herkesin anlamasının şart olmadığı film. diğer binlerce film gibi.
evet, amatörce kotarılmış belli tarafları var. şuraya daha çok özenilseymiş daha iyiymiş falan diyebiliyorsun izlerken. ama hikaye ve alt metinleri bakımından gayet zengin filmdi. sonu da çok çarpıcıydı.
konusu da ölüm orucunun veya solculuğun kutsanması değildi. ölüm orucunu olumlamaktan ziyade, korkunçluğunu vurgulamak isteyen bir yapısı vardı filmin.
zaten bir filmi veya eseri incelerken, hatta hayatı yaşarken her şeyin ve herkesin ne kadar sahtekar olabileceğini düşünmeden hareket etmek de hataya zorlar. evrende mutlak haklılık diye bir şey yok aslında. tam da o yüzden her şey izafidir.
hakan boyav’ın ödül almak için illa solcu mu almak lazım diye atarlanmasıyla filmin ne alakası var onu bilmemekle beraber hakan boyav’ı olduğu yere biraz getirebilen yönetmenler ve partnerlerinle büyük çoğunluğu kaba tabirle sağcı değildi en azından.
kazanın doğurduğuna inanmış da öldüğüne mi inanamamış yani? o da bir tuhaf.
sanatta ideoloji falan olmaz. sanat sanatsa herkes bunu kabullenir, olur biter.
hee sanat çevrelerinde bir lobicilik, bir adamcılık var tabi ama onlar sadece solcu falan değil.
devlet tiyatrolarının başında nejat birecik var, solcu mu mesela?
oyun takvimlerime bakın, solu geçtim rus yazarların oyunlarının esamesi kaldı mı?
teşviklere falan girmiyorum bile.
demek istediğim mevzu adamcılıksa o da köksüz aslında. her yerde birilerinin bir şeyi var. dünyanın her yerinde.
Geçenlerde bir oyuncu bir filmin ödül alması için yönetmeninin solcu olması gerekiyor demişti. Bence pekte haksız değil.
Bir marjinal solcu bir çocuğun aklına girerek onun hapishanede öldürülmesini sağlıyor. Çocuk 10 yaşında öldüğünde ise 20 yaşında. Yani 10 yılda ne kadar kendini eğitmiş bir ideal sahibi olmuş olabilir.
Pardon filminde Ferhan Şensoy güzel özetlemiş aslında.
"Ölüm orucu ne boka yarıyor? Oruç tutan ölüyor, 3 gün sonra unutuluyor, o öldüğüyle kalıyor."
Sırf memlekete komünist rejim gelsin diye çocukları hapishanede öldüren zihniyet, eline güç geçse hepimizi öldürür.
Rusya da böyle oldu. Beyaz Ordu Rus değil miydi? Kızıl Ordu da rustu ama Rus rusu öldürdü.
Bugune dek cesitli kereler ortasindan basindan denk geldigim ama hic sonunu gormedigim filmdi. Keske görmeseydim. Aglatıyor. Izlemeyen kaldiysa birakin kalsin.
Çok güzel filmdir. Gün Koper filmin başında ve sonunda göründüğü kısacık kısımda bile resmen döktürmüştür.
--spoiler--
Ancak tarlada saldrı sahnesinde Hasan'ın ölmüş olması gereken filmdir. Öyle bir atmosferde, o türkü çalarken resmen taranıp ölmemesi filmin gerçekçiliğini bozmuş, filmi eksik bırakmıştır. Hasan'ın akıbeti son mezarlık sahnesinde mezar taşının bir anlığına gösterilmesiyle seyirciye anlatılabilirdi. Hasan karakteri de filme uygun şekilde ölmüş olsaydı efsane olabilecek bir filmdi.
--spoiler--
cem yılmaz filmi değil. Yüksel Aksu filmidir. Cem yılmaz baş rol oyuncularından biridir. Yüksel Aksu'nun daha önce çektiği (bkz: dondurmam gaymak) filmler ile benzerlikler taşır. ailecek izlenebilecek bir film.alt metni sosyalist düşünceler barındıran film, dönemin sosyal hayatını yansıtma açısından oldukça başarılı.
--spoiler--
Filmdeki solcu arkadaşımız vurulduktan sonra son sahnede karşımıza tekerlekli sandalyede çıkıyor. O arkadaşın ölmüş olması senaryoya daha uygun düşerdi diye düşünüyorum.
--spoiler--
Evet filmin sonlarında fazlasıyla gözyaşı dökerek deşarj oldum.
Özellikle son sahnesinde gazoz kapaklarının çocukluk arkadaşı tarafından mezarın üstüne konuşu, ve mezarın suyla değil, gazozla sulanışı beni iki göz iki çeşme ağlattı.
Şu günlerde açıp tekrar izlenesi film. 61. Gununde oruca yenik düşen adem, ademler olmez cigliklari esliginde, annesinin feryatlariyla topraga verilirken icimiz sizliyorsa, 100. Gunlerini deviren nuriye ve semih'in basina bir sey geldiginde cigerimiz kim bilir nasil yanacak... gece gece uyku kaçırmış film.