inanmak sadece duygular ile gerçekleştirildiğinden nasıl kanıtlayacaklarını merak ettiğim durumdur kendileri. inanan insan ispat ile inanmamıştır sadece duygusal bir bağ ile bağlanmıştır. bunu kanıtlama çabaları sadece duygusal bir durumu mantıki bir çerçeveye koymaya çalışmaktık. amma velakin kuran incil tevrat gibi gökten indiği sanılan kitaplardaki insan elini göremezler. menfaati göremezler. ne diyelim gerçek hidayet bunlara lazım.
tanrının varlığının kanıtları inanlarca mevcuttur ama önemli olan nokta inanmaktır. inanırsanız varlığını bilmiş olursunuz ki yeterli kanıtlar sizin nezdinizde mevcuttur. inanmazsanız allahın varlığını inkar etmiş olursunuz. yani temek nokta inanıp inanmaktır. kiminin gösterdiği kanıtların aynı şekilde karşı tarafında göstermiş olduğu kanıtlar olması meseleyi inanıp inanmamaya indirgemektedir. inanan insan allahın varlığını kendi görüşünde fiziksel olarak da matematiksel olarak da ıspatlamıştır keza inanmayan insanda. zaten kendince yeterli kanıtları vardır ki inanıp inanmayı seçmiştir.
blaise pascal hani şu hesap makinesini bulan meşhur matematikçi, istatistikçi, fizikçi vs. aşırı dindar bir insandır. bunun sebebi de olasılık kuramına dayanan allahın varlığıdır. bu görüşte;
0,25 inanırsın ve allah yoktur; dünyevi zevklerden mahrum kalırsın.
0,25 inanmazsın ve allah yoktur; ömrünün yettiğince dünyadan zevk almaya bakarsın.
0,25 inanırsın ve allah vardır; dinin gerektirdiği ibadetleri de yaparsın ebedi güzellik seni bekler.
0,25 inanmazsın ve allah vardır; dünyada yapabildiğini yap zaten öbür tarafta hapı yuttun.
zaten bir istatistikçiden de daha fazlasını beklemek ne kadar yerinde olur. vel hasılı adamın allahın varlığı ve dini yaşama mantığı 0,25 lik bir olasılık sonucunda doğmuştur. yani inanıp inanmadan öte karşılaşabileceği sonuç tercihinde etkili olmuştur.
tabi ki allahın varlığına inanma da insan kendince kanıtlar arar (bkz: hz. ebu bekir in müslüman oluşu)** ama önemli olan o kanıtların onun ne için ifade ettiğidir. inanmak isteyene yeterli kanıtlar vardır, inanmak istemeyene de kendince yeterli kanıtlar vardır. yani allahın varlığına deliller arayın, insanlara anlatmaya çalışın ama temel nokta imandır. zaten herkesin aklına yatacak kanıtlar olsaydı imtihan diye bir şey olmazdı.
mantıksızlığa açılmış su alan yelkenli gibidir. zira tanrının varlığını kanıtlamaya yaklaşanlar sadece peygamberlerdir. yaklaşanlar diyorum bak kanıtlayanlar değil. zaten tanrının varlığını kanıtlayan olursa tanrı öldü yaşasın yeni tanrı muamelesi görür ben size söyleyim. yalansa yalan deyin amk. düşünsene bi adam gelcek yanında bankta oturp simidini yerken. bak şimdi güneşi batıdan doğdurtacağım dicek. akşamına da yok efenim ayı ikiye ayırttıracak. off efektlere bak efektlere. gözünün önünde yüzüklerin efendisini 1234 cü seriyi çekecek. sende hala beyninde az çok inanadığın tanrıyı sabit tuttacaksın. yok yeaaaa. olay yerinde sıçmayacak cesaretinin olduğunu düşünsek bile artık tapacağın yeni bir şey olmuş olacaktır. orrayt. bu olayla deccal'ın bir alakası yoktur. söz konusu olayda her şey hayal ürünüdür. next & next starın sunduğu "tanrılar vadisi" reklamlardan sonra devam edecek.
en hızlı bilgisayardan kat kat hızlı bir beyne sahip olup,
son derece ince matematik,fizik hesaplarıyla oluşturulabilecek parmak eklemlerine sahip olup
son noktada kimya bilmekle yapılabilecek kas sistemine sahip olup da o mükemmel cihazlarla bi sike yarar entry giremeyen insanın anlayamayacağı mantıktır.
o kadar çok işaret var ki güzel allahımın varlığına dair..en başta çocuk doğurmak..doğurabilmek.Varlığından asla şüphe etmedim.fütursuzca yazı yazanları rabbim islah etsin
Tanrının varlığını somut bir biçimde kanıtlamak insanın düşünce ve mantık yapısını harkulâde bir biçimde aştığı için, bu konu üzerinde kafa yormak ve mantık kurmaya çalışmak da mantığı hârkulade bir biçimde aşar.
Dinde ve inançta zorlama yoktur, gidin satanist olun kimse size bir şey demez, ama köpek gibi yalvaracağınız gün geldiği zaman, bu anları tekrardan yaşama şansınızın olmayacağına da tanrının varlığını nesnel olarak kanıtlamaya kafa yorduğunuz kadar kafa yorun ki, öteki tarafta cehennem ateşinden de öte olan pişmanlık duygusuyla kavrulmayın.
inananlar olduğunu, inanmayanlar olmadığını ispatlamak zorunda değildir aslında. ama ikiside farkında değildir bunun. inançtır bu adı üstünde iknaya açık değil yani "inanç".
olmayan mantıktır çünkü tanrı'ya inanan bir insanın kanıta ihtiyacı yoktur çünkü eğer kanıta dayalı bir şey olsaydı tanrı o zaman buna "inanç" denmezdi zaten.
Örneğin güneşin var olup olmadığına dair inanç söz konusu değildir normal bir insan için ama güneşin yarın sönmeyeceğine veya dünyanın üstüne doğru gelip dünyayı yok etmeyip her zamanki yerinde duracağına dair bir inanç söz konusudur. Güneşin hareketlerine dair yapılan gözlemler, hesaplamalar ve bunlarla yapılan öngörüler vardır fakat bu hesaplamalar yapılmadığı arkaik zamanlarda ya da bugün bu hesapları bilmeyen sayısız insan için güneşin her zamanki yerinde her zamanki gibi hareket edeceğine bir inanç söz konusudur. Tüm bunlara rağmen bilim elindeki verilerle hareket eder ve bu verilerle öngörülerde bulunur, einstein'ın dediği gibi aslında temel yoktur. bilimsel bilgi derinleştikçe bilinmeyenin ne derece ölçüsüz olduğu görülür.
Mantık çok dar bir çerçevedir ve normal insanlar aslında çok da mantıklı hareket etmezler, tecrübeyle edinilen bilgiyle sürekli öngörülerle hareket ederler; eğer salt mantıkla hareket edecek canlılar olsaydık kuvvetle muhtemel olduğumuz yerde donup kalırdık.
insan duyularıyla algıladığı her şeyi bir şekilde bilincinde bir yere oturtur, aklileştirmeye çalışır ve "inanç" da bu aklileştirmenin önemli bir parçasıdır hem de sanılandan çok daha büyük bir parçasıdır çünkü normal duyusal verilerle açıklanamayacak kadar muazzam bir sonsuzluğun içinde sonlu bir varlık olarak insan mantığı pek bir çelimsizdir.
felsefe oku falan demişsiniz sanki tanrının olmadığını kanıtlayabildiniz ya o kadar bilimsel konuşuyorsunuz. inanç meselesi kimseyi zorlamıyoruz. HER ZAMAN BU TOPRAĞIN ÜSTÜNDE YAŞAMAYACAKSINIZ BUNUN ALTIDA VAR. Ebu’l-hasan harakani
“Ezel sırlarını ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammâyı ne sen çözersin ne de ben
Perdenin gerisinde seni beni bir konuşturan var
Perde kalkarsa ne sen kalırsın ne de ben”
__________________
ben var diyorum sen yok.
- diyelim ki * sen haklısın; o zaman ben ne kaybederim. ama ben haklıysam o zaman sen ne kaybedersin. ne de çok beğeniyorsun cılız benliğini ne de güveniyorsun gençliğine.
-ölmek olmasaydı seninle daha uzun konuşurdum ama çok vaktim yok yapmam gerekenler var hafız.
(bkz: Hz. Musa) (bkz: Hz. isa) (bkz: Hz. Muhammed) vb. insanlar bunu kanıtlamaya daha doğrusu kabul ettirmeye çalışmış,düşünüp kitap yazmış ki bu kitaplar çok yararlıymış adalet yokken ortalıkta.
Evet onlar inanmış inandırmış hatta peygamber olduklarına bile. Ama onlara kitaplardakileri allah ın gönderip göndermediği önemli değil. Önemli olan bu kadar kişinin bir yaratıcının varlığına inanmış olması ve dünya düzeninin bir zamanlar buna bağlı olarak olumlu anlamda değişmesidir.
Demem o ki bu adamlar kanıtlamayı değil tanrıdan korkarak inandırmayı kanıtlama mantığı olarak kullanmışlardır. *
