henüz karşılaşmadık kendisi ile ama umarım çok geç ve ileri bir yaşta karşılaşırız.
çünkü ben psikolojik açıdan yaş almayı bile kaldırabilen bir insan değilim.
doğum günlerim mutluluğun yanı sıra buruk bir hüzünle geçiyor çünkü biliyorum çabucak bitecek her şey anlayamayacağım.
bahsedince arkadaşlarıma "ay saçmalama" diyorlar fakat elimde değil.
ilk kırışıklık ile karşılaşınca bile minik bir yıkılma yaşayacağımı biliyorum mesela.
geciktirmek adına elimden geleni yapacak bir tipim. 2-3 sene içerisinde yüzüme, vücuduma ne kullanmam gerek şimdiden kafamda oturtuyorum.
off herkes kendisine bakabilir mi arkadaşlar? ruhen, zihnen ve bedenen genç kalalım.
başlığa kayıtsız kalamadım yaşlanma korkum tetiklendi kusura bakmayın. *
ne yaşadım acaba diye düşünüyorum, buna verecek çok cevabım olabilir. kimsenin pembe bir hayatı yok ne de olsa. asıl düşündüren ne yaşadığım değil. daha çeyrek asır olmamış yaşamımda neyi bu kadar büyüttüğüm.
genetik yanında insanın yıpranma payının düşüklüğünün de göstergesidir o beyaz teller. dilerim 80 yaşında bile fırça gibi gür, simsiyah saçlarımız olur.