resmi anlamda genç olduğunuzun kabul edildiği ve yaşamak için yetişkinlerin gözetiminde bulunmanızın şart koşulduğu yıllar vardır. otobüse binerken bile ciddiye alınmadığınız, ayıp olmasın, kişiliğiniz, ruhunuz olumsuz etkilenmesin, ezikliğini hissetmeyesiniz, önemsenmediğinizi düşünmeyesiniz diye indirimli olarak isimlendirilen kıytırık bir ücret ödemenize izin verilen yıllar bunlar.
büyük bir gururla yetişkinlik mertebesine ulaştıktan sonra yadırganmaya başlanan, küçümsenen, horgörülen gençlik yılları, hatalarla, indirimlerle, ayıplarla, yanlışlarla dolu, sanki bir utanç kaynağı gibi bir daha gün ışığına çıkmasın diye, zorunda kalındığı için yaşanan ama acilen unutulması gereken bir süreç olarak hafızaların en karanlık köşelerinde, en sağlam kilitlerin arkasına hapsedilir, gençlik ile ilgili kavramlar hep başkalarını aşağılamak için kullanılan argümanlara dönüşüvermez mi?
sonra, nasıl oluyorsa, bir gün ondan bahsetmek gerekince, her şeyin özlenecek kadar güzel, rahat, eğlenceli olduğu; çiçekler, böcekler, kuşlar arasında geçen; arkadaşların, dostlukların, unutulmaz aşkların, ilk öpücüklerin, bir daha yaşanamayacak heyecanların insanoğluna bahşedildiği, özlemlere sebep, en yakın örneğinin cennette vaat edildiği bir yaşam dile getirilir. ama öyle değil işte...
kendinizi kandırmayı bırakın. gençlik yılları, masumiyetin, saflığın, çiçeklerin böceklerin arasında, kırların üzerinde pembe elbiselerle mutluluk ve coşkuyla hoplaya zıplaya geçen bir rüya olmadığı gibi bu kitap da masum bir kitap değil. el ele tutuşup şarkılar söyleyen, piknik örtülerini serip çiçeklerden taç yapan, tüminsanlığa barış getirmek için geleceği dostluklarla, sevgiyle, anlayışla, coşkuyla karşılamaya hazırlanan kahramanlarla dolu bir gençlik kitabı değil bu. arkadaşının suratına önce acımasızca yumrukların atıldığı sonr elinden umutlarının çalındığı, sevgililerin köpek tekmelercesine terk edildiği, can yakmanın marifetten sayıldığı yıllardan bahsediyoruz, yanlışlık olmasın, gerçekler canınızı yakmasın.
eğer sevdiğin kişiyle paylaşılıyorsa bu öpücük. Onunla sonsuza kadar beraber olmak istediğindir tek düşündüğün. Onun sana sonsuz güvendiğinin bir sembolü. ilk öpücük sevdiğin kişiye aitse eğer onunla ayrı olup olmadığın*, hatta ondan nefret ettiğin bile* ona asla zarar gelmemesi istemini değiştirmez.
ilk öpücük sevdiğin kişiyle paylaşılıyorsa eğer, dünyanın en saf eylemidir. en soğuk, en şaşkın ve en huzurlu halindir.
eğer karşındakine aşık değilsen. orada olmanın senin için bir anlamı yoksa ilkmiş sonmuş hiç önemli değildir. insan kendini aksine çok kötü hisseder. ne işim var benim burda dedirten duruma dönüşüverir.
