazanian antikacısı 51 numara bu bana gizli deneylerin yapıldığını iddia ettikleri gizli 51.bölgeyi hatırlattı. 51'in mitolojik bir anlamı var sanırım.
mark'a kalp sorunu çıktığında da yardım eden 3 orta yaşlı kadın vardı bunun 3 anneyle alakası olabilir mi diye düşündüm ama yanında da 1 yaşlı adam vardı.
saldırgan kediler vardı. yaşlı bekar kadınlar da çok kedi besler ve biraz aksidirler genellemesine mi atıftı diye düşündüm.
kara kedi antika dükkanında bir şey kırdı bu bariz bir simge uğursuzluğun simgesi.
yaşlı adam kedi dolu bir torbayı denizin dibine atınca fareler onu yemeye başladı. bağlantılı olduğu kesin ama tam olarak ne anlatılmaya çalışıldı bilemiyorum.
filmin ismi cehennemdi ve filmin sonunda ev yanıyordu, bu da bariz bir şey zaten.