erkek empati yapsın ve kendine gelsin diye yapılmış olabilir. çiçeği aldığınızda ne yapacağınızı bilemediniz, bunu eve götürürken madara olurum diye tedirgin oldunuz, evde bir gören olursa adım çıkar diye paniklediniz ve içinizden keşke almasaydı diye geçirdiniz değil mi? muhtemelen de kız arkasını döndüğü anda çöp konteynerine attınız.
heh işte aynıları asırlardır bize de oluyor.
beyler aldığınız çiçekler işimize yaramıyor açıkçası, 3 gün sonra soluyor. bir de kimileriniz çiçeksepetinden 50 tl falan veriyorsunuz onlara. hayır gidin bir cüzdan alın, takı alın gerçekten sevindirin kadınlarınızı. çiçek ne?
aynı evde yaşıyorsanız, evinizdeki vazoya taze çiçekler koyup kokusunu solumayı seviyorsanız, vs. anlarım da restoranda kadına dev bir gül buketi verip eve kadar taşıtmak? uyanın beyler.
Cogunlukla tumblr ergenleri ne yazik ki bu pozisyondadir. Medya yoluyla kendilerine empoze edilmek istenen o asiri puruzsuz, kusursuz ve teshirci kadin bedenlerini kendilerine ornek olarak alip bunlara ulasmaya calisirlar. "Erkek begenisinin" bir "amac" oldugunu gozlerine gozlerine sokan sapik ataerkil zihniyetin ayirdina varabilecek kadar tecrubesi olmayan ve aileleriyle de bu konularda cok fazla iletisimi olmayan gencler ne yazik ki kapilirlar buna ve kendilerini kullandirmaya daha meyilli olurlar.
mine g kırıkkanat'ın paris'te öldürülen 3 pkk'lı kadın olayından ilham alarak,"hayali" karakterler yaratıp kurguya dönüştürdüğü hiç kimse adlı romanında, öldürülen 3 kadından birinin adıdır. anlamı özgürlüktür.
gittikçe kendini bulan bir kişi olarak görüyorum kendisini. yaptığı işi seviyor. üstüne bir şeyler katıyor. ilk günlerdeki videolarıyla şimdiki videoları arasında büyük bir kalite farkı var. el becerisi sağlam. genç yaşına rağmen disiplinle sürdürüyor işini. umarım istediği yerlere gelir.
bir de yaşının getirmiş olduğu, başkalarından etkilenme işini (mesela bazen kerimcan durmaz dinliyor gibi hissediyorum) biraz bırakıp tamamen kendi üslubunu bulsa on numara bir insan olacağına inanıyorum.
alman dışavurumculuğun imzası niteliğindeki the cabinet of dr. caligari ve yine çarpıcı bir konuya sahip roman uyarlaması the hands of orlac filmleri başta olmak üzere, dönemin en çok ses getiren filmlerini yönetmiş alman yönetmendir.
1924 yılında robert wiene yönetmenliğinde çekilmiş bir sessiz film. maurice renard'ın les mains d'orlac* romanından uyarlanır. 1960'ta tekrar çekilmiştir. özgün ve sürükleyici bir gerilim filmidir.
Bilim kurgu filmlerinin atasidir. Futuristik estetigin dibidir. Eski filmleri izlerken, 'dandikmis ama dur bakalim bir mesaji vardir, izleyelim' seklindeki hissiyat bu filmde kendisini 'hassiktir, cok iyi' tepkilerine birakir.
Bu kadar olmasa da, yine cok begenilen baska bir alman sessiz film tavsiyesi:
1891-1976 yillari arasinda yasamis, almanya dogumlu donemin en unlu sessiz sinema aktorlerindendir.
En bilindik rolu metropolis'te zengin adamin oglunu alip eve getirme gorevi verilen detektif roludur.
Warning shadows filminde de ikonik saclariyla boy gosterir, ki oyle boyle bir boy degil. Uzundur, karizmatik bir surati vardir, kotu adam rollerine yakisir.
Bir sergide gorup resimlerine vurulduktan sonra takibe aldigim ressam. Resim yaninda siirler de yaziyor. Yalniz basima bir sey gelmeyecekse siir denemelerini basarisiz buluyorum.
Bir de parantez icinde, bende nedense asiri egoist bir insan imaji yaratiyor...
Georg keiser'in ayni adli oyunundan uyarlanan, 1920 yapimi alman sessiz filmdir. Alman disavurumculugun carpik arka planini ve golgelerini yansitir. Karakterlerin ve nesnelerin uzerine beyazla cizilen isik vurgulari sayesinde kimi sahnelerde cizgi film izliyor hissine kapilirsiniz. Dekor tamamen studyoda yapilmis olup otantik mekanlar soz konusu degildir. Sonunda ahlaki mesaj barindirir.
Vitrinde canlanan mankenler hatirda kalir sahnelerinden biridir.
Maykil sikkofield miydi, bir eleman var. Kendi blogunda bu filmin illuminati atiflarini uzun uzadiya analiz etmis, okunmasi tavsiyedir.
Illuminati'den anlamayan insan icin kanser diyaloglar ve evliligin gercekleri seklinde yuzeysel yorumlanabilir. Ama kubrick ve yuzeysellik ayni cumle icinde kullanilamayacagindan, konunun boyle iki boyutlu olmayacagini anlamak gerekir.
En kaba saba edward rochester yorumlarindan biri kendisine aittir.
Rochster bir onceki yuzyila ait bir ruha ve usluba sahiptir oysa. Karsisindakine kanli canli oldugunu hissettirmez, soguklugunu hissettirir ve avini bu sekilde ceker kendisine. Orson welles bu karakter icin fazla 'guncel', fazla çiğ kalmistir kanimca.
Yamulmuyorsam jane'e ayaklarini yikatan buydu. Olmaz olsundur oyle mr. rochester...