ilhan berk

entry262 galeri3
    51.
  1. NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM NE BÖYLE AYRILIKLAR

    Ne zaman seni düşünsem
    Bir ceylan su içmeye iner
    Çayırları büyürken görürüm

    Her akşam seninle
    Yeşil bir zeytin tanesi
    Bir parça mavi deniz
    Alır beni

    Seni düşündükçe
    Gül dikiyorum elimin değdiği yere
    Atlara su veriyorum
    Daha bir seviyorum dağları.. *
    1 ...
  2. 52.
  3. Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık
    geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık

    Kâğıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
    Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık

    Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
    Bir koşu bir rüzgârı alıyorum Karanlık

    Bir kenttesin ve var ta ne zamanlardan beri
    O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık

    Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
    Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık

    Nice nice yaşamalara açılmışsındır
    Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk

    işte Adakale Sokağındayım ve birden
    Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık

    Durup bir yıkık aşk dedim ilhan Berk bir yıkık
    aşk Şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
    0 ...
  4. 53.
  5. 54.
  6. "nerden başlasam yine oraya geliyorum. ben gidiyorum. ölüme, o büyük tümceye, çalışacağım. dün dağlarda dolaştım evde yoktum".
    1 ...
  7. 55.
  8. "kitap-lık"* dergisinin ocak 2008 sayısında (112.) ed foster'ın mutfağında çorba pişirirken çekilmiş bir fotoğrafı var. ilhan berk tahta kaşıkla çorbanın tadına bakmak üzereyken donup kalmış bir fotoğraf olarak. ed foster da galiba bu yakınlarda ölmüştü.
    0 ...
  9. 56.
  10. "ağzımdan diyordum, daha çok ağzımdan öp beni
    insan yaşarken bilmez yaşadığını"
    1 ...
  11. 57.
  12. oktay rıfat öldüğünde "dünya güzeli bir adamdı" diyen, şair idi. saint antoine'nin güvercinlerine şiir yazan. "hangi boşluklara mısra düşerse: ozan."
    sözcük çok önemli derdi, o. türk şiirinin gece dürbünü. her şaire yakın ama bir o kadar da uzak. başkası dedi "bir yeryüzü şairi" diye. ekledim; hem de ikinci yepyeni. "dilin, kıl damarlarına sokulmak istiyorum, belirsizliklerine sokulmak istiyorum" dedi. "şiiri ararken ben; tabii ki dille birlikte bazen öyle istiyorum ki büyük bir sessizliğin içinden şiiri yakalayım, dil orada sıfıra inecek, görünmeyecek ama izlerini görüyorum. bir şairin görevidir dille oynamak. yoksa şiiri büyüyemez" diye ekledi. hep taklitten uzak. etki var ama bildiğin şekilde ilerlemeyen. yeni izlekler, yeni olanaklar, devamlı yenilik. durmamak. hiç bitmez ya devam etti "bakıyorum, bir şiirim bitmiş. tabii bekletiyorum bunu uzun süre üzerinde yine de oynamalar olabiliyor, sonra bir daha bakıyorum üzerinden üç ay geçiyor o bitmemiş dediğim şiirin bittiğini görüyorum bazen tam tersi de olabiliyor. şiir aslında canlı bir madde benim için. onu böyle tarif etmek isterim" nasıl istersen. dediklerin demediklerin. dinleriz.
    bana dizenin değişim kaldıracı olan ses kakışmasını "sen" öğrettin. sonra yine, evet, susturdun çünkü devam ettin, gerekliydin. "her şairin bir tragedyası vardır. şiir yazılmaya başlıyor bir yerde şiire karışıyorsunuz ama bir yer var ki şiirin kendisinin konuşmaya başladığının hissediyor bırakıyorsunuz, yani usla şiiri birleştirmeyi büyük bir yanlışlık olarak görüyorum akılla şiirin birlikte gideceğini düşünmek bana çok acayip geliyor." onun serüveni demek türk şiirinin serüveni demek. demek ki parlak demek ki berrak. seksenli yıllardaki griliğine inat. sonra su var. akan. "suyu gördüm/ su her yerde su/ su allah'ın yüzünü görmüştür/ su kunt/ su erdem/ su dişi/ su ki cengiz han soyundandır." ikinci yeni beşinci çizgisinde, devam etmekte-idi.
    "bizim yerimiz, şairlerin yeri, bilinçaltı denilen bir yerdir. şairlerin yeri bilinçaltıdır ve bütün şiirleri orada kurulmuştur, orda yaşarlar. freud ne zaman bilinçaltına inse bir şairin kendisinden önce geçtiğini görüyor. biz işte böyle bir yerin adamlarıyız. benim tragedyam da kendimden kurtulamam yani barışık değilim kendimle. zaten hiç olmadım yani ben rahat bir adam olmak isterdim, onun için kimsenin şiirle uğraşmasını istemem, bir vebadır şiir, aslında."

