bugün

havaya dokundum
izi çıktı elime.
yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz

büyülü dizelerin şairi.
''70.000 aşk ve 90.000.000 dize;Ünlü şair ilhan berk burda yatıyor!N'olur yolcu,sevaptır,sakın üşenme.Yukarıdakı sayıya bir sıfır da sen ekle.''cemal süreya.
ilhan berk için;

epeydir görüşmüyoruz kendisiyle
seksenlik merdivenini
çıka çıka bitiremediği halde
hala dinçmiş öyle diyorlar
bunamamış da
ama oldumbittim bunaktı zaten
haa bi de
şiirlerini gerdirmek için
avrupaya gidiyormuş arasıra

can yücel
gece rüyamda öldüğünü gördüğüm usta. ömrünü uzatmış olduğuma yormak isterim bu rüyayı.
kendisi hakkın rahmetine kavuşmuştur. türk şiiri önemli bir şarini kaybetmiştir.
orhan günşiray'dan sonra günün ikinci kötü haberi. mekanı cennet olsun.

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
TEŞEKKÜR

evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;
ölümün sefil, kötü belleği içindi;
her gün pazar kurulan o sokaklar içindi;
saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;

işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür ederim.*

seni kaybettiğimizi de kim söylüyor? yaşıyorsun, sadece daha güzel bir yerde...
cennette...
şiirlerin, duyguların bizde ya, yeter o bize.
aşk hakkında aşağıdaki şiiri yazmış adamdır. şimdi bizi yukarıdan seyredecek olandır.

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
bugün (gbkz: bodrum)'da yaşamını yitiren büyük şair, "şiirimizin uçbeyi". bir televizyon kanalı onun şairliğinden tek söz etmedi ama fenerbahçeli oluşunu öne çıkardı. herkesin şiir yazdığı ama şiir dergilerinin, kitaplarının satmadığı ülkemin şairlerinin kaderi de bu olsa gerek.
"biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık.."
"şiir diye bir şey olmasaydı ilhan berk icat ederdi.."

turgut uyar
bire bir tanıma, büyüklüğünü görme fırsatı bulduğum, devrin şairlerindendi. gözünde yuvarlak güneş gözlüğü ile "artık daha kapalı şiirler yazacağım." diyordu. daha geçen sene, tam 14 ay evvel. yazgı başka türlü olsa, son anında eminim "ölüm"ü de yazardı... olmadı. şiir dünyasının başı sağolsun.

sohbetimizde ben witttgenstein çalıştığımı söyleyince gözlerinin içi nasıl da gülmüş ve şöyle demişti: "ben wittgenstein'ı pek severim ve okurum. onun fikirlerinin benim şiirimde elbet bir karşılığı vardır."
üç kez seni seviyorum diye uyandım gibi muhteşem şiirlerin yaratıcısı. mekanı cennet olsun.

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
ADI iLHAN BERK OLAN ŞiiR

Nurullah Ataç çeliştirmen
Tahir Alangu soruşturman
Cevdet Kudret deriştirmen
Suut Kemal çekiştirmen
Mehmet Kaplan uyuşturman

Sabahattin Eyüboğlu yetiştirmen
Orhan Burian barıştırman
Vedat Günyol biliştirmen
Adnan Benk veriştirmen
Fahir Onger geçiştirmen

Memet Fuat alıştırman
Fethi Naci kızıştırman
Hüseyin Cöntürk yarıştırman
Rauf Mutluay doluşturman
Asım Bezirci koğuşturman

Mehmet H. Doğan geliştirmen
Doğan Hızlan buluşturman
Konur Ertop araştırman
Vecihi Timuroğlu seviştirmen
Muzaffer Uyguner üleştirmen

Adnan Binyazar örtüştürmen
Füsun Akatlı konuşturman
Atilla Özkırımlı dalaştırman
Murat Belge yakıştırman
Enis Batur ileştirmen

ilhan Berk eleştirmen

Cemal Süreya
olumunu ogrendigimde cok uzuldugum turkiye' nin sayili sairlerinden biri.
yazdıklarıyla yaşayacak şair.
orhan veli, nazım hikmet, atilla ilhan gibi..

