illa bir isim koyacak, bir sınıflamaya sokturacak. rahat olun, adını koyacağım diye ya da o adı duyacağım diye kaçırdığınız şeyler o kadar çok ki. elbette bu çabanın altında, ya bu adam beni almazsa, ya zaman kaybediyorsam, bunun yüzünden evde kalırsam şeklinde korkular var. bir de değer verildiğini hissetme çabası. ne yapıyorsak birazcık değerlenmek için yapıyoruz ya zaten.
adına ne dersen de. takılıyoruz diyebilirsin, sevgili de, arkadaşlık de, boşluk doldurmaca de, bu önemli değil. önemli olan senin hayatında ne kadar yer kaplayabildiği, sana iyi gelip gelmediği. onu boşverin, onun ne isim koyduğunu önemsemeyin. böyle yaparsanız, genellikle olduğu gibi sözlenme veya nişanlanma öncesi şaşırtıcı olmayan formalite bir evililik teklifi yerine, ne yanıt alınacağı bilinmeden hazırlanmış, filmlerdeki gibi havalara zıplatan bir evlilik teklifi alırsınız. tabi böyle dedim diye, evlilik teklifi beklentisi içinde kudurmayın, bu sadece güzelinden bir ihtimal.
ha sonunda sepetlenmek de var, ağlamak da var. olur öyle şeyler. o zaman da zaten adı bile yoktu der geçersiniz. hehe.
(bkz: adını feriha koydum) *
ne lan bu? illa bir ad, bir sınır koymak zorunda mısınız?
baştan adı koyulan kaç tane ilişki güzel sonlanmış/sürmüş?
bırakın aksın istediği gibi, kendi halinde.
bozmayın sihrini...
iki karşı cins * uzun süre konuşup eğlenip arkadaşça zevkli eylemler ve aktivitelerde bulunduktan sonra, artık birbirlerini öpebilmek ve buna benzer bilimum aktiviteleri yapabilmek için kendilerinde bulması gereken cesarete zemin hazırlamak için içinde bulundukları eylemdir.
çoğunlukla ayrılık başlangıcı teşebbüsüdür.
o an ne koyulacağı pek de bilinmez..
birlikteyizya işte gibi tepkilerle saf olan taraf geçiştirilir çoğu zaman.
ilk ve son aşkımdın, gençlik çağımda,
sevgi çiçeğimdin, gönül bağımda,
öyle yer etmiştin, aşk odağımda,
vuslat mı hasret mi, adını sen koyadını sen koy ...