ülkemizde uğursuzluğuna inanılan bir ağaç türü. uğursuz sayıldığı yer ve şekiller.
-eğer bir kimsenin mezarına yakın yerde incir ağacı varsa o kişi azap çekmektedir, bu yüzden mezarlıklarda incir ağacı filizi görüldüğü yerde kesilir.
-incir ağacından düşen kimse ölür, ya ağaçtan düştüğünde yada yakın bir tarihte. bu yüzden ağaca çok dikkatli çıkılır çok dikkatli inilir. ben daha düşen görmedim ama, düştüğünde ölen olduğunu duydum.
-içindeki süt siğili bile eritir. öyle lanet bir bitkidir. (en çok güldüğüm bu)
-incir ağacının altında şeytan yaşar bu yüzden altında fazla durulmamalı oralar ayak basılmamalıdır.
-ayrıca çiçek açmadığından dolayı (evet incir ağacı çiçek açmadan meyve verir) her zaman mutsuzluğu simgeler.
daha çok olayı var ama benim duyduklarım bu kadar.
dallarıyla bebek düşürülen ve bebeğini düşüren kadının bir daha meyvesini yemediği ağaç. adem ile havva'nın üstlerini örttüğü, insanlıktan bile eski olan, kendi başına dişisi veya erkeği olmadan yerden bitiveren piç meyvenin ağacı.
köylerde gece vakti yakınında çok durmayın denilen ağaçlardır.
tıpkı yine köylerde gece vakti metruk binalardan, terk edilmiş eski değirmenlerden uzak durun dedikleri gibi.
neden hep köyler diye sorarsanız.
bilmiyorum, belki daha az insan oluşundan kaynaklıdır.
incir ağacının kökleri çok derinlerde olur ve büyür. Yakında ev varsa temeline bile zarar verir. Bu yüzden ocağıma incir ağacı diktin diye bir deyim vardır.
'yapraklarından ayrılmayı, gururuna yedirememiş,
tombiş gövdeli, neşeli bakan incir ağacı.'
neşeli kuşlar dans etsin dalların da,
özlemle sarılsın, kocaman kollarına,
minik öpücükler kondursun,
sararmaya yüz tutan yeşil yapraklarına,
incir ağacı, ballı meyvelerine
ne oldu,
neden o yapraklarında ki kara lekeler,
sonbaharın sarı güneşleri mi vurdu,
yüreğime vurmasına izin vermediğim soğuğa.
çıplak halimi mi görmeyi merak ettin; sarı
yeşil karışımı büyük yapraklar yerine.
büyük antik kentler de var olan geçmişi bugüne taşıyan incir ağacı,
sevdiceğime görsel şölen mi veriyorsun,
trt1'de yayınlanan günlük yerli dizi. birde aynı isimde bir namık kemal fıkrası vardı. çıktım incir ağacına yedim hamını mamını, oradan bir düşersin görürsün ananın a....nı diye uzar giderdi.
incir yetişen ağaçtır. nenemin bahçesinde vardı. sonra o bahçe de gitti nenemle beraber yerine apartman yapıldı oysa ki kadıköyün göbeğinde güzel bir köşktü. yaramazlık yaptığımda dibindeki örümcek ağıyla korkuturlardı beni ağ baba sana kızar falan diye. hayatımda korktuğum için saygı duyduğum tek şeydi o örümcek ağı. gece tehlikeli olmaz incir ağaçları. ne zaman evden kaçsam o incir ağacına sığınırdım bilirdim ki ağ baba ve incir ağacı korurdu beni. belli bir yaşıma kadar da korudu zaten. ne olduysa köşk yıkılırken o ağaç da kesildikten sonra oldu.