    "şair yalnızca işiyle yani şiirle ilgilendiğinden tutulacak yeri yok yani. şiir işte tanımı da çok zor. inciri biliyorum ama şiiri bilmiyorum demiştir, françis ponge. biz şairlerin aradığı bir şey, şiir. aslından olmayan bir şiiri arıyorum." sen aslında olmayan bir şiir ararken olmuşlardan şiir yapmaya çalışan ben. ve dünya ne kadar büyük ilk anlıyorum değil son cümlem, kelimem eksildi ilk anlıyorum. risk almak. hep değişerek hep yeni yönlere giderek hep gelişerek, yeni alanlar keşfederek yaşamak. öğret. "doğrusu ben kendi yaşamıma baktığımda şunu görüyorum her kitap şairin cesetidir orda onu bitirip atar ikinci kitap derken üçüncü kitap, dördüncü, beşinci kitabı hepsi birer yaşama biçimleridir. şiir yaşamadır derler yaşamanın önemini öne alırlar. benim için uzak, oysa. şiir çok okumakla öğrenilendir tüm hayatını ona vereceksin yaşamaktan gelenler tabii ki şaire bir şeyler kazandırır ama "yaşamak" kelimesi çok havada kalan bir laftır." şiire istediği gerçeği vermek bir zorunluluk. her şeyi yıkıp bambaşka bir şiire geçmek, evrenler, kenanlar, devrimler, hepsi ama hepsi hareket demek, biraz "o". sonra bir sır verir gibi "bize" yaklaştın mikrofona, ellerin yaşlı, ellerin orhan pamuk'un devamlı devinimli ellerinden uzak, benden uzak, herkesten. "yalnız, ben galiba böyle doğduğumu biliyorum bunu çekmek zorunda olduğumu biliyorum. çünkü bunun dışında bir şey beni ilgilendirmiyor. kendime dünyada yaşamayı öğretemedim yani dünyayla aramda çok büyük şeyler var, sıkıntılar var herhangi bir insan gibi olamıyorum. sokağa çıktığım zaman sokağa bakıyorum boyuna. yazmak için yahut geçen kadının yüzü beni ilgilendiriyor rahatça sokakta dolaşamıyorum. cehennem dediğim böyle bir olay." bitiyor, bitiyorsun, hiç bitmez ya belleğim şaşırtıcı derecede atlas kaplanıyor, güneşi yakanların selamında sonra atlas kanıyor kime.

    ilhan berk de böyle bir olay-dı. bir pazar özlencesi.
    1 ...
  13. 58.
  14. hem nice şiirlerde nice aşklarda
    tarar saçımızı ölüm.
    0 ...
  15. 59.
  16. yüz...

    Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
    Beyaz bir gül
    Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
    Ne kadar suysa bir su
    O kadar

    Ben en yakın yüzüm yüzüne
    Uyandığın sabaha, yatağına
    Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
    Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
    ilk coğrafyacılara
    ilk harflerine bir alfabenin.

    Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
    Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
    Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
    Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
    Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
    Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.

    Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp
    Baktığım bir fotoğrafın
    Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
    Bir suya bakarken
    Bir suya
    Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.

    Ben ki seninle aştım yasları
    Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu
    yüzün gibi.
    2 ...
  17. 60.
  18. ikinci yeni'nin en eskisi büyük şair.
    0 ...
  19. 61.
  20. sevgiliye gönderilen mektuplarda şiirleri mutlaka yadedilen, yuvarlak gözlüklerini unutmayacağımız, aynı zamanda ressam ve yardımcısı yazar gonca özmen ile aşk yaşadığı söylentileri çıkan büyük şair.

    acı nın adı şiirinden;

    "Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
    Hızla düğümlenir bulanır su seninle
    Körlenir seninle hızla emeğin tarihi "
    0 ...
  21. 62.
  22. AKŞAMA DOĞRU

    ey güzel harf güzel kağıt güzel kalem.

    sana nehirlerden rüzgarlardan söz ediyorum
    benim için nehirleri eğit, su yolları aç.
    ben ki daha ağzı lekeli bir çocukken
    yürürken gördüm bir gün nehirleri
    nehirlerin rüzgarların sözü yaşar

    ben ağzının yaprağıyım, bir yere yaz bunu.

    ey güzel el yazısı güzel mürekkep güzel uç.

    beni küçük su birikintileri büyüttü.
    beni anlamak için su birikintilerine sor
    su unutmaz:daireler çizerek dikkatle çalışır.
    benim için yapraklar topla, yatağını lekele.