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
yıllardır yaşadığı bodrumda 90 yaşında vefat eden büyük usta.kelime hazneme şiirlerinde, yazılarında kullandığı güzel kelimelerle büyük katsı olmuş, şiirin uç beyi.ruhu şad olsun.
"biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık

isteğin bulanık kıyısında

bundan değil midir ki bizim aşkımızda

sürekli bir akşam hüznü vardır."

artık yeni şiirlerini okuyamayacak olmak üzücü.
1918 yılında Manisa'da doğdu. Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu'ndan mezun olan Berk, Espiye'de iki yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. Bu dönemde kaleme almaya başladığı şiirleri Manisa Halevi'nin yayını Uyanış'ta, ardından Varlık ve Çığır gibi dergilerde yayımlandı. Berk, ilk kez1935 yılında "Güneşi Yakanların Selamı" adıyla kitaplaştırdığı şiirlerinde Nazım Hikmet'in etkisi altındaydı.

Şair 1945'te Gazi Eğitim Enstitüsü'nün Fransızca Bölümü'nü bitirdi. 1945-1955 yılları arasında Zonguldak, Samsun, Kırşehir'de ortaokul ve liselerde Fransızca öğretmenliği yapan Berk, 1956'da Ankara'da T.C. Ziraat Bankası'Nın yayın Bürosu'nda çevirmenliğe başladı.

Berk, uzun şiir serüveninde, 1940'lara doğru Yeni Edebiyat anlayışı içinde yer aldı; Ses, Yığın, yeryüzü, Kaynak gibi dergilerde yazdı. 1947'de yayımlanan ikinci kitabı "istanbul" Appollinaire ve Whitman etkileri hissedilen modernist bir eserdi. Toplumcu gerçekçi yönünün ağır bastığı bu dönemde "Günaydın Yeryüzü" (1952), "Türkiye Şarkısı" (1953) ve "Köroğlu" (1955) adlı kitaplarını yayımladı.

1953'te yenilik Dergisi'nde çıkan "Saint-Antoine'nin Güvercinleri" ile, ilhan Berk şiirinde yeni bir dönem açıldı: Bu eseri ileride ikinci Yeni adını alacak şiir akımının habercilerinden oldu. ilhan Berk, özellikle "Galile Denizi" (1958) kitabından itibaren, bu akımın öncüsü ve güçlü savunucusu olarak anılmaya başladı.

"Çivi Yazısı" (1960), "Otağ" (1961) ve "Mısırkalyoniğne" (1962), gibi eserlerinde, şair giderek gerçeküstücülük etkisinde dil, imge ve anlam arayışlarına yöneldi. "Çok boyutlu, çok anlamlı, çağrışımlı, bu yüzden de kapalı bir şiir peşindeyim artık" sözüyle açıkladı bu dönemini. Aynı zamanda yetkin bir çevirmen olan Berk, Arthur Rimbaud'dan Türkçeye kazandırdığı "Seçme Şiirleri" i 1962'de Ezra Pound'dan "Seçme Kantolar" ı 1969'da çıktı.

Ziraat Bankası'nın Yayın Bürosu'ndaki görevinden 1969 yılında emekli olan Berk, Bodrum'a yerleşip kendini tamamen edebiyat çalışmalarına verdi; Şair Lale Müldür'e göre, Halikarnas Balıkçısı'ndan sonra Bodrum'u Bodrum yapan kişiydi.

"Kül" adlı kitabıyla 1979 yılında Türk Dil Kurumu Ödülü'nü kazanan şair, kendisi için o ünlü "şiirin uç beyi" benzetmesini yapan Behçet Necatigil'in adını taşıyan ödülü ise 1980 yılında "istanbul Kitabı" adlı eseriyle aldı. Bu ödülleri, 1983'te "Deniz Eskisi" adlı kitabıyla Yedi Tepe Şiir Armağanı, 1988'de de "Güzel Irmak" adlı kitabıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü izledi.

