Kendimi şekil değiştirirken görüyorum çoğu kez. Her daim de rüya gördüğümün bilincinde olurum. Bir kurttan kaçan eski bir mağara insanıyken birden kurta dönüşüp insanları kovalayanın ben olduğumu görmüş; bir başka seferde benim haricimde 3 kişinin bulunduğu-ki bir tanesi robottu- rüyayı tekrar tekrar o üç kişinin gözüyle görmüştüm. Hatta o rüyada birden kendimi robotun bedenine hapsolmuş gibi bulmuştum ve fantastik bir rüya olduğundan uzay boşluğunda bir anda savrulmuş kaskım kırılmış ve bir robot olarak ölmüş ama hala birinin beni almasını bekliyordum.
Şimdi fark ediyorumda rüyayı gördüğüm zamanlar Asimov'u ve Marslı'yı okumuştum. Onların etkisi olsa gerek.
Bir de geçen ay görmüştüm bunu.
Uyuduğum yatakta aynen nasıl uyuyorsam öyleydim. Yüzüstü yatıyorum. Rüya gördüğümün farkındayım her zamanki gibi. Sağımdaki çalışma masamdaki gerçekte var olan tüm kitaplarım rüyamda siyah kapaklıydı. Hepsi simsiyahtı, sayfaları bile. Üst üste tuğla gibi bir kac kitap vardı şu an bende olmayan. Diğer kitaplar gibi onlarında kapağı mat bir siyahtı. En üsttekinin kapağını açıp bir sayfa cevirdim altın rengi daktilo puntosu gibi "ilahi Komedya " altında da Dante yazıyordu.
Sonra uyandım. O zamana kadar Dante ve ilahı Komedya'sı benim için edebiyat dersinde duyduğum iceriği hakkında hiç bir fikrim olmadığı kitaptı.
Rüyamın anlamı ölüme yorumlanıyordu. Bu beni güldürdü ama aradan zaman geçince kitabın konusunuda merak ettim o ise ahirete yolcuğu anlatıyormuş. Hiç bilmediğim kitabın böyle bir rüyada olması ilginç gelmişti.
Abi ilginç mi bilmem ama benim için dünyadaki mucizedir bu.
Onu görüyorum. Kafasına bere geçirmiş. Ama nasıl güzel melek gibi. Yanına gidiyorum. Sizden bir şey isteyebilir miyim diyorum. Evet diyor. Diyorumki yanaklarına dokunabilir miyim. Tereddütle evet diyor. Neyse dokunuyorum ama öncesinde ellerime kirli mi diye bakıyorum. Sonra yine istiyorum bise evet diyor. Saçlarına dokunabilir miyim diyorum. Hayir gibi başını sallayip evet diyor. Bereyi cikartiyor. Ulan en güzel rüyaydı be. Sonra kulağına eğilip güzelliğini kimseye gösterme diyorum. Her ayrintisini hatirlarim.
kıtalar ayrılıyordu.
ben de zümrüt arıyordum
o esnada bakanlar beni cezalandıracaklardı tabi hepsi dinazor.
sonra tüm kıtalar yok oluyordu.
diğer dünyaya gidiyorduk.
bildiğin harita üzerinde yaşıyorduk.tabi haritadan ses geliyor işte o ses orda yaşayan bizim sesimiz.
sonra gemiye biniyorum.
Bugün şezlongda uyuya kaldığımda yüzümün tam ortadan yukarıdan aşağıya doğru bir çizgi ile ayrılmış yarısının bembeyaz yarısının da obradovic reis gibi kıpkırmızı olduğunu gördüm uyanmamla birlikte yüzüstü uyuduğumu ve kafam hep bir tarafta olduğu için lan yoksa gerçekten oldumu diye koşa koşa aynaya bakmama vesile olmuş rüyadır.
daha dün gördüğüm bir rüya. anneannem 27 yaşındaki bir oğlanla kaçıyordu. daha sonra ona kur yapmak için türkü söylüyordu. neden özellikle 27 sayısı ben de bilmiyorum.
en son gördüğüm yine saçmaydı.
bir anda karşımda surat beliriyor.
tipini beğenmediğim için de ordaki birine "bu tipin 1.50 GB'ını alın" demiştim.
(bkz: bir buçuk gb tip).
Bu overrated darbe haberlerinden mütevellit bilinçaltımın istemsizce etkilendiği rüyalardır.
Sahne 1.
Bir grup lise arkadaşın sınıfta kara kara düşünmesi ile başlar. Sınıfta bir arkadaş buluşması için 30 mayısı işaret eden bir takvim vardır ve bu günde de darbe yapıldığı düşünülüyor fakat tam olarak da kanıt sunulamıyor(bir darbenin muallakta olma konusundaki saçmalığına bakar mısınız?) neyse devam edelim yani kanıtlanırsa hapisi boylayacağız bu takvim yüzünden diye korkumuz var sanki biz yaptık darbeyi altüstü darbenin yapıldığı günün işaretli takvimi bizim sınıftan çıktı. Velhasılkelam bu kara kara düşünen arkadaşlar ellerindeki hatırlamadığım ipuçlarını birleştirerek darbenin olduğu kanısına karar verir ve bu günü mü bulduk buluşacak diye herkes birbirine çamur atmaya başlar.
Sahne2.
Bu arkadaş grubu kendilerini Allah'ın unuttuğu lakin çevresinde bir sürü ineğin bulunduğu bir dağın eteğinde bulur,nasıl çıkacağız diye düşünürken rüya sonlanır. Uyandığımda yahu bu sahne iki bir yerden Aşina geliyor bana diye düşünmeden edemedim. Yani 3 yıl önce izlediğim Atatürk büstünü kıran bir ineğin hikayesinin anlatıldığı ve aynı zamanda cemaat yapımı olan sürgün inek filmini nasıl da hatırlayıp bu rüyamdaki darbe olayıyla match edebilmiş bu bilinçaltı hayret ediyor ve şapka çıkarmaktan da edemiyorum. Abv bilinçaltı!
Genellikle kafamın içi çok dolu olduğunda, yılda bir iki defa karşılaştığım garip rüyalarım var. Bu rüyaları genellikle sabaha karşı görüyorum ve rüyada belli sözcükler net olarak aklımda kalıyor. Uyandığımda gün bitene kadar bu aklımdaki olayla ilgili şeylere rastlıyorum. Mesela bu sabah yokuş aşağı inen bir tır gördüm, 'frenleri boşalmış' cümlesi beynimde yanıp söndü. Sonra haberleri izlerken gördüğüm haber cümlesi: 'frenleri boşalan tır eve çarptı' . Adeta günün özetini görüyorum, bu bir olay da olabiliyor, kişi de. Ama gün içinde mutlaka onunla karşılaşıyorum. Galiba kafayı sıyırdım iyice.
Bir keresinde ben, birkaç elf okçusu birde kahveden sekiz on tane adam toplanıp mekan basmaya gidiyoruz, ama basacağımız mekan hakkında en ufak bir fikrim yok, öylesine gidiyoruz aq. Geçtiğimiz yollar da nasıl desem antik yunan şehirleri olur ya hani aynı o şekil heykeller, sütunlar falan.
geçen yine rüyadayım, sabah uyanıyorum. geç kaldığımı düşünüp apar topar hazırlanıyorum. ah diyorum bir yığın işim var yine geç çıkmam gerekecek. okula gidiş yolunu aralıksız görüyorum otobüsler minibüsler. hatta okula varınca hocayı kapıda beni bekler halde buluyorum. beni görmezden geliyor ama. laboratuvara girip diğer arkadaşlarla konuşmaya başlıyor. daha sırt çantamı çıkarmadan eldiven giyip çalışmaya başlıyorum. belli ki bana kızmış. o kızınca ben de kendime kızıyorum uyanamadım diye.
sonra bu sefer ciddi uyanıyorum. geç kaldığımı anlayıp apar topar hazırlanıyorum. okula gidiyorum. 5 dakikayla ring servisi kaçırıyorum. bölümün önünde hocayı görüyorum. "lan noluyo hani rüya bitmişti" diye bi korku geliyor içime. hoca çok pamuk. günaydınlaşıp geçiyoruz. laboratuvara gidip kahve yapıyorum. temiz temiz içiyorum. mutluyum, güzelim.
Sınıfta bi arkadaş var bizim. Arada gelir yolumu keser, kaşlarını çatıp bakar beni kızdırır. ben de ters ters bakarım sinir olduğum için. Dün rüyamda yine beni bir kalemle sinir ediyor. Yapma diyorum defalarca kez. Dinlemiyor. Ya bi git başımdan yapma diyorum anlamıyor musun diye bağırıyorum. Eeh sen de şakadan anlamıyorsun deyip boğazımdan tutuyor beni, defalarca kez kaldırıp yere çarpıyor. Ama tavana kadar çıkarıp vuruyor yere, boyu da uzundur. Bilincim yarı açık benim. En sonunda bırakıyor gözlerimi numaradan açmıyorum. Sonra kalkıyorum. Süründürücem onu okulu başına yıkıcam diyorum.
Şu sıralar sık sık gördüğüm anlamsız rüyalar. Neden kaynaklandığını bilmiyorum. Belki de; yeni bir şehirde olmamdan, ne yapacağımı bilmememden, burada yeni olduğum için yabancılık ve yalnızlık çektiğimden kaynaklanıyordu. Böyle rüyalar, insanın canını sıkıyor.
köyde yaşanan bir kavganın sonunda yaşlı bir adamın herkesin gözünün önünde baltayla birinin dizinden aşağısını kesmesi. etraf kan gölü olmuştu ve ben bir gece yarısı uyandığımda dehşete kapılmıştım.