o anı unutulmaz kılan, acemice olmasıdır. her iki tarafın da ilk öpücüğü olacaksa bu özel buluşma; vay halinize! şapşallığın resmidir adeta. en başından mevzuyu er kişinin nazarından inceleyelim. öncelikle, bu genellikle çok küçük yaşlarda olduğundan ve taraflar bunun canlı örneğini daha önce hiç görmediğinden ( tv vb. görseller hariç ) oldukça heyecanlı olurlar. dudakların birleşmesinden önce erkek kişisi '' öpüşçez haa, bak hemen çekme! sen zaten bi'şey yapma ben biliyorum '' türünden acemice taktikler vererek partnerini yumuşatma çabasına girer. filmler de gördükleri kadarıyla biliyorlardır aslında; her ikisi de... kız tarafı olayı fazla teslimiyetçi bulduğundan bir an önce bitmesi taraftarıdır, erkek ise süreyi olabildiğince uzun tutarak gelecek maçlar için idman döneminden iyi bir iz ile ayrılma gayesindedir. hadise aheste nefes alışverişiyle yahut isterik dokunuşlarla değil aksine el ayak titrer bir pozisyonda, olabildiğince ivedilikle cereyan etme yolunda start alır. gözler gayet tabii açıktır. oldukça ruhsuz, duygusuz bir öpücükle muhatab lavabo muamelesine tabii tutulur. öpücük esnasında er kişinin gözlri önünden öpüşmeli film kareleri geçer hızlı hızlı. erkek tarafı anlık aşısal değişimlerle partnerini şaşkaloza çevirir. o büyülü! an da akılarda ortak düşünceler dolanıyordur aslında: '' gözleri kapadım ama açsam nolur ki?, daha ne kadar sürecek? bittiğine kim karar verecek? ağzım da bi' şey falan çıkar mı?, şimdi bıraksam acaba kızar mı? '' gibi... sonuç olarak ilk öpücük her zaman en iyi öpücüktür aslında, çünkü hiç bir duygunun esaretinde değildir, tamamen özgürce öpüşülmüştür.
bunun bi de habersiz "çat" diye olanı vardır ki, yer mi yarılsa da siz girseniz, yoksa sizin hali hazırdaki yarıklarınıza yermi (sin yemez misin)...
offf
ve fakat
güzeldir de,
deyşik bi kokusu ve dokusu vardır.
hatırlanmayabilir ama asla unutulmaz.
alkollü bir gece içinde gerçekleştiyse bir bok anlamazsınız. sabah "oha lan ben o kızı niye öptüm?" dersiniz de fayda etmez. yani pek de ele avuca gelen bir nane değildir aslen. ama hani şiirsellik olsun diye yüceltilir.
sevgili kişisinin dudağı senin yanağınla birleştiği an, dünyanın durduğu hissedilir. o ana kadar yaşadığınız her türlü mutluluğun, o anın yanında kayda değer şeyler olmadığını anlamanız bile, tarifi imkansız bir haz verir insana.
uzuuun hikaye sözlük
daha kimseyi öpmemiş bi arkadaş sorar sana
"nasıl öpüşülüyor?" diye
ben ilk kez birini öpmek istediğimde benden üç yaş büyük,
askeri lisede okuyan çok yakışıklı bi erkek arkadaşım vardı,
ve bi an önce beni öpmek için elinden gelen her fırsatı, her bahaneyi deniyordu.
Daha önce başkalarını öptüğümü söylediğim için
sürekli şansını zorlarken burda olmaz diyip kaçıyordum.
en sonunda isteksizce izin verdim beni öpmesine
bir kaç saniye sadece durdum sonra taklit etmeye başladım onu
o yüzden aslında ilk öpücük diye bişey var mı biliyorum.
ben onu taklit ediyordum.
anlatırsın bu şekilde tüm dürüstlüğüyle,
arkadaşın "kimseyi öpmemişsin bence sen" der ve inanmaz.
bu yüzden sözlük bazen ben de emin olamıyorum,
ya kimseyi öpmemişsem, ya hala herkesi taklit etmeye devam ediyorsam diye.
dostum onu hiç sorma! 5 senedir spor yaparım.. ankara ivedik metrosunda, 210 nabızı ilk kez sarışın uzun saçlı güzel kızı öptüğümde görmüştüm..
17 yasındasın lan kolay mı *
bu olayı yaşamadan önce düşündükçe çok güzel ve bir o kadar da heyecanlı gelirdi fakat yaşadıktan sonra artık o heyecanı kalmadı ve benim için hiç bir anlam ifade etmiyor artık.