ilkokul'da beslenme saati vardı bilirsiniz, allı güllü çiçekli masa örtüleri serilir, beslenmelerden yiyecekler itina ile çıkarılır sıra sıra tane tane dizilirdi önüne, öğretmenin;
Komutu ile yemekler yenirdi...
mısına koyim ben o zaman anladım bu terste bi işlik olduğunu işte...
Lan millet bi çıkarıyor yiyeceklerini, yumurta, salam, kaşar, kekler, börekler, meyve suları, muzlar mandalinalar falan kütür kütür yiyorlar,
ben çıkarıyorum ekmek arasında dün akşam annemin pişirdiği patates yemeğinin patatesleri, sulu köftenin köfteleri, köyden anne annemin gönderdiği civil peynir...
Talihimi skyim!
Hayır bide yanımda oturan ozan diye çocuk vardı hiç unutmam,
sende ne var sende ne var her beslenme saatinde kendi yemeğinden önce benimkini analiz edip,
benim ekmek arasını görünce yüzünü buruşturup eeeeüüüüüüüüü yapıyor piç kurusu..
Sende ne var sende ne var ?
ananın amı var ipnetor gelirken sizin evden aldım. Bak! Tövbe tövbeeee...
bide hiç unutmam,
5. sınıftayken ilkokul öğretmenimiz değişmişti sonra. Nail Yılmaz diye bir öğretmen gelmişti adamın adını hala unutamıyorum,
Tayini çıkmış herifin bizim okula, dolayısı ile bizim evinde yakınlarına taşınıyormuş.
çocuğum tabi onu nasıl takip edicem dimi ? Nerden biliyorum peki ? Şöyleki,
Okul çıkışından sonra saat 14:30 gibi falan annem kolumdan tutup bizim alt komşu ile birlikte temizlik kovaları, deterjan falan alıp bi eve götürdü beni, bi halt yediğim yok orda gerçi evde yanlız kalmıyım diye götürdüler benide,
doğalgaza kibrit çakıp evi havaya uçurmiyim diye işin özü..
Girdik neyse boş bi ev, bizimkiler hazırladı kovaları suları deterjanları evi temizliyorlar, camlar falan siliniyor, yerler cifleniyor, günlük işi yani temizlik işi..
Yaklaşık bir iki saat sonra kapı çaldı, gelen öğretmenim Nail Yılmaz'dı.....
ders:hayat konu:garibanlığın gözü neden hala kör olmadı ?
hocanın her gün için yemek listesi vardı. biz de o yazanları götürürdük hep. Hey gidi günler. Uzun zaman olmuş bir çok şey yaşamıştık ama hiç birini hatırlamıyorum.
+ yemeğimi yemeden el açtım allahim sana akıl sıhhat dogruluk, iyi huylar ver bana. yemezsem büyüyemem. okuluma gidemem. çabuk çabuk yiyelim, okulumuza gidelim. bizi büyüten allaha her gün dua edelim. ( lan ben nerde anasınıfına gitmişim )
herkesin yemeğini yiyip yemediğini not alan, yemeyenleri hocaya ispiyonlamakla görevli öğrenci bendim. sınıfın yakışıklı oğlanının elmasını hep çöpe atardık gizlice, onun adını yazmazdım kağıda. bende de bu kalmış.
iki katlı yemek kabım vardı. Genelde alt katında patates kızartması, üst katında peynir zeytin olurdu. Yemeklerin yanında jucy şeftaliyi eksik etmezdim.
sabun kabım vardı bir de. Bazen içinde sabun olurdu, bazen annemin sabunla çitileyip koyduğu bir bez parçası...
Hee bir de fakir bir arkadaşım vardı. Öğlenleri hiç yemek yemezdi. Çok pis koktuğunu hatırlıyorum. Yemeğimi Mümkün oldukça onunla paylaşırdım.
Fast food falan yoktu bizim zamanımızda. Kantinde satılan tek hazır yiyecek simitti. Bazen para arttırıp öğlenleri simit gazoz Alırdık.
Güzel günlerdi, bazen sanki hiç yaşamamışım, her şey bir rüyadan ibaretmiş gibi geliyor.
selma'nın annesi beslemesine köfte koymuştu. annem bize köfteleri sıcak sıcak yedirdiğ için bu soğuk köfteleri biraz garipsemiştim. yine de selma'nın ikram ettiği köfteyi afiyetle bir güzel yemiştim.
o kuru köftenin tadını ve aynı sırayı paylaştığım aşkale posta müdürünün kızı selma'yı hiç unutamam.
Yemek listesine uygun yemekleri götürürdük beslenme saatinde, tüm sınıf çıkarırdık beslenme çantamızdan yiyecek ve içeceklerimizi. masa örtümuzun üzerine küçük örtü sererdik herkes yemeğini yerdi sonradan toplardık zil çalınca dersimize başlardık.
annem öyle bir beslenme hazırlardı ki bana peynirinden zeytinine salatalığına varana kadar hepsini küçük küçük kaplara koyardı. öyle ıslak mendil de almazdı bana küçük bir el bezi koyardı bir kabın içine ona silerdim elimi ağzımı. misler gibi kokardı o el bezi. yanımdaki arkadaşım da her gün pastaneden poğaça, börek alırdı annesi hazırlamazdı ona. annem her gün böyle beslenme hazırlardı hazılamasına da ben bitiremezdim o beslenmeyi. sonra da evde onun stresini yaşardım o görmeden hepsini ağzıma tıkıştırırdım yoksa kızacak! sınıtaki en güzel beslenme benimdi bazen de böyle sarma falan götürürdüm bir tane kalmazdı. ah anneciğim benim.. çocuğum olsa ben böyle yapamam her gün..
yemeğine kadar geç bitirirsek dersi o kadar kaynatırız düşüncesinin olduğu anlardır. ilkokuldan, ortaokula kadar olan süreçte herkes genelde plastik kapları, mavi kareli örtüleri ve plastik kapta bulunun bol sabunlu bezi ile o saati geçirmiştir. evde annelerimizin yaptığı poğaça ve börekleri arkadaşlarla paylaşma olayı vardı bir de. yumurta kokusunun sınıfa yayıldığı anları da es geçmemek gerek. hatırlıyorum da haftanın bir günü sınıftan birkaç kişi ile sınıf günü adını verdiğimiz herkesin evden bir şey getirdiği bir gün düzenlerdik. kimi annesine kek börek yaptırır, kimi içecekleri alır, kimi ise abur cubur getirirdi. he bir de anneannemin mücverleri vardı. her getirdiğimde ancak bir tane yiyebilirdim gerisini arkadaşlara verirdim.
sonuç: aç kalırdım.
edit: imla.
çarşamba günleri ** ekmek arası domates, peynir vs. ve meyve suyu günüydü. 3. tenefüse kadar beklediği için o domatesin erimiş, sünmüş, sümükleşmiş, evrim geçirmiş halini yemek zorunda kalırdım.