Şimdi liseli ergenler küçümseyebilir ama aslında ileride iş başvurularında bu tip şeylerden bahsettiğinizde -tabi abartıya kaçmamak kaydıyla- insan kaynakları yöneticisi "hımm demek öğrenciler ve öğretmenler senin adına oy kullandı, güvenilir ve lider bir kişiliğin var galiba" diye düşüncelere dalabiliyor.
Öyle eften püften bi şey değil yani, bunun arkasından lisede üniversitede hep inisiyatif alan bir kişilik çıkarsa, iş hayatınızda başarılı olmanız işten bile değil.
bir halta yaramayan makam. sabahtan akşama kadar bin türlü kahır çek oda yetmezmiş gibi okul çıkışı dayak ye. çok özür dilerim ama sikerim öyle başkanlığı.
ilkokulda çok önemli sanılan hededir.
seçimlerden hemen önce propaganda yapardık, seçilirsem bütün sınıfa her ay şeker dağıtıcam dedim diye 40 küsür kişilik sınıfta 30'un üstünde oy almıştım her ay başı şeker isteniyordu.
konuşanlar lisesine başkan tarafından adı yazılan başkan arkadaşlarının başkana tavır alması da en olağan durumlardandır.
ilkokulda statü farkı oluşturan durumdur.
ayrı bir havası karizması olur başkanın, bir de yardımcısı var üstelik nasıl olmasın.
en büyük aktivitesi de konuşanları tahtaya yazmaktır.
bizde bir de yanına artı konulurdu konuşma olayının devam etmesine bağlı olarak.
sınıfın fırlaması da örtmen gelmeden silerdi isimleri. *
On numara beş yıldız iştir.
Yok yazılanları var yazmak = patates ekmek kola.
Okuldan kaçanları haber vermemek = Amerikan pastası
Arada yalakalık yapanlardan = çay
Ara ara hiç alakası olmamasına rağmen a4 kağıdı parası, silgi parası, çöp poşedi parası topla = hooop cebe.
Ne güzeldi lan. !
Bu entrymi 20. Nesillere ışık olsun diye yazdım.
Hadi bakayım. Göreyim dizi dübürükler.
zaten yetkili doğmak, kendini belli etmektir. bir sınıfa girsem öğretmenden önce sınıf başkanını ayırt ederim o kerte.
bunun yanında hiç de sevilmez. çünkü adil olamayacak kadar küçüktür. herkes oyunu verdiğine pişmandır. sınıftan haftada bir kere "başkan istifa" sesleri yükselir. küçük yaşta omuzlarına binen yükü kaldıramayıp kendini bozmuştur, yetkilerini kötüye kullanır. konuşanlar listesini kötü amaçlarına alet eder. o kadar havası olmasına rağmen kızlar ona bayıldığı kadar listedeki en çarpılı hiper aktif çocuğa da bayılır. efendiliğini bozmadan o çocukla yarışmak zorundadır. oooff sıkıldım. ne yazıyorum ya ?
ilkokula başladığımda, süper yaramaz olduğum ve sınıfı harman yerine çevirdiğim için beni oylama yapmadan sınıf başkanı yapmak zorunda kalmıştı ööretmenlerim. gerçekten çok parlak bi fikirdi, şimdi yeni yeni uyanıyorum. uçan kuşlar gibi özgür olacakken sınıf başkanı olmak... gerçek bir eziyet bana... prangalar giymek gibi... sağa sola zıplayıp yaramazlık yapmak dururken, sınıfı susturmak zorundayım. asayişi sağlamak zorundayım. ööretmen yokken oturuyorum sınıfa karşı. sesim çıkmıyo tabi. herkes bana bakıyo. neden sesi çıkmıyo ki bunun der gibi, hadi coşsa da biz de kudursak der gibi. ööretmenler bi rahat bi rahat... bi zafer sarhoşu... ben konuşmayınca sınıftan çıt çıkmıyomuş meğer. sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. içimden "konuşun amk, konuşun da şenlik çıksın biraz" diyorum. ama tam bir paradoks. konuşmalara katılamamki. sınıf başkanıyım. susturmam lazım. kimse de konuşmuyoki zaten. bakmayın yüzüme bön bön be. bi kendiniz olun, bi çocukluğunuzun farkında olun lan. konuşun kaynatın ortamı laaaannn...
amcamın " sana laptop alacağım eğer başkan olursan " sözünden hareketle benim de yaşadığım olay. çok sikimsonik bir durumdur efendim. arkadaşlarını yazınca trip atarlar yazmayınca diğerleri " hocam arkadaşlarını kayırıyor " falan derler. ha laptop almadı amcam. bu da bilinsin yani.