"istanbul" ile öne çıkan kent temasının devamı, 'metin yazı' olarak nitelediği özgün kitapları "Galata" (1985) ve "Pera" (1990) ile geldi.
Mehmet Fuat'ın deyişiyle "ilhan Berk dokunduğu her şeyi şiire dönüştürür" dü. Berk'in yapıtları ispanyolca, Fransızca ve ingilizceye çevrildi.
Olağanüstü üretken şiir serüveni boyunca, Orhan Koçak'ın dediği gibi" Türk şiirinin en sık yatak değiştiren şairi" olan ve pek çok farklı tarzda eserler veren Berk, 2008 yılında PEN Türkiye Merkezi tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen 3 isimden biriydi. Şair, ayrıca çevirmenliği ve ressamlığı ile de tanınıyordu.

Uzun süredir kanser tedavisi gören Türk şiirinin Büyük ustalarından olan ilhan Berk, 28 Ağustos 2008'de Bodrum Devlet Hastanesi'nde hayata veda etti.
(Milliyet, 29.08.2008,syf.13)
"'burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
hepsi bu..'"
Ödülleri:

1979 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Kül ile
1980 Behçet Necatigil Şiir Ödülü istanbul Kitabı ile
1983 Yeditepe Şiir Armağanı Deniz Eskisi ile
1988 Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü Güzel Irmak'la (Ferid Edgü ile paylaştı)
kocaeli birinci ulusal şiir kongresi'nden notlar...

"katil şiir yazabilir mi sorusu müthiş bir şey."

"kendi şiirlerime baktığımda bazen onu çözemiyorum ama onun şiir olduğunu anlıyorum."
ilhan Berk öldü. Evet, bu bir açıdan "büyük" bir şey. Çünkü Türkçe şiirin son çeyrek yüzyılının (hatta belki son yüz yılının) en büyük hareketi olan ikinci Yeni'nin önemli temsilcilerinden biri, hareketin (Ece Ayhan "kalkışım" demeyi tercih eder. Yanılmıyorsam ilhan Berk de "kalkışma" gibi bir şey diyordu bu hareket için) oldukça içinden, onun için söz almış biri, bir şairdi ilhan Berk. Ve yaşıyordu. Bu bile, yalnız başına büyük bir şeydi. Beni etkilemiş midir, kaç dizesi aklımdadır, onu Kaçakçay'da görmüş olmam ne kadar önemlidir; bunlar şimdilik -en azından şu an yazmayı düşündüğüm şey için- tali hadiseler. Ben bazı şairlerin, bazı şairlerin ölümü üzerine aldığı tavır üzerinden konuşmak istiyorum daha çok.

Attilâ ilhan isimli, günahım kadar sevmediğim Baylancı ve Plekhanovcu şahıs, ikinci Yeni'nin "üç as"ının (C. Süreya, T. Uyar ve E. Cansever) ölümlerinden sonra kendine yaraşır bir "tavır"la, "bu kadar çok içki içmeselerdi, aslında fakirdiler vs" gibi vıdı vıdı etmişti. Bunu, literatürü az çok takip eden herkes bilir ve sadece bu bile A. ilhan'dan nefret etmek için gayet yeterli bir sebeptir. Yanılmıyorsam Ahmet Oktay da Attilâ ilhan'ın ardından, "Onun gibi yapmayacağım ben" gibi bir şey demişti. Yani, ölünün arkasından hayasızca konuşmak en kolayı. A. ilhan da bunu yapmıştı, ısrarla. Şimdi ilhan Berk öldü. Kimse böyle bir şey yapmadı benim gördüğüm kadarıyla ama tabii ilginç şeyler de yaşanmıyor değil.