    ben bu akşam doğruyum, karıştır saçlarımı.
    2 ...
  23. 63.
  24. Dönüşte güneşler içindeydi sokak
    yüzün güneşler içinde.
    yol,
    Kıvrılıyor muydu? Kadınları gördük
    Gökyüzü sanki gergefleri, sürüyle
    Kuşlar düşürüyorlar
    kül rengi,
    Kandillerine yağ koymaya gittiler sonra
    Yüklenip dokudukları
    sokağın yaşamından.
    Biz iki kara sevdalıydık
    Anımsar mısın
    Bir sürü kırlangıç havalandı arkamızdan.
    1 ...
  25. 64.
  26. Şairliğinin yanısıra resimle de uğraşmış, bir hayli güzel tabloları bulunan sanatçı.
    1 ...
  27. 65.
  28. Durup dururken aklına gelmez yağmak yağmurun
    Gitsen nereye gidebilirsin hâlâ bilmem
    Bizans'ta olmak belki iyi belki fena belki bunu da
    diyemem
    Ben küçük dükkânlarsız, kahvelersiz sokakları
    sevmem,
    odaları, duvarları sevmem

    (bkz: öss 2009)
    5 ...
  29. 66.
  30. "Şiir birşey anlatmaz, sessizdir, anlama arkasını döner, sırt çevirir. Şiirde gerçek, gerçeği aştığında gerçektir." diyen şairdir.

    kendisini ve şiirini iyi bir kalemden okumak ve bir nebze olsun anlamak için;

    --spoiler--
    http://www.istanbulbirnokta.com/detay.php?yazi=520
    --spoiler--
    1 ...
  31. 67.
  32. ' bu dünyadan ilhan berk geçti dedim yürüdüm,' diyen, dünyaya ve nesnelere her daim küçük bir çocuk merakı ve şaşkınlığı ile bakmış, yazgısı, dünyayı şiire tercüme etmek olan, bir bulutun gökte sürüklenişi denli sessiz, dikkatli dizelerin şairi. ete kemiğe bürünmüş, ilhan berk diye görünmüş kuyruklu yıldız.
    1 ...
  33. 68.
  34. dağlarda dolaşan, evde olmayan şair. şairlerin uçbeyi.
    1 ...
  35. 69.
  36. bıkmadan usanmadan okuduğum bir şiiridir büyük şairin;"üç kez seni seviyorum diye uyandım".

    Üç kez seni seviyorum diye uyandım
    Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
    Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

    Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

    Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
    Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
    -Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

    Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

    ...
    2 ...
  37. 70.
  38. En sona O kalmıştı, öyle bir gitti ki, piç gibi ortada kaldık!

    Ölüme, o büyük tümceye, çalışmaya gittiğinden beri feci özlüyorum seni. Yüzüne el süremeden, toprağına bakıp kahrolmak varmış kaderde. Şimdi ne zaman adı anılsa "ilk harfin" gözlerim doluyor.

    Bir cehennemde yalnızlık çekiyorum!

    "Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz. Bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana yeryüzünü cehennem eden bu yazmak eyleminden kurtulduğum, mutlu olduğum bir tek şey var: Resim yapmak."
    4 ...
  39. 71.
  40. 'crr konser salonu'nda, "Arzın Merkezinde Buluşmalar" isimli konferans dizisi vesilesi ile albert einstein'ın torunu şair Oswald LeWinter ile olan söyleşisine katılıp tanışma fırsatı bulduğum değerli ikinci yeni şairi.

    "Bir karanlık gecenin masmavi seherinde
    Kızıl başörtünle gül yüzlü bahçede görün."
    1 ...
  41. 72.
  42. bodrum, türbe mezarlığında yatmaktadır üstad.

    ve demiş ki:

    Kimse

    yaşamamıştır

    yaşadığını

    s
    ö
    z
    c
    ü
    k
    l
    e
    r
    i
    n
    2 ...
  43. 73.
  44. Bir Düzyazıyımdır belki de ben

    Senin yüzün denize inen sokaklar
    Dörtyol ağızları, su saatleri senin yüzün

    Ne zaman eğilsem yüzüne ben
    Yüzün erkenden açan çarşılar

    Sen ki bir nilüfersin ölçüsüz uyaksız
    Anla ki beyaz, masmavi hohlarım seni

    Sanki çok uzun bir şiire çalışıyorum da ben
    yüzün ona en uzun uyaklar düşürüyordur

    Hem kim bilir yüzünden sürülmüş
    bir düzyazıyımdır belki de ben
    2 ...
  45. 74.
  46. Aşkla Ölüm

    Çocuktur aşk, küçük sürgünüm
    Bir avuç gökyüzüdür

    Öylesine güzelsin ki beni sen soydun
    Bir çiçeğe su verir gibi

    Usulca ensenden öptüm seni
    Usulca

    Bozulup dağılıyor topuzun
    karnın, kolların ipince düşüyorsun

    Aşk ki küçük dağ köyleridir
    Diyordum, yüzünle çıktığım

    Uzat ellerini, küçük sürgünüm
    uzat bana
    El eledir çünkü aşkla ölüm
    1 ...
  47. 75.
  48. şöyle ki :

    "Şiiri doğrular yürütür, yanlışlar yapar"
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük