lisede müzik dersinde ezberledigimiz bir Balikesir türküsüydü. Hikayesini de anlatmisti hoca, gercekten yürek burkucu bir hikaye. cok severim ve dinleyince bir huzun basar beni.
hikayesi: (alintidir) Balıkesir’e bağlı Edremit ilçesinin, Güre köyünün halkından kahveci Mehmet şevket efendinin karısı şöhret hanım tarafından oğluna yazılmış bir türküdür.
Şöhret hanım, zamanın zenginlerinden olduğu için zeytin toplamaya giderken cam topuklu ve rugan ayakkabılar giyermiş, elbiseleri de oldukça güzel ve diğer köylülerden farklıymış, oğulları Zekeriya Sarıkamış’a Enver Paşa komutasında askerliğini yapmaya gitmiştir. Bu sırada ortam karlı olduğu için yol almak amaçlı karları teperlermiş. Zekeriya, kar teperlerken kar kuyusuna düşüp şehit olmuştur. Şöhret hanımda ovada kekliklerle söyleşirken bu kötü haberi almıştır.
Keklikler öterken şöhret hanımda oğlunun acısı ile bu türküyü yazmıştır.
"Balıkesir'in edremit ilçesine bağlı güre köyünde kahveci mehmet efendinin eşi olan şöhret hanımın oğlu zekeriya'ya yazdığı türkü.
şöhret hanım köyün zenginlerindendir. giyimi, kuşamı ile bunu belli edermiş. ne zaman zeytin toplamaya gitse cam topuklu ayakkabılarını giyermiş. şöhret hanım'ın oğlu zekeriya ise o zamanlar enver paşanın komutasında sarıkamışta vatani görevini yapmakta. görevi ise, karlı yollardan gitmek zorunda olan askerlerin yollarındaki karları açmak.
zekeriya karlı yollardaki karları açmaya çalışırken bir kuyuya düşüp şehit olur. şöhret hanım, bu haberi ovada kekliklerle şöyleşirken almıştır. ve oğluna bu türküyü yazmıştır "
Erkan Ogur da soylemis ne guzel de söylemiş. O dinlendirici sesiyle süzülmüş turkunun içinde. içinde keklik geçen turkuler niye hep hüzünlü olmak zorunda. Ben hep efkardayim.