"Şiir Penceresi" isimli bir mail grubu var internette. Bu mail grubuna, gördüğüm kadarıyla, camianın çoğu kayıtlı ve ara ara bir şeyler de yazıyorlar. Henüz çok kayda değer bir tartışmaya (yeni üye oldum sayılır), şiir üzerine konuşulmuş enteresan bir şeye pek denk gelmedim ben. Genelde şairlerin hastalıkları, ölümleri, başka somut gelişmeler falan üzerine konuşuluyor, bir şeyler yazılıyor. Bazı dergilerin içeriği vesaire de var. ilhan Berk'in ardından ne yazılacak, merak ediyordum. Birçok insan, içten olduğunu düşündüğüm -dahası bunu sorgulamanın haddimin olmadığı- sözler yazdılar, başsağlığı dilediler, şiirlerinden alıntılar yaptılar. Bu da, son kertede bir "yöntem"dir. Şuara yahut izlerçevreden olduğu belli olan bir topluluğa, vefat etmiş başka bir şair için -"alan" internet de olsa- birkaç cümle geçmek, başsağlığı dilemek çok absürd ve gereksiz bir yöntem gibi gelmiyor bana açıkçası. internet denen şeyden ne beklediğimiz ve ona ne atfettiğimiz, hepimizi teker teker ilgilendirir elbet; bunu bir "sınıf"ın beklentisi yapıp, onun üzerine söz almak açıkçası bana garip ve gereksiz geliyor. Şairler de nedense bilgisayar ve internet üzerine her zaman kaçak köçek cevaplar vermeyi tercih ediyorlar. Bu konuda dergilerde şimdiye kadar Notos'ta cesur bir yazı -yahut dosya- gördüğümü hatırlıyorum. Başka yerde olduysa da, ben rastlamadım, rastladıklarım da cılız şeylerdi ve "O kısmı da ıskalamayalım" hissiyatıyla yapılmış işlerdi. Çok uzattım ama şuraya bağlayacağım; Halim Şafak (Bireylikler'i çıkaran, açıkçası gözümde eski yerini çoktan terk etmiş ama yine de bazı şiirlerini çok sevdiğim bir şairdir, bilen biliyordur elbette), "ilhan berk'in mail adresi olduğunu ve bu adresten her hangi birine mail attığını sanmıyorum. dünya yazılacak yerdir derken de kastının burası olduğunu da hiç sanmıyorum." demiş. Mailinin "konu"su da, "ilhan Berk'in mail adresi var mıydı?" şeklinde. insanın "Bilmem ki" diye cevap yazası geliyor. Neyse, ilhan Berk'i anma yönteminin internet olmaması gerektiğini -bunu da Berk'in ancak "daktilo" kullandığı argümanıyla savunuyor-, onu anacak olanların "kâğıda" başvurmaları gerektiği fetvasını veriyor Şafak ve "en gencimiz üstünden oluşturulan sanallığı da başından sonuna kadar reddediyorum." diye bitiriyor mailini. "En gencimiz"den kastı ilhan Berk; buna eyvallah. Lakin Şafak neyi reddediyor, bunu ben anlamıyorum. Yani şuaranın içinde olduğu bir mail grubuna bizzat "mail" gönderip, neyi nasıl reddediyor? insanlar bu gruba "başımız sağolsun" demesin mi mesela? Ne bileyim, X isimli şair, Y ve Z'nin adresini alıp onlara mektup mu yazsın, "başımız sağolsun" diye. Tamam, ben demiyorum ki "dergiler olmasın, internet über çılgın bir alet, hepimiz orada olalım", bu başka ama "ihtimal daktilo" kullanan birini anmanın yöntemi neden internet olamıyor? O zaman henüz daktilonun hayal bile edilemediği dönemlerin -ne bileyim Rabelais'nin yaşadığı dönemin- eleştirisi, yine aynı yöntemlerle yapılsın, el yazmalarıyla dağıtılsın. Bu mudur yani? "Sanallığa" karşı çıkılması başka bir şey, öfkenin sürekli yönlendirilmesi başka bir şey. insanlar sahiden bazen "yer" arıyor kızmak, küsmek ve hatta kusmak için.

Kısacası, ilhan Berk öldü. Okuyanlarının başı sağolsun.
gençliğinde bir sevgilisi onun elinde cumhuriyet gazetesini gördükten sonra alay etmesi sonucu sevgilisinden orada ayrılan şiir üstadı.

artık aramızda değil.