"Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir sujenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur."
“insan aklı, bilgisinin belli bir türünde özel bir kaderle karşı karşıyadır. insan aklı bu bilgisinde öyle sorular tarafından rahatsız edilmektedir ki, akıl onları ne yadsıyor ne yanıtlayabiliyor”
kendi kafasından sadece kendinin anlamını bildiği kelimeler oluşturup bu kelimelere birden çok anlam yükleyen ve kullandığı yere göre anlamını da değiştiren bir değişik insandır. bazen kelimeyi kelime üstüne bindirip bir şeyi en zor yoldan anlatmak için çırpındığını bile düşünüyorum.
işte bu yüzden iyi ki nominalizm var. aksi halde idealistlerin fikir çöplüğünde boğulup gidecekti insanlar.
Kant transandantal epistemolojik idealizminde her ne kadar felsefeyi rasyonal-emprik bir temele oturtup, fenomen ile numen arasına bir set çekmeye çalışsa da; maksim'den söz ederken ahlak gibi metafizik bir ögeyi de aradan kurtarmıştır. Bu durum tabiki de zayıflayan ama bir zamanlar bütün sosyal pratikleri ve düzeni kapsayan skolastik düşüncenin boşluğundan kaynaklanmaktadır. Ödev ahlakı da bunun doğrultusunda ortaya çıkmıştır zaten.
felsefe tarihini ve gelişimini iyi bilmek açısından, felsefeyle her ilgilenen tarafından bilinmesi ve anlanması şart olan önemli filozoflardan. ünlü bir deyiş vardır; kant'a rağmen ya da Kant'la birlikte felsefe yapılır fakat Kantsız felsefe yapılmaz.
königsbergli üstat zamanında; hem rasyonalizmi hem de amprizmi şu ünlü sözüyle eleştirerek çok önemli bir noktaya da işaret etmiştir :
boş kavramlar yaratıp daha sonra onları da içinde bölerek bir sürü boş kavramlara daha neden olan kişidir. anlaşılması bu yüzden zor bunun çünkü genelde idealistleri anlamak zordur. bunları anlamak için o kafaya ulaşmak lazım ve bunlar kendi kafasından bir sürü sözcük de çıkartıp veya sözcüğe kendi kafasından normalde farklı anlam da yüklerler.
o yüzden kantı okumak mide bulandırıcıdır ve genelde bir bok anlamamaktır. bu tipler hep böyle, abartılı cümle kurarak anlaşılmaz olmayı bir bok sanıyorlar.
bir ikincisi de descartes denen mal. bu da aynı kafa çünkü. idealistler içinde bir belki de ne dediğini bilen hegel denen kişidir. onun dışındakiler çöp.
aydın ve felsefik bakış genişliği yağmur ve güneş altında yaptığı uzun ve alışılageldik yürüyüşlerle filozofluğu boyunca devam ettirilmiş, felsefesinin temelinde güçlü bir ahlak yasasına duyduğu inanç olan alman filozof. hatta bu inanç öyle kuvvetliymiş ki mezar taşında bile yazmış.
kimse bahsetmez ama zihnimizde bulunduğunu düşündüğü apriori bilgi hakkında daha önce platon tarafından benzer şekilde bahsedilmiştir.
o da bilginin bir çeşit hatırlama olduğundan söyler. "idealar dünyasından gelerek, insanî beden ile birleşen ölümsüz ruhun gayesi, asıl yurduna tekrar kavuşmaktır. Beden, bu isteğin gerçekleşmesine yardımcı olarak işlevini yerine getirmelidir. Bu kavuşmanın gerçekleşmesi, idealara ulaşmaya, ideaları bilmeye bağlıdır. Bu bilgi de yine bir hatırlamadır."
Sartre felsefenin serimlemesi için giriş yapar ve felsefe tarihinde öne çıkan dönemlerden biri için kant'ın dönemi der. Heidegger'in dönemi demez. Kant'tan sonra ona gönderme yapmadan felsefe bile yapılamamıştır. Lütfen kendisi hakkında dikkatli konuşalım.
Değerli alman filozof. Kant'ın anlamı içkin, gerek mi var onu anlatmaya?
Sevgilim, seninle bu hayatta birlikte olamadık ama aydınlanmadan beri bizlesin,benlesin. Her düşündüğüm an seni, aydınlanıyorum. Sevgililer günün kutlu olsun. Sentetik a priori önermeler içinde uyu.
Bugün doktora dersine girdim. Büyük bir umutla kant ile ilgili sözü edilen kitabın sınıfa getirilmesini bekledim. Her şey yolundaydı. Ta ki getirilen kitabın çevirmeninin aziz yardımlı olduğunu öğrenene kadar. Ve düşünün ki bu tek çeviri. Ağlayarak uzaklaşmak istedim.