bugün

bir hüseyin ferhad şiiridir.

iMRU'L KAYS

(Necid, 520 - Ankara, 565)

Atların lisanını bilirim
kadınların gizli tarifesini
itin hergelenin biriyim
muhabbet tellâllarına göre

Kalmadı yatmadığım hane
üryan girmediğim bahçe
imru'l Kays'ı öldüren zehir
bana da sunuldu kaç kere

Doludizgin geçtim Yesrib'i
Mekke'yi kona göçe
görmek için şairin ülkesini
indim kadim Yemen'e

Yemen : Mısır ketenine
nakşedilmiş bir kaligrafi :
yüz bin sağmal deve
bir o kadar soru işareti

Yemen : çölün eteğine
serilmiş bir pösteki :
yüz bini çini kâse
bir o kadar cırcırböceği

Kahvenin yeşilini severim
sütün çivit mavisini
halden anlamazın biriyim
hayal tacirlerine göre

Necid bir kök hatmi
Aden bir dal defne
gözlerim şakaklarıma çekilir
güneş batarken Kızıldeniz'e

Nicedir dudaklarımda gezinir
Cemal Süreya'nın iki dizesi :
"iki şey : aşk ve şiir
bunlar kuşkuyla çiftleşir"

Boynundan sarkan gümüş zincir
sol kulağındaki pagan küpe
yine Kays'ı ele verir
dünyaya tekrar geri gelse

Her aşk bir şehir
gibi şiirin gri tipisine gizlenir
bir gün benim de kalbim
Ankara'da idam edilir

Hüseyin FERHAD
imrul-Kays(?-540). Cahiliye döneminin meşhur Arap şairlerindendir. bu güzel şiir ona aittir.

savaş genç bir kız olsaydı eğer,
cahiller süsüne aldanıp koşardı ardından

en sonunda alevlenip kızışınca,
kocasız bir ihtiyar olarak kala kalır

saçları kırlaşmış, cazibesi kalmamış,
kötü kokan, öpülesi olmayan ihtiyar.

(kays)
Lahmi (hire) devletinin en ünlü hükümdarı ayrıca.
Rivayet odur ki, oldukça çapkın olan Kays gördüğü her kadına 'sekiz, dört ve iki nedir?' diye sorarmış. Toplamı olan 14 cevabını alır almaz oradan uzaklaşırmış. Efendim, günlerden bir gün yanında iki korucuyla yürüyen güzel mi güzel, alımlı mı alımlı bir kadın görmüş. Hemen yanına gidip sormuş soruyu 'sekiz, dört ve iki nedir?'. Kadın 'sekiz yırtıcı hayvanların, dört devenin, iki ise güzel kızların memeleridir' cevabını verince gitmiş istemiş hatunu babasından.
Onu da başka kadınlarla aldatmış tabi, adam çapkın.
Durun! Sevgilinin ve onun ed-Dahul ile Havmel arasındaki Sıktu'l Liva'da bulunan yurdunun hatırasına ağlayın.

Tudih ve el-Mikrat'a kadar uzanan, güney ve kuzey rüzgarlarının dokuması sayesinde henüz izleri silinmemiş olan hatırasına ağlayın

Sevgilinin yurdunun geniş alanlarında ve oradaki su birikintilerinde, bembeyaz ceylanların karabiber tanesine benzeyen gübrelerini görürsün.

Göçlerini yükledikleri günkü ayrılık sabahında ben, adeta yörenin deve dikeni ağaçlarının yanında, Ebucehil karpuzu oyar gibi göz yaşı döküyor idim.

Arkadaşlarımsa orada bineklerinin üzerinde çevremi sararak: "kendini üzüntüyle helak etme, metin ol" diyorlardı.

şimdi ise Benim şifam bol bol gözyaşı dökmektir. Fakat silinip giden izlerin yanında ağlamak neye yarar...
muallaka'daki şiirlerinin bazıları kuranda yer alan cahiliyye